Laf Ola Beri Gele…

Laf Ola Beri Gele…

Yayın: 03.12.2015 08:35
Paylaş:
A+ A-

”Türkiye’nin Almanya’sı” olarak nitelenen,bazılarına göre ise Batı Karadeniz Bölgesinin GAP’ı olarak görülen ZBK/Filyos Vadisi projesi şimdiki zamanda hayata geçirilememiş olmasından dolayı beklentileri boşa çıkartmaktadır.
Filyos Vadisini çevreleyen ZBK için de en mahrum durumda olan il Karabük’tür.
Zonguldak ve Bartın deniz kıyısında ya da deniz kıyısına yakın limana sahip kentler olarak her zaman yerli/yabancı yatırımcıların dikkatini çekebilecek özellik taşımaktadır.
Bartın ise içinde Karabük’ün yer aldığı bir art-bölge alanının(hinterlandın) denize açılan kapısı durumundadır.
Bartın ve Zonguldak’ın Karabük’e nazaran avantajı ise ,Karabük’ten daha eski bir kent olmaları dolayısıyla kent eşrafı ve burjuvazisine sahip olmalarıdır.
Yani bir başka deyiş ile kentte ekonomik,sosyal ve kültürel gelişmelere ivme kazandırabilecek yerleşmiş ve kendini tanımlamış, kent kültürü ile bütünleşmiş,kendi kendinin sahipliğini yapabilecek sosyal sınıflara sahip bulunmasıdır.
Bu biçimde tanımlamaya en uygun eşraf ve burjuva kesimi ,Zonguldak ve Bartın’da öte komşu ilimiz Kastamonu’da bulunmaktadır.
Kastamonu’nun bugün belini doğrultmuş ve ileriye umutlu bakan konumu buradan kaynaklanmaktadır.
Doğal olarak sosyal sınıflardaki bu yetkinlik ve güçlülük siyasete de yansımakta,milletvekilleri hangi partiden seçilmiş olursa olsun parlamentoda hiçbir kaygıya düşmeksizin kendi kentinin geleceği ile ilgili çok önemli kararlara imza atabilme başarısı gösterebilmektedir.
Zonguldak-Bartın ve Karabük havzasında sosyal sınıfların ülke siyasetinde belirleyici rolü üzerine bir araştırma yapılsa,bu çalışmalar sırasında sesini Ankara nazarında en çok çıkaranlar yine Zonguldak ve Bartın’dır.
Bu karşılaştırma sonrasında Karabük bilesiniz ki sınıfta kalmış olacaktır.
Karabük’te oluşan ancak dışarıya akan sermayenin birikim oluşturamadığı, gürbüzleştiremediği sosyal sınıfların cılızlığı bu duruma ortam hazırlamaktadır.
Görünen köy kılavuz istemez anlayışıyla olaya yaklaşımda bulunulduğunda böyle bir gerçeklikte gözümüz yine Kardemir’e çevriliyor.
Buradaki gelişmeler yine Karabük’ün geleceğini bugünler de zarar açıklamasına rağmen kentin geleceği ve bekası olmaya devam ediyor.
Karabük’ün üretim alanında Kardemir dışında bir alternatif oluşturamamış olması gerçekten bir talihsizliktir.
Bu cihetten olaya yaklaşırsak Karabük’ün kurtuluşunun son çaresi Karabük Üniversitesi olmaya devam etmektedir.
Bilimsel bir mekanın ,çevresi tarafından sadece ekonomik bir kaynak olarak görülmesi de çok düşündürücü bir hususiyet oluşturmaktadır.
Çünkü bu saatten sonra yatırımcı beklemek Karabük için boşa zaman harcamaktır.
Geçmiş zamanlarda sektörel teşvik yasalarına rağmen beklentilerin bir türlü gerçekleşmemiş olması bu düşüncemizi kanıtlamaktadır.
Sizin anlayacağınız kentin ileri gelenleri ve siyasetçileri birbirini bütünlemedikten ve gücünü gösteremedikten sonra arayışların ,“laf ola””beri gele”den öte bir anlamı olmamaktadır…
Ne diyelim…
Diyecek bir şey kalmadığına göre…
Soframızdakilerle yetinmesini bilelim…
Bir de…
Nefes alıp verdiğimiz için yaratana bol bol dua edelim.
Olmaz mı?…

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

ÇÖP KONTEYNERLERİNDE ÜÇ ÖĞÜN YAŞAM..!

Yayın: 02.05.2024 15:14
Paylaş:
A+ A-

Karabük’te son günlerde çöplerin yanında çoluklu çocuklu kadın veya bazı erkeklerin bireysel olarak çöpleri karıştıran görüntüleri artmaya başladı. Bu durum, vatandaşların psikolojisini de olumsuz etkiliyor.
Çöp karıştıran kişi veya kişilerin her gün belirli saatlerde belli çöp konteynerlerinin çevresinde olduğu görülüyor.
Vatandaşlar, bu durumun sadece bir yoksulluk belirtisi olmadığına inanıyor ve bu kişilere sosyal yardım ve psikolojik destek sağlanması gerektiğini düşünüyor. Yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşlarının, bu konuda hassasiyetle harekete geçmesi ve çözüm bulması talep ediliyor.

Kısa süreli çözüm olarak da özellikle zincir “üç harfli” market ve süper marketlerin yanındaki çöp konteynerlerinin düzenlenmesi öneriliyor. İhtiyaç sahiplerine uygun bir şekilde sebze ve meyvelerin ayrı konulması, çözüm arayışlarının bir parçası olarak gösteriliyor. Çöpten yiyecek toplamak zorunda kalan insanların durumu ise derin bir üzüntü yaratıyor.
Çöplerin karıştırılması, hayat pahalılığı ile mücadele eden vatandaşları bile etkilemeye başladı. Artık bu eylemler gizlenmeden, gözler önünde yapılmaya başlandı ve insan olmanın paradoksunu yaşatıyor. Bu durumun önlenmesi ve çözüm bulunması gerekliliği her geçen gün daha da önem kazanıyor.
Karabük’te ve ilçelerinde son günlerde artarak yaşanan insanların çöpten yiyecek toplamak zorunda kalmaları, bu durumun nasıl önlenebileceği ve çözüm bulunabileceği üzerinde düşünülmesi gerektiğinin altını çiziyor. Artık insanların çöplerden değil, düzenli bir şekilde yardım alarak yaşamlarını sürdürmeleri gerektiği görüşü ön plana çıkıyor. (Esra Oğuzkağan Özkan)