Endişeye kapılmak…
Durup dururken böyle bir hisle yaşamak..
Gerçekten akşam TV haberlerinden seyrettiklerimiz gibiyse…
Yaşamın ürkütücülüğünü sorgulamamız gerekmez mi?
Hayat…
Bu denli vahşi midir?
İnsanlar kendilerine ve etrafındakilere neden zarar verirler?
Şeytanlaşarak yaşadıkları dünyayı neden başkalarına zindan ederler.
Mutluluğu hor görürler.
İyilik,hoşgörü,doğruluk ve dürüstlük gibi sözcükler neden hep özde değil sözdedir.
İsterseniz buna…
Tarihin içinden cevap arayalım.
Makyavelistçe bir cevap:
“Amaca ulaşmak için her şey mübahtır.”
İşte sorun yaratan mantık.
****
Tarihi bu kadar güncel kılan durum nedir ?…
Mülkiyet tutkusu ve neden olduğu sınıf çatışmalarıdır.
O nedenle;
Tarih savaşı konu alır,barışı değil…
Hiçbir düşünce geçmişten bağımsız olarak ortaya çıkamaz ve gelişemez..
O nedenle tarih bütün sosyal bilimlere hammadde sunar…
Diğer bilimler bunları kendi anlayışı çerçevesinde ele alır ve üzerinde çalışmalar yaparak sonuca ulaşır..
****
Amacımız ;kimseye tarih dersi vermek değil tabi…
Kişileri tarihin “kötüsü” olmaktan kurtarmaktır…
Bu anlamda;tarihte fenalıklara konu olmaktansa,bir taş yapıya figür olmayı yeğlerim…!
Bunu Napolyon Bonaparte değil ben söylüyorum.
Çünkü o “para,para,para “ dışında hiçbir şey söylememiştir.
Basuru nedeniyle de Waterloo Savaşını kaybetmiştir.
Basur nedeniyle ata binemeyince savaşı iyi yönetememiştir.
Talihsizlik işte…
Ama esas talihsizliği kapitalist.Fransız burjuvajisine hizmet etmek zorunda olmasından kaynaklanmıştır.
O nedenle kendisini tarihin bir figüranı olmaktan kurtaramamıştır.
Gelelim taş yapıya figür olma meselesine…
O görüntüde bir estetik var.
İnsanlara ilham veren…
Eğer figür değil figüran olsaydık….
Arkamızdan konuşmak durumunda olan insanlar,”Allah belasını…” sözlerine başkalarını da ekleyerek kulaklarımızı çınlatırlardı…
Bilmem anlatabildim mi?…
****
Toplum adına güzel olanı yeğlerken,olumsuzu olumlu görme çabası içine girerken tek amacımız insanlığa dünyanın yaşanabilir yanlarını göstermektir….
Eğer dünya her akşam TV’lerden seyrettiğimiz gibi;kan dökücülerin,kapkaççıların,katillerin,üç kağıtçıların,
dolandırıcıların,dalkavuklarının ,teröristlerin,hainlerin,eline geçmiş olsaydı, bizim böyle bir dünyada yaşama şansımız olur muydu.?
Bunu..
Hiç düşündünüz mü?….
Ekranlardan kitlelerin beynine işlenen kirlilik ve çirkinlikler,insanların belleğinden nasıl silinecektir?
Toplum adına gerçekleri göz ardı etmeden,olumsuzu,olumluya şartlamanın yararının da bu anlamda önemli olduğunu düşünenlerdeniz…
Dünyayı tüm kötülüklere rağmen yaşanabilir kılmak…
Güzel olan her şeyi yaşam adına insanlarla paylaşabilmek…
Ekranların topluma tükettirmeye çalıştığı tüm olumsuzluklara rağmen yaşanılan hayatın güzel yanlarını ön plana çıkararak,hırsın,kinin,çıkarların,kirliliklerin,önüne geçebilmek…
Ünlü İngiliz şairi Şekspir’in dediği gibi;
“İşte bütün sorun bu”…
-Olmak ya da olmamak.?