Et, mübarektir. Hepimiz kemiklerine et giydirilmiş düşünen canlılarız. Et pazarı denince aklımıza kasaplar gelir ama başka et pazarları da vardır. Panayırlar etlerin gösteriye bürünmüş halleridir. Bir kasabın önünden geçerken dondurulmuş ya da soğutulmuş vitrinde sergilenmiş, kuzu kuzu sallanan kırmızı etleri görürsünüz. Artık o sergiye pek de ulaşamadığımız için kendimizi beyaz etlerle avunduruyoruz belki de. Kuru yolumu da bulunan beyaz etler, piliç kızartma makinelerinde ya da döner tezgâhlarında fırıl fırıl dönerken, Kemal Sunal ustamız cam haznenin üzerine ekmek bandırmıyor muydu? Lokantacı karakterimizse “Kaç dakikadır ekmek bandırıyorsun, parasını ver” deyince, “ben gerçekten bandırmadım ki” cevabına patron “bandın say” diyordu. Bu trajikomik sahne, fakir karakterin “verdim say” ifadesiyle bitiyordu. Avret, ayıp sayılacak yerlerin ve durumların gizli kalmasıdır. Nasıl normalde pantolon, tişört ve gömlek; kışın da palto ve içlik giyiyorsak, gizli kalması gereken davranışsal ayıpları da kapatmamız, gün yüzüne çıkarmamamız gerekir. Setri-Avret yapmamızı engelleyen durumların en başında da gıybet gelmektedir. Belki de gıybet için hadiste söylenen, bir müslüman kardeşinin “ölü etini yemek” benzetmesi de buradan neşet etmiş olabilir. Zaten “gıybet” sözcüğünün üçte biri de “et”tir. “Sen onu benim külahıma anlat” ifadesinde geçen “külah” neme nem bir şeyse, her şeye inanıveriyor demek ki külaha anlatma gereği duyuluyor. Külah kelimesinin oyun ve hile anlamında kullanıldığını da biliyoruz. Ayrıca birisine ciddi bir uyarı yapıyorsak “külahları değişiriz” deyimini de kullanırız. Külahlar neden değişme gereği duyar bilinmez ama “külah kapmak” peşinde olanlarımız da çoktur. “Külahını ters giydirmek” de birisine ders vermek istediğimizde kullanılan başka bir tabirdir. Ne olursa olsun sadece ‘Et’i kararında yer; ‘Avret’i kuşanır; ‘Külah’ı taşırız diyorsanız, ne mutlu size. Satılmış Ümit ÇETİNKAYA Öğretmen-Yazar 30 Ekim 2022 Ağlı/Kastamonu