Millet olarak “çekirdek” denen güzel bitkiye ne kadar bağlıyız, değil mi dostlar. Çekirdek denen şey, yenen bir şey elbette. Hiç çekirdek koklayan görmedim, kahve çekirdeği haricinde. Çekirdeği olan birçok meyve var: Ay çekirdeği, kabak çekirdeği, kayısı çekirdeği, karpuz çekirdeği, kahve çekirdeği. Bunların; kavrulmuşu, tuzlusu, çiği, dakotası, beyazı, siyahı vb. olabiliyor. Mesela; ay çekirdeğinin dakotasıyla tanıştıktan sonra bırakamadım. Bir zamanlar TRT’de yayınlanmış olan “Tutunamayanlar” ve “Leyla ile Mecnun” adlı diziler gibi birçok dizi ve filmde çekirdek yenen sahneler de mevcuttu. Hele Zafer Algöz ve ekibin çekirdek yeme ve ağzından püskürtme sahneleri ne kadar da komikti. Çekirdek yemek gerçekten bir kültürdü. Kabak çekirdeğinde çinko olduğu söyleniyor. Onun da çeşitleri var: tuzlusu, tuzsuzu, uzun gibi olanı, kabuğu ince olanı, kabuğu biraz kalın olanı. Kayısı çekirdeğini fazla yiyemezsiniz mesela. Anında yoğun etkisini gösterir ve kendinizi rahatsız hissedersiniz. Karpuz çekirdeğini yiyemiyoruz maalesef. Belki de onunda faydalı bir etkisi ve tarafı vardır. Kahve çekirdeğine gelince, belki de insanoğlunun en çok tükettiği türlerinden. Yemen’den geldiği söylenir. Türlü türlü aroması vardır. Bir “Acı Kahve” ne güzel gider. Kırk yıl hatırı vardır. Üç artı biri, sütlüsü, kremalısı da cabası. Dostlar! Çekirdeğin insanı saplantılı hale getiren bir tarafı var, malum. Aslında bu durum; insanın hayatıyla ne kadar da benzer: çekirdek yemeyi, insanın nefsani tarafıyla benzeştirsek yeridir. İnsanlar olarak çekirdek yemeyi, onu bitirene kadar kesemiyoruz. Sonuçta önümüzdeki çekirdekler birer birer bitiyor. Sonunda da diyoruz ki; keşke hepsini yemeseydim! Eyvah! İş işten geçiyor. Şimdi muhabbeti burada kesiyor ve bir dakikanız varsa, yazıma baştan başlamanızı ve çekirdekle hayatımızın kavramsal olarak ne kadar da benzer olduğunu tahayyül ederek tekrar okumanızı istirham ediyorum.
- Ümit ÇETİNKAYA
Ahmet Sezai
•Çitlembik yenmez mi? Kalemine sağlık hocam.