blank
Avatarı
Halil Kızılyer tarafından
16 Mayıs, 2024 11:04 tarihinde yayınlandı

DIŞİŞLERİ TEŞKİLATINI GÜÇLENDİRME VAKFI HOLDİNG GİBİ HAREKET EDECEK

Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı Kanun Teklifi’nin TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşmeleri sırasında konuşan Plan Bütçe Komisyonu Üyesi ve CHP Karabük Milletvekili Cevdet Akay, Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı’nın kuruluş amacının Dışişleri teşkilatını güçlendirmek değil, görev ve yetkilerini kullanarak kazanç elde etmek olduğunu vurguladı. Vakfın Kuruluş Amacı Dışişleri Bakanlığı’nın Görev Ve Yetkilerinden Yararlanarak Kazanç Elde Etmek Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı Kanun Teklifi’nin komisyon görüşmeleri sırasında konuşan CHP’li Akay, vakfın kuruluş amacının Dışişleri Bakanlığı teşkilatını güçlendirmek olmadığının altını çizerek, “Faaliyet listesinden açıkça görülmektedir ki Vakfın kuruluş amacı Dışişleri Bakanlığı teşkilatını güçlendirmek değildir. Teşkilatı bu şekilde nasıl güçlendireceğiz? Görev ve yetkilerinden yararlanarak bir kazanç elde edilmek amaçlanmış, biz öyle görüyoruz. Şimdi, normal ticari faaliyet alanlarında bir sürü özel sektör kuruluşları da var. Şimdi, siz vakıf olarak iştiraklerde bulunacaksınız, şirketler kuracaksınız, bunlardan faaliyetler yaparak gelir elde edeceksiniz ama vergi muafiyeti var yani bunlarla ilgili de vergi ödemiyorsunuz; bu ayrı bir boyut.” dedi. Meclis Denetimi Dışında Bir Vakıf Olmuş Olacak Vakfın yapacağı faaliyetler nedeniyle vakıf olmanın ötesinde holding gibi hareket edeceğine dikkat çeken Akay, “Son beş yılda Yunus Emre Vakfı’nın ve Türkiye Maarif Vakfı’nın topladığı para aşağı yukarı 19,1 milyar lira; bu denetime tabi olmayan yani Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin de denetiminde olmayan bir kaynak. Dışişleri Bakanlığının bütçesi belli, buradan ayrılacak ödenekler belli. Bu vakıf kurulduğu takdirde Meclis denetimi dışında bir vakıf olmuş olacak; bu, sakıncalı bir durum. Bir sürü gelir elde ediyor, gayrimenkuller alıyor, satıyor, kiralıyor; ticari faaliyette bulunmak üzere birtakım şirketler kurabiliyor bunları da hem yurt içinde hem de yurt dışında yapabiliyor. Yaptığı bu faaliyetler nedeniyle de bu vakıf bir vakıf olmanın ötesinde bir holding gibi hareket edecek bir pozisyon alıyor.” ifadelerini kullandı. Vakıf, Dışişleri Bakanlığının Varlıklarını Kullanabilecek Bakanın kararıyla belirli alanların vakfa tahsis edilebileceğine dikkat çeken Akay, “Mal ve hizmet alımlarıyla ilgili, gayrimenkul alımlarıyla ilgili bir inisiyatifi kim kullanacak? Gerektiğinde Dışişleri Bakanlığına ait taşınmazların, taşınır malların, gayrimenkullerin, kullanılabilmesiyle ilgili kararı kim verecek? Burada muallak bir durum var. Bakanın kararıyla belirli alanlar demek ki tahsis edilebilecek, kullanıma açılabilecek. Burada da şu durum önem arz ediyor: Bakanlık bünyesinde nerede, ne kadar kıymetli taşınmaz mal var, gayrimenkul var, menkul mallar var? Burada gerektiğinde Vakıf tarafından bu gayrimenkullerin kullanılması ve değerlendirilmesi söz konusu olacak. Örneğin, İstanbul Boğazı kıyısında çok geniş bir arazisi var Dışişleri Bakanlığının. Mesela bu arazi Vakıf tarafından değerlendirilecek mi? Değerlendirilecekse nasıl değerlendirilecek, bu önem arz ediyor.” dedi. Dışişleri Bakanlığı Tasarruf Tedbirlerinin Dışına Çıkacak Kurulacak olan vakıfla Dışişleri Bakanlığı’nın tasarruf tedbirlerinin dışına çıktığını ifade ederek, “10 milyonluk bir sermayeyle başlıyorsunuz. Kuruluş tamamlandıktan sonra anlatılan faaliyetler ve yerine getirilmesi gereken konular düşünüldüğünde buradaki gelirin çok yüksek boyutta olduğunu görüyoruz. Bu, finans uzmanı tarafından da yönetildiğine göre buradaki kazançların nasıl değerlendirileceği de çok önemli. Dışişleri Bakanlığı bünyesinde bazı projelerle ilgili denetim mekanizması var ama burada bir denetim mekanizması yok. Yani, siz buradaki yöneticilere yüksek maaşlar verebilirsiniz, lüks araçlar tahsis edebilirsiniz, lüks lojmanlar tahsis edebilirsiniz. Şimdi, bütün kurumlar, bakanlıklar tasarruf tedbirlerine uyarken bu vakıf aracılığıyla Dışişleri Bakanlığı tasarruf tedbirlerinin dışına çıkılmış olacak.” şeklinde konuştu.
Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Avatarı
Esra Oğuzkağan Özkan tarafından
04 Haziran, 2025 17:12 tarihinde yayınlandı

Zopran’da Köy Usulü Börek Yapımı Nesilden Nesile Aktarılıyor

Karabük'ün Zopran Köyü'nde, geleneksel su böreği yapımını dört kuşaktır sürdüren Fatma Baylam, gelini ve torununa köy mutfağına ait tüm bilgilerini aktarıyor.

Köy sakinlerinden Fatma Baylam, köydeki kadınların, özellikle Kurban Bayramı gibi özel günlerde misafirlerine ikram etmek üzere geleneksel su böreğini yaptıklarını ve hazırlıklarının devam ettiğini açıkladı. Köyde 3 gün süren bayramlaşmada yaklaşık 50 kişiye yemek verdiklerini de ifade etti.

Bayram öncesinde kadınlar, köyün ünlü su böreği tarifini hayata geçiriyor. Baylam, yaptığı açıklamada, bayram sofralarının vazgeçilmezleri arasında su böreğinin bulunduğunu belirtti. Yapım aşamalarını anlatırken, 15 yufka açıldığını ve bunlardan 7 tanesinin kaynayan suyun içinde haşlandığını, ardından dikkatlice tepsiye üst üste dizildiğini söyledi. Sonrasında, arasına ilk olarak çiğ yumurta kırıldığını ve yufkaların üzerine sürüldüğünü dile getiren Baylam, üzerine ayrıca tavada pişirilmiş yumurtaların elde parçalara ayrılarak maydanozla karıştırılmasıyla iç harcının hazırlandığını aktardı. Bu hazırlıkların ardından, tepsiye 8 tane daha yufkayı yağlayarak üst üste eklendiğini, böreğin son haline getirilip fırına verilmek üzere hazırlandığını ekledi.

Fatma Baylam ve gelini Şule Baylam, geleneksel tarifle hazırlanan su böreğinin, diğer özel günlerde olduğu gibi bayramda da misafirlerin beğenisiyle ikram edileceğini belirtti. Köydeki bu gelenek, nesiller boyunca devam ederek, bayram sofralarının vazgeçilmez lezzetlerinden biri olmaya devam ediyor.

Bizi sosyal medyadan takip edin