DOKA tarafından Doğu Karadeniz Bölgesi’ne 35 milyon liralık AB fonu sağlandı

DOKA tarafından Doğu Karadeniz Bölgesi’ne 35 milyon liralık AB fonu sağlandı

Anadolu Ajansı
Yayın: 21.02.2024 08:24
Paylaş:
A+ A-

TRABZON (AA) – Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansınca (DOKA), mavi ekonomi, biyoçeşitliliğin korunması ve hava kalitesinin artırılması alanlarında Doğu Karadeniz Bölgesi'nde kullanılmak üzere Avrupa Birliği'nden (AB) 35 milyon liralık fon sağlandı.

DOKA Genel Sekreteri Kemal Akpınar, yaptığı yazılı açıklamada, Doğu Karadeniz Bölgesi'nin potansiyelini harekete geçirerek bölge iktisadi coğrafyasının sunduğu kabiliyetleri ekonomik değere dönüştürmek için çalıştıklarını belirtti.

Özellikle sürdürülebilir kalkınma prensiplerine uygun olarak paydaşlarla birlikte proje geliştirdiklerini vurgulayan Akpınar, projelerin AB Interreg NEXT programı kapsamında desteklenmeye hak kazanmasından son derece memnun olduklarını aktardı.

Akpınar, orta vadeli ve çok yıllık kalkınma planlamaları kapsamında önemli büyüme potansiyeli arz eden alanlarda sonuç odaklı programlama çalışmaları yürüten DOKA'nın, 2024-2027 dönemi için sürdürülebilir turizm, mavi ekonomi ve katma değerli üretim ve ticarileşme sonuç odaklı programlarını hazırladığına işaret ederek, bu alanlarda ulusal ve yerel kaynaklara ek olarak başta AB fonları olmak üzere uluslararası fon ve kredi kaynaklarının da bölgeye kazandırılması konusunda yürütülen çalışmaların sonuç vermeye başladığının altını çizdi.

Bu kapsamda, 2024-2028 Doğu Karadeniz Bölge Planı ve Sonuç Odaklı Programlarını desteklemek üzere DOKA tarafından AB Interreg NEXT programı öncelikleriyle örtüşen alanlarda hazırlanan, “Biyoçeşitlilik için Tohum Koruyucuları (Seed Guard)”, “Mavi Kapılar (Blue Gates)” ve “Soluduğun Havayı Tanı (AIRQUEST)” projelerinin AB tarafından desteklenmeye hak kazandığını belirten Akpınar, “Interreg Next Black Sea Basın programı kapsamında imza süreçleri başlayan Mavi Kapılar, Biyoçeşitlilik için Tohum Koruyucuları ve Soluduğun Havayı Tanı projeleri kapsamında yaklaşık 35 milyon liralık AB fonu Doğu Karadeniz Bölgesi için kullanılacak.” değerlendirmesinde bulundu.

Akpınar, AB Interreg NEXT, Karadeniz Havzası Programı kapsamında finanse edilecek projelerde TR90 Doğu Karadeniz Bölgesi paydaşları olan Romanya, Bulgaristan, Gürcistan ve Ukrayna'dan ilgili alanlarda proje ortakları ile çeşitli proje aktivitelerinde çalışma fırsatı bulacaklarına dikkati çekerek, şunları kaydetti:

“30 ay sürmesi öngörülen Mavi Kapılar Projesi'nde mavi ekonomi sektörlerinde yüksek ve yeni teknolojiler ile yenilikçi yöntemler, uluslararası eğilim ve standartlar ile ortak araştırma olanaklarına odaklanılacak, su ürünleri, kıyı turizmi ve denizcilik alanlarında havza bazlı işbirlikleri ile kümelenme çalışmaları yürütülecek. Biyoçeşitlilik için Tohum Koruyucuları Projesi ile kentsel alanlar dahil olmak üzere doğanın ve biyoçeşitliliğin korunması, ata tohumu kullanımı ve gelecek nesillere aktarımı ile yerelde bitkisel üretim üzerine Bulgaristan, Gürcistan ve Romanya proje ortakları ile çalışmalar yapılacak. Proje süresi 24 ay olarak belirlenen Soluduğun Havayı Tanı Projesi ile Karadeniz Havzası için hava kirliliği verilerini içeren çevrimiçi bir hava kalitesi izleme sistemi oluşturulması ve bölgedeki farklı toplulukların hava kalitesi konusundaki farkındalığının artırılması projenin odak noktasını oluşturacak.”

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Güven Hastanesi’nden “Avrupa’nın obezite oranı en yüksek ülkesi Türkiye” değerlendirmesi

Anadolu Ajansı
Yayın: 19.05.2024 00:48
Paylaş:
A+ A-

İSTANBUL (AA) – Güven Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bölümü'nden Doç. Dr. İbrahim Demirci, 18 Mayıs Avrupa Obezite Günü kapsamında, Dünya Sağlık Örgütü'nün obeziteye ilişkin son verilerini değerlendirerek uyarılarda bulundu.

Hastaneden yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Demirci, obezite ve obeziteyle ilişkili hastalıkların her yıl katlanarak arttığını belirtti.

Demirci, özellikle çocuklarda obezite sıklığının erişkinlere göre daha hızlı arttığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:

“Henüz toplum olarak sağlıklı yaşam için beslenmenin ve egzersizin önemini tam kavrayamadık. Genel olarak, yüksek kalorili besleniyoruz. Yemek yemek bizim için hobi ve eğlence niteliğinde. Arkadaşlarımızla, dostlarımızla buluştuğumuzda planlarımızı yemek üzerine kuruyoruz. Vakit geçirirken, yemek yemeyi seviyoruz. Seçeneklerimiz arasında birlikte yürüyüş yapmak çok fazla tercih edilmiyor. Hala, toplumumuzun bazı kesimlerinde kilolu insanların daha sağlıklı olduğu düşünülmekte. Kültürün, geleneklerin ve adetlerin etkisiyle toplumumuz yemekle arasına mesafe koyamıyor.

– Endokrin bozucu kimyasallar obeziteye yol açıyor

Son zamanlarda tüm dünyada miktarı artan endokrin bozucu kimyasalların da obeziteyi tetiklediğini vurgulayan Demirci, işlenmiş ve hazır gıdalar konusunda uyarılarda bulundu.

Demirci, endokrin bozucu maddeler arasında, solunan hava, içilen su ve yenilen gıdalarla vücuda giren ve biriken, endokrin sistemini olumsuz etkileyen ve bu etkilerini nesilden nesile aktarabilen kimyasal maddeler olduğuna işaret ederek, “Endokrin bozucu kimyasallardan tamamen uzak kalmak mümkün olmasa da sağlıklı ürünler tüketerek ve hayatımızda plastik kullanımını minimuma indirerek en azında bu zararlı kimyasallara maruziyetimizi elimizden geldiğince azaltmamız gerekiyor.” tavsiyesinde bulundu.

Obezite sıklığının tüm dünyada hızla artığına ve son 20 yıldır obezite artışını durdurabilen bir ülke olmadığına vurgu yapan Demirci, eğer obezite sıklığındaki artış önlemez ise 2035'te dünya nüfusunun yarısından fazlasının kilo fazlalığı ve yarattığı sorunlarla karşı karşıya kalacağını ifade etti.

– “Obezite artış hızı 5-19 yaş arası çocuk ve gençlerde, erişkinlere göre neredeyse 2 kat daha yüksek”

Demirci, sağlık verilerine bakıldığında durumun iç açıcı olmadığının altını çizerek, “Yıldan yıla daha kötüye doğru gidiyor. Dünya Sağlık Örgütü 2023 verilerine göre tüm dünyada obezite sıklığı yüzde 14 civarında. Bu yüzdeye, kilo fazlalığı olanları da eklediğimizde yüzde 38'e ulaşıyor. Artış hızı durdurulamaz ise 2035'te dünya nüfusunun yarıdan fazlası kilo fazlalığıyla mücadele etmek zorunda olacak. Ayrıca dikkat çekmek istediğimi önemli bir nokta, obezite artış hızı 5-19 yaş arası çocuk ve gençlerde, erişkinlere göre neredeyse 2 kat daha yüksek. Çocukluk çağı obezitesi de günümüzde bir tehlikeli boyuta ulaşmış durumda.”

Türkiye açısından durumun biraz daha ciddi boyutta olduğuna vurgu yapan Demirci, “Türkiye İstatistik Kurumu 2022 verilerine göre ülkemizde kilo fazlalığı yüzde 35.6, obezite sıklığımız ise yüzde 20.2. Verilere göre Avrupa'nın obezite oranı en yüksek ülkesiyiz.” bilgisini paylaştı.

Obeziteye karşı başarılı mücadele etmek için farkındalığın artması gerektiğini belirten Demirci, obeziteyle mücadelenin “ülke politikası” olarak benimsenmesi ve sosyal yaşamın sağlığını ön planda tutacak şekilde düzenlenmesi gerektiğine dikkati çekti.