Şehircilik olayı olarak soruna yaklaşımda bulunduğumuzda 1932 yılında Devlet Demiryolu binasının inşaatı ile başlayan Karabük’ün kurulması ve gelişmesi süreci bugün için tıkanmış durumda… İkinci bir Karabük’e ihtiyaç duymaktayız. 1950’liler de başlayan gecekondulaşma yapılanmasıyla ilerleyen zaman içinde farklı bir Karabük’ü ortaya çıktı Benim “Cumhuriyet Kenti Karabük” adlı kitabımı okuyanlar “Öteki Karabük” başlığı altında başkalaştırılmış/çirkinleştirilmiş bir Karabük’ün nasıl kurulmaya çalışıldığını bilirler. Düşünün bir kere. Bir kentte 26 mahalleden 18’i gecekondu ya da gecekondu görünümlü olsun O zaman buna ne demek gerekir. “Varoşlar kenti Karabük” Bugün Karabük cilalanmış,kadife ile üzerinden geçilmiş eski bir ayakkabının yüzünü andırmaktır. İlçe hüviyetinde,yamalı bohçayı andıran bir görüntü söz konusudur. 1938 yılında Fransız Mimar Henry L..Prost’a planları yaptırılan Yenişehir’e bakın. Erken dönem Cumhuriyet mimarisinin en güzel örnekleri olarak tarihe geçmiş yapılar. İki katı geçmeyen,köşkü andıran imrenilecek düzeyde insana saygılı binalar. Yeşillikler adeta insanın doğasıyla bütünleştirilmiş. Biz daha sonra oluşumuna katkı verdiğimizi sandığımız Karabük’ü inşa ederken bu mimari anlayışı hiç göz önünde bulundurduk mu? Ya da sorumuzu şöyle soralım? Bu evler neden iki katlı ve bahçeli olarak yapılmışlardır acaba? Bunları hiç düşündük mü? Maalasef bunu düşünecek kadar ne zamanımız oldu… Ne de bir çabamız… Daha doğrusu hiç böyle bir derdimiz olmadı… Geçen gün bir okuyucu bizim Cumhuriyet Kenti Karabük nitelememize kızmış… Bu kentin neresi Cumhuriyet Kenti diyor. Şehrin 2/3 ‘lük kısmı için bu yoruma katılmamak elde değil. Ancak Yenişehir semtine gidin ve buradaki yapılanma ile Karabük’ün varoşlaştırılmış derme çatma binalarını bir karşılaştırın…. İşte size Cumhuriyet mimarisi farkı. Erken dönem Cumhuriyet mimarisini karakterize eden yapılar sadece Yenişehir’de var. Ya Karabük’ün diğer mekanları… Onları mimari anlayış açısından tanımlayabilmek çok zor… Hepsi mimari bir ucube sanki. İş bitirici/gündelikçi bir anlayışın spekülatif arsa satışlarına kurban ettiği Karabük. 1973 yılında “Seçim Dönemimin Hesabını Veriyorum “ adlı kitapçıkta eski belediye başkanlarından rahmetli Necmettin Şeyhoğlu,arsa spekülatörlerinin ,çıkarlarına uygun hareket etmedikleri için kendisine nasıl düşman olduklarını anlatmaları konumuz açısından manidardır. Evet bu noktada birileri zengin olmuştur Birileri köşeyi dönmüştür. Ancak olan ,halk olarak bize olmuştur. Bugün Karabük şehircilik açısından bir keşmekeşlik içindedir. Beledi anlamda bugün için tüm uğraşların gayesi “varoşlardan” Karabük’ü kurtarabilmektir. Zor ama mümkün olmayanı başarmak. Ne yazık ki… Bugün için… Karabük’te yaşam adına söylenebilecek son söz….! İkinci bir Karabük’e acilen ihtiyacımız olduğudur.