İklim değişikliği, sıcak hava dalgalarının sıklığı ve yoğunluğunu artırıyor

İklim değişikliği, sıcak hava dalgalarının sıklığı ve yoğunluğunu artırıyor

Yayın: 07.09.2023 11:08
Paylaş:
A+ A-

Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO), iklim değişikliğinin, sıcak hava dalgalarının sıklığı ve yoğunluğunu artırdığını, bunun gelecekte de devam edebileceğini bildirdi.

WMO tarafından yayımlanan “2023 Hava Kalitesi ve İklim Bülteni” başlıklı raporda sıcak hava dalgalarının olumsuzlukları ele alındı.

Raporda, yangınlar ve çöl tozuyla birleşen sıcaklığın, hava kalitesi, insan sağlığı ve çevreyi olumsuz etkilediği anlatıldı.

WMO’nun raporunda, “Sıcak hava dalgaları ABD’nin kuzeybatısında kontrol edilemeyen yangınları tetikledi, sıcak hava dalgasının eşlik ettiği çöl tozu 2022’de Avrupa genelinde hava kalitesini azaltmaya yol açtığı görülüyor.” ifadeleri yer aldı.

Şehirlerdeki parklar ve ağaçlık alanların hava kalitesini iyileştirdiği kaydedilen raporda, buralar sayesinde karbondioksitin absorbe edilerek sıcaklıkların düşebileceği belirtildi ve örnek olarak Brezilya gösterildi.

Raporda, “İklim değişikliği sıcak hava dalgalarının sıklığı ve yoğunluğunu artırıyor. Bu eğilimin gelecekte de devam etmesi bekleniyor. Sıcak hava dalgalarının orman yangını riskini ve şiddetini artıracağı konusunda giderek artan bilimsel görüş birliği var.” değerlendirilmesi paylaşıldı.

“Hava kalitesi ve iklim birbiriyle bağlantılıdır”

İnsan faaliyetlerinden kaynaklanan ısıyı hapseden sera gazlarının sebep olduğu iklim değişikliğinin uzun vadeli küresel bir tehdit olduğu vurgulanan raporda, hava kirliliğinin belirli zaman diliminde meydana geleceği ve daha yerel olma eğilimi gösterdiği kaydedildi.

Raporda, “Hava kalitesi ve iklim birbiriyle bağlantılıdır. Çünkü her ikisini de etkileyen kimyasal türler birbiriyle ilintilidir. İklim değişikliği ve hava kalitesinin bozulmasından sorumlu olan maddeler genellikle aynı kaynaklardan yayılıyor. Birindeki değişiklikler kaçınılmaz olarak diğerinde de değişikliklere neden oluyor.” ifadeleri kullanıldı.

Hava kalitesinin ekosistem üzerinde de etkili olduğu belirtilen raporda, nitrojen, kükürt ve ozon gibi hava kirleticilerin bitkiler tarafından emildiği, çevreye zarar verdiği ve mahsul verimini azalttığına dikkati çekildi.

“Avrupa ve Akdeniz’e alışılmadık miktarda çöl tozu girişi yaşandı”

Avrupa’da geçen yıl sıcak geçen yaz döneminin hatırlatıldığı raporda, bu durumun hem partikül madde hem de yer seviyesindeki ozon konsantrasyonlarının artmasına neden olduğu bildirildi.

Ağustosun ikinci yarısında Avrupa ve Akdeniz’e alışılmadık miktarda çöl tozu girişinin yaşandığı anımsatılan raporda, yüksek düzeyde sıcaklık ve hava kirliliğinin insan sağlığını etkilediği ifade edildi.

Temel gıda mahsullerinde, ozonun neden olduğu mahsul kayıpları, küresel olarak ortalama yüzde 4,4 ila yüzde 12,4 arasında olduğu, önemli tarım alanlarına sahip Hindistan ve Çin’de buğday ve soya fasulyesi kayıplarının ise yüzde 15 ila 30’a kadar çıktığı vurgulandı.

Sıcak hava dalgaları ve kuru hava koşullarının hızla büyüyen orman yangınlarına yol açtığı kaydedilen raporda, bu tür durumların aerosol emisyonlarının artmasına neden olduğu bilgisi paylaşıldı.

“İklim değişikliği ve hava kalitesi ayrı ayrı ele alınamaz”

Raporda görüşlerine yer verilen WMO Genel Sekreteri Petteri Taalas, sıcak hava dalgalarının, insan sağlığı, ekosistemler, tarım ve günlük yaşam üzerinde zincirleme etkilerle hava kalitesini kötüleştirdiğini anlattı.

Taalas, “İklim değişikliği ve hava kalitesi ayrı ayrı ele alınamaz. Bu kısır döngüyü kırmak için birlikte mücadele edilmeli. Bu rapor 2022 yılı ile ilgili ancak bu yıl tanık olduğumuz durum ise daha da ekstrem. Temmuz, kuzey yarım kürenin birçok yerinde yoğun sıcaklığın görüldüğü ve şimdiye kadar kaydedilen en sıcak aydı. Bu eğilim ağustosta da devam etti.” ifadelerini kullandı.

Orman yangınlarının Kanada’nın büyük bir bölümünü etkilediğini ve Hawaii’de trajik yıkım ve ölümlere neden olduğunu anımsatan Taalas, bu durumun Akdeniz bölgesinde de can kayıpları ve hasara yol açtığını belirtti.

Taalas, orman yangılarının milyonlarca insan için tehlikeli hava kalitesi seviyelerine neden olduğunu da kaydetti. (AA)

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Güven Hastanesi’nden “Avrupa’nın obezite oranı en yüksek ülkesi Türkiye” değerlendirmesi

Anadolu Ajansı
Yayın: 19.05.2024 00:48
Paylaş:
A+ A-

İSTANBUL (AA) – Güven Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bölümü'nden Doç. Dr. İbrahim Demirci, 18 Mayıs Avrupa Obezite Günü kapsamında, Dünya Sağlık Örgütü'nün obeziteye ilişkin son verilerini değerlendirerek uyarılarda bulundu.

Hastaneden yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Demirci, obezite ve obeziteyle ilişkili hastalıkların her yıl katlanarak arttığını belirtti.

Demirci, özellikle çocuklarda obezite sıklığının erişkinlere göre daha hızlı arttığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:

“Henüz toplum olarak sağlıklı yaşam için beslenmenin ve egzersizin önemini tam kavrayamadık. Genel olarak, yüksek kalorili besleniyoruz. Yemek yemek bizim için hobi ve eğlence niteliğinde. Arkadaşlarımızla, dostlarımızla buluştuğumuzda planlarımızı yemek üzerine kuruyoruz. Vakit geçirirken, yemek yemeyi seviyoruz. Seçeneklerimiz arasında birlikte yürüyüş yapmak çok fazla tercih edilmiyor. Hala, toplumumuzun bazı kesimlerinde kilolu insanların daha sağlıklı olduğu düşünülmekte. Kültürün, geleneklerin ve adetlerin etkisiyle toplumumuz yemekle arasına mesafe koyamıyor.

– Endokrin bozucu kimyasallar obeziteye yol açıyor

Son zamanlarda tüm dünyada miktarı artan endokrin bozucu kimyasalların da obeziteyi tetiklediğini vurgulayan Demirci, işlenmiş ve hazır gıdalar konusunda uyarılarda bulundu.

Demirci, endokrin bozucu maddeler arasında, solunan hava, içilen su ve yenilen gıdalarla vücuda giren ve biriken, endokrin sistemini olumsuz etkileyen ve bu etkilerini nesilden nesile aktarabilen kimyasal maddeler olduğuna işaret ederek, “Endokrin bozucu kimyasallardan tamamen uzak kalmak mümkün olmasa da sağlıklı ürünler tüketerek ve hayatımızda plastik kullanımını minimuma indirerek en azında bu zararlı kimyasallara maruziyetimizi elimizden geldiğince azaltmamız gerekiyor.” tavsiyesinde bulundu.

Obezite sıklığının tüm dünyada hızla artığına ve son 20 yıldır obezite artışını durdurabilen bir ülke olmadığına vurgu yapan Demirci, eğer obezite sıklığındaki artış önlemez ise 2035'te dünya nüfusunun yarısından fazlasının kilo fazlalığı ve yarattığı sorunlarla karşı karşıya kalacağını ifade etti.

– “Obezite artış hızı 5-19 yaş arası çocuk ve gençlerde, erişkinlere göre neredeyse 2 kat daha yüksek”

Demirci, sağlık verilerine bakıldığında durumun iç açıcı olmadığının altını çizerek, “Yıldan yıla daha kötüye doğru gidiyor. Dünya Sağlık Örgütü 2023 verilerine göre tüm dünyada obezite sıklığı yüzde 14 civarında. Bu yüzdeye, kilo fazlalığı olanları da eklediğimizde yüzde 38'e ulaşıyor. Artış hızı durdurulamaz ise 2035'te dünya nüfusunun yarıdan fazlası kilo fazlalığıyla mücadele etmek zorunda olacak. Ayrıca dikkat çekmek istediğimi önemli bir nokta, obezite artış hızı 5-19 yaş arası çocuk ve gençlerde, erişkinlere göre neredeyse 2 kat daha yüksek. Çocukluk çağı obezitesi de günümüzde bir tehlikeli boyuta ulaşmış durumda.”

Türkiye açısından durumun biraz daha ciddi boyutta olduğuna vurgu yapan Demirci, “Türkiye İstatistik Kurumu 2022 verilerine göre ülkemizde kilo fazlalığı yüzde 35.6, obezite sıklığımız ise yüzde 20.2. Verilere göre Avrupa'nın obezite oranı en yüksek ülkesiyiz.” bilgisini paylaştı.

Obeziteye karşı başarılı mücadele etmek için farkındalığın artması gerektiğini belirten Demirci, obeziteyle mücadelenin “ülke politikası” olarak benimsenmesi ve sosyal yaşamın sağlığını ön planda tutacak şekilde düzenlenmesi gerektiğine dikkati çekti.