2017’e merhaba… Yılın ilk iş gününün ben de uyandırdığı düşünceleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu arada… Her şeyden önce… Yeni yılın herkese mutluluk,barış ve huzur dolu günler getirmesini diliyorum. Ama bu mümkün mü? Bu noktada kendimizi kandırmayalım. Kendi kendimize sorun yaratmaktan vazgeçelim. Güneşi balçıkla sıvayarak yaşamaktan vazgeçelim. Ne mi demek istiyoruz. Bir kere iki malum gerçeği bu topraklarda kabullenerek yaşamayı öğrenemedik Bunlardan birincisi hoşgörülü olmanın anlamı… İkincisi demokrasiyi özümseme… Bugünkü yazımda hoşgörülü olmanın tarihsel anlamı üzerinde duracağım. Biz neden böyleyiz. Bunu bir türlü anlamak mümkün değil.! Demokrasi ve hoşgörü anlamında epey mesafe aldığımız bir zamanda kafaları karıştıracak uygulamalarla birden sükutu hayale uğruyoruz. Çelişkilerimiz… Mevlana’nın torunu olduğunu söylüyoruz. Her sene Şeb-i Arus (düğün gecesi)törenleriyle hoşgörüyü ve hoşgörülü olmayı terennüm ediyoruz. Ama… Uygulamaya gelinceye sertlikten taviz vermiyoruz. Anadolu’da mevsimler hoşgörü ortamında meyve vermiştir. Meyvelerde hoşgörü ile olgunlaşmış ve tatlanmıştır. Bu coğrafyada sert politika izleyen devletler uzun ömürlü olamamışlardır. Moğol istilası örneğinde olduğu gibi. Osmanlının 600 yılı aşan iktidarındaki tılsım nedir sizce… Hoşgörülü yönetim sergileme… Bugünlerde bu kavramın iyice yıpratılmaya çalışıldığına dair bir hissiyat oluşmuş durumda . Bu hiç iyiye işaret eden bir durum değil. Millet olarak kendimizi sorgulamamızda ve değerlerimizi yeniden gözden geçirmemizde yarar var. Evet… Türk milleti tarihte büyük zulümlere/haksızlıklara uğramıştır. Özellikle 1912 Balkan Savaşından sonra Türk milletini Avrupa’dan atma gayretlerini bilmeyen yok gibidir. Bu çerçevede Türklere karşı yapılanlar, gerçekleştirilenler yenilir,yutulur cinsten tutumlar değildir. Gerçekte soykırımı yapanlar Avrupalılardır…. Bunları unutmak mümkün değildir. Ama bu tür hadiselerden ders çıkartıp millet olarak kenetleneceğimiz yerde içerde huzur bozacak hadiselere çanak tutma yarışına girmiş gibiyiz.! 35 yıldan beri tarih okutuyorum. Sürekli olarak bu ülkenin tarihini araştıran ve öğrenmeye çalışan olan bir kişi olarak şunu söylüyorum. Tarihte sertlik her zaman sertliği doğurmuştur. Hoşgörülü olmayan devletler uzun ömürlü olmamıştır. Müslüman Arap dünyasında Muaviye’nin kurduğu Emevi Devleti’ne bakın…! 89 yıl yaşadı. Neden.? Mevali politikası izlediği için. Nedir mevali politikası… Arap olmayan Müslümanlara köle muamelesi yapma. Onları deyiş yerindeyse aşağılama… Abbasiler,Emevileri Horasan’da başlayan ayaklanma sonucu Türklerin çıkardığı isyan sonucunda yıktılar. Mevali politikasına hiç bulaşmayan Abbasiler hoşgörülü politika izleyerek 508 yıl yaşama başarısı gösterdiler. İslam Rönesansı’nın (düşünce uyanışının) mimarı oldular. Bağdat’ta kağıt tüketimini artırdılar. Beyt’ül Hikme(Hikmet evi) adıyla bilim akademileri kurdular. Demek ki hoşgörü ortamı bilimsel/kültürel faaliyetlere ivme kazandırıyor. O nedenle… Evet ben hoşgörü diyorum… Ve bu vesile ile yeni yılın bu ilk gününde Anadolu hoşgörüsünün piri durumundaki Mevlana Celaleddin_i Rumi’yi sevgi,saygı ve rahmetle anıyorum….