Artık internet bağlantısı, yalnızca eğlence veya iletişim için değil; eğitim, iş ve günlük ihtiyaçlarımız için de olmazsa olmazlardan biri. Ancak son dönemde yapılan zamlarla birlikte, internetin bir lüks haline geldiğini söylemek de mümkün.
Özellikle Türk Telekom’un altyapısını kullanarak abonelik hizmeti sunan Turkcell, Vodafone ve diğer servis sağlayıcılar, son zamanlarda fiyatlarını güncelledi. Taahhüdü biten veya yeni abonelik açmak isteyenler oldukça yüksek fiyatlarla karşılaşıyor. Örneğin, ev internetine aylık 230 TL ödeyen bir müşteri, yeni bir taahhüt almak istediğinde 550 TL, hatta 600 TL gibi rakamlarla karşı karşıya kalabiliyor. Bu da %100’ün üzerinde bir zam anlamına geliyor.
Türk Telekom CEO'su Ümit Önal, geçtiğimiz günlerde düzenlenen bir basın toplantısında, " Türkiye'de internet tarifeleri sudan ucuz" ifadesini kullanarak dikkat çekti. Önal, damacana su fiyatlarıyla internet fiyatlarını kıyaslayarak, internetin aslında pahalı olmadığını savundu. Ancak bu kıyaslamayı yaparken Türkiye’deki maaşlar ve yüksek enflasyonu pek dikkate almadığını söylemek de mümkün. Ülkemizde çalışanların yarısından fazlası, asgari ücret veya ona yakın bir maaşla geçimini sağlıyor.
İnternet fiyatlarını belirlerken yalnızca damacana su hesabı yapmak yeterli mi? Türkiye’de insanların ev kirası, gıda, giyim, temizlik gibi temel ihtiyaçlarının giderek daha pahalı hale geldiğini göz ardı etmemek gerekiyor. Ayrıca birçok aile, eğitim çağındaki çocuklarının masraflarını karşılamak zorunda. Hal böyleyken, internet tarifelerinin gerçekten "sudan ucuz" olduğunu söylemek ne kadar doğru?
Ev internet abonelikleri bu durumdayken, ülkemizdeki iletişim operatörlerinin sunduğu tarife ve paket fiyatlarının da son sürat yükseldiği görülüyor. Mobil iletişim ve internet hizmetleri herkesin temel ihtiyaçları arasında yer alıyor. Bu hizmetlere yapılan zamlar vatandaşları aşırı derecede etkiliyor. Dünya ülkelerine kıyasla en düşük hızda interneti, sık kesinti ve aksaklıklarla yaşamak zorunda kalan vatandaşlarımız, en yüksek tarife ücretlerini ödüyor. Bu durum tam anlamıyla bir adaletsizliktir. GSM operatörleri, fiyat konusunda rekabet etmezken, son dönemde reklam konusunda ise tam anlamıyla freni patlamış bir kamyon gibi seyrediyor. Her radyo, televizyon, internet sitesi ve billboardlarda GSM operatörlerinin reklamlarını görmek mümkün.
İnternete yapılan bu kadar yüksek fiyat artışları doğru değil. Her hanede en az iki abone olsa ve en düşük mobil tarifeyi kullansalar bile, ödeyecekleri fatura yaklaşık 1000 TL’ye yaklaşıyor. Bir hanede asgari üç ve üzeri aile ferdi olduğunu düşünürsek, yalnızca telefonlara en düşük tarifeyle 1500 ile 1800 TL arasında ödeme yapılması gerekiyor.
Ortalama bir hanenin elektrik faturası 400-500 TL, su faturası 300-500 TL, doğalgaz faturası ise yaz aylarında 200-300 TL, kış aylarında ise ısınma giderleriyle birlikte 1000-1500 TL arasında değişiyor. Bu fiyatlara bakıldığında ev internetinin ucuz olduğunu söylemek doğru mudur? İnternet, hanelerde kullanılan su ve elektrikten daha pahalı hale gelmiş durumda.
İnternetin artık lüks değil, temel bir ihtiyaç olduğu gerçeğinden hareketle, bu fiyatların yeniden gözden geçirilmesi gerekir. Tarifelerin daha makul seviyelere çekilmesi, pek çok aile için önemli bir rahatlama sağlayacaktır. Belki de Ümit Önal'ın su hesabından çok, halkın gerçek geçim derdine ve ihtiyaçlarına odaklanmak gerekiyor. Mevcut internet fiyatları, sudan ucuz değil, aksine tuzlu; hem de
Oldukça tuzlu…