KAHVENİN HÜNERLERİ

KAHVENİN HÜNERLERİ

Yayın: 22.04.2024 12:26
Paylaş:
A+ A-

Biliyoruz ki, kahve bize uzun yıllar Yemen’den gelmiş. Bu sebeple güzel bir de türkü yapmışız ona ” kahve Yemenden gelir, havar yarim, bülbüp çimende gelir vay vay ” fakat Yemen bizim içimizde bir yaradır, bizler o yarayı oluşturan günlerden çok uzak olsak da hissediyoruz o yaranın sızısını. Hepimizin soy ağacında oralarda şehit düşen bir atası vardır. Türkçede; bir renge onun adı verilmiştir. Kahve gerçekten de bu rengi layığı ile temsil eder. Onun en az rengi kadar şöhretli olan bir yanı daha vardır. Kokusu !

 

Kahve kokusunu, içinde bulunan trigonellin alkoloidi ve klorojenik asit verir. Bu iki madde kahveye acımsı ve buruk bir tat verirler.  . Mutlu ve mutsuz anlarımıza, bir yiyecek yahut bir koku eşlik etmişse, hayatımız boyunca o yiyecekle veya kokuyla birlikte, aynı duyguları bilinçaltı yaşıyoruz. Bu sebeple kahveye kırk yıl hatır biçilmiş olmalı ve bu sebeple sofralarda sorunlardan bahsedilmez. Sofra adabımızda;  tüm aile birlikte, hoşsohbet ve hoşgörünün hakim olduğu bir atmosfer yaratmak esastır.

 

Kahve dinçlik verir. Kendini dinç hissedebilmek moralimizi yükseltir, yüksek moral hayata pozitif bakmanızı sağlar. Böylece kahve,  çevremize karşı daha anlayışlı ve hoşgörülü olabilmeyi getiren bir içecek olur. Kahve vücudumuza ilk önce kokusu ile giriyor. Kahvenin sadece kokusu bile insanda bir rahatlama duygusu oluşturuyor. Kahve gibi güzel kokular hafızayı kuvvetlendiriyormuş ! Kahve deyince akla hemencecik içinde bulunan kafein kimyasalı  geliyor. Bitki bu maddeyi kendisine sarlaşan böcekleri öldürmek için yapıyor. Kafein kahvenin adı ile müsemma bir bileşik olsa da başka içeceklerde de bulunan bir maddedir. Çay, cola, kakaoda da önemli oranda kafein vardır. Kafein içeriği en yüksek olan kahve espresso çeşiti oluyor. Daha sonra sıralamada filtre kahve ve Türk kahvesi geliyor. Filtre kahve ile Türk kahvesi hemen hemen aynı oranda kafein içerirken Türk kahvesi daha fazla antioksidan maddeler ihtiva etmesiyle filtre kahveye fark atıp solluyor. Granül kahvelerde  örneğin gold kahvede kafein daha az; ne var ki  bu tip kahvelerde kahvenin suda çözünürlüğünü sağlayabilmek için yapılan işlemlerle, bir çok zararlı madde kahveye ilave edilmiş oluyor. Birde latte kahveler var. Bunlar bir nevi bildiğimiz sütlü kahve ancak latteleri espresso kahve olarak düşünmek gerekir.  Kafein oranları, espresso kahveden süt içermesi nedeni ile, biraz daha az olsa da, diğer çeşitlerle mukayese edildiğinde, oldukça fazladır. İnsanda günlük kafein alımının en fazla  300mg olması tavsiye ediliyor. Kafeinin vücudumuzda yarılanma süresi altı saat kadar. Tam olarak vücuttan uzaklaştırılması on saati bulabiliyor. Bu sebeple uykumuzu etkilememesi amaçlandığında son kahveyi öğleden sonra 2 de içmemiz gerekiyor. Günde iki fincan Türk kahvesi içmek yeterlidir, üç fincanı ise geçmemek gerekir.

 

Kafein beyinde uyku hali oluşturan nörotransmitter adenozini inhibe eder. Böylece uyanıklık ve  zihinsel performansı artırır. Bilişsel fonksiyonlarda intikal süresini kısaltır. Kafein zihinsel performans gibi, fiziksel performansı da artırır. Bu etkisini vücudun enerji üretimini artırarak yapar. Vücutta yağ yıkımını artırır. Böylelikle bir miktar zayıflamaya da yardımcı olmuş olur. Zihinsel ve fiziksel dinçlik verir. Yorgunluğu alır. Kendini iyi hissetme hali oluşur fakat kafein oranı yükselirse işler karışmaya başlar; sinirlilik, huzursuzluk, çarpıntı, aritmi, uykusuzluk yapabilir. Aşırıya kaçmadan tüketilen kahve inflamasyonu önler. İnflamasyonun önlenmesinin sağlığımıza bir çok olumlu etkisi vardır. Bunlardan birisi de kalp damar sistemi üzerine olan olumlu etkisidir, ayrıca hafızayı da kuvvetlendirir.

 

Kafein yanında kahvede bulunan polifenolik antioksidanlar kahvenin son yıllardaki önemini artırdı. Polifenolik  bileşikler antioksidan maddelerdir. Antioksidanlarınsa vücutta faydasının olmadığı yer yoktur denebilir. Özellikle de kanser önleyici olmaları bizi çok ilgilendirir. Yeni yapılan  araştırmalarda sütlü kahve kullanımında, bu polifenollerden daha iyi yaralandığımız ortaya çıktı. Tüm bunlar nazarı dikkate alındığında, günde bir fincan kahve içmeyi alışkanlık edinmenin, iyi olacağı sonucunu çıkarabiliriz. Elbette hamileler ve çocukları hariç tutuyorum. Çocuklar kahve içip kararmasın değil mi ?! Kahveyle ilgi birkaç şiir yazdım, birisini buraya  ilave etmek  iyi olabilirdi, bende  ettim .

Sevgilerimle

 

SEÇİMİM

Eyvahlar olsun

Kahve fincanım

Gemimi karaya oturtmuş

Üzülmeli miyim ?

Karaları bağlayıp,

Kabullenmeli,

Razı gelmeli miyim ?

Yoksa,

Bu gemi değil !

Alaaddinin lambası,

Deyip,

Ovalayıp,

İbriğinden çıkan cine,

Dilek sıralaması mı,

Yapmalıyım.!

Hangisini seçeyim ?

Belli benim seçimim !

Çoktan hülyalara dalıp,

Üç dileği ,

Sıraya dizdi zihnim.

Güner Erbay

 

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Bolu’da “Sürdürülebilirlik, Geri Dönüşüm ve Sıfır Atık Zirvesi” düzenlendi

Anadolu Ajansı
Yayın: 03.05.2024 16:48
Paylaş:
A+ A-

BOLU (AA) – Bolu'da “Sürdürülebilirlik, Geri Dönüşüm ve Sıfır Atık Zirvesi” gerçekleştirildi.

Bolu Ticaret ve Sanayi Odası (TSO) ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) İl Kadın Girişimciler Kurulunca sıfır atık ve geri dönüşüm konularında farkındalık oluşturmak amacıyla düzenlenen program TSO konferans salonunda yapıldı.

Vali Yardımcısı Abdullah Şen, zirvenin açılışında yaptığı konuşmada, çevrenin çok önem arz ettiği bir asırda yaşandığını vurguladı.

Şen, bu konuda toplumun topyekun mücadelesinin gerekliliğine dikkati çekerek, “Toplumsal katılım açısından farkındalık gerekiyor. Bu konu katılımcılardan hane halkına kadar çok detaylı olması lazım. Evlerdeki duyarlılık, şuur, bakanlığımızın ve belediyelerimizin koymuş olduğu geri dönüşüm kutularına çöp atarken de öne çıkmalı.” diye konuştu.

Bolu TSO Yönetim Kurulu Üyesi Abdullah Ayarcan, artan tüketim ve üretim faaliyetlerinin doğal kaynakların tükenerek çevre kirliliğinin artmasına yol açtığını belirtti.

Sürdürülebilir geri dönüşüm ve sıfır atığın, iş dünyasında da çevresel etkileri en aza indirerek doğal kaynakları korumak ve gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakabilmek için kritik öneme sahip olduğunu vurgulayan Ayarcan, israfın önlenmesi, kaynakların daha verimli kullanılabilmesi, atığın miktarının azaltılması, toplama sisteminin kurulması ve atıkların geri dönüştürülebilmesinin her yeni günde daha çok önem kazandığını kaydetti.

TOBB Bolu İl Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı Emine Yüce de sıfır atığın sadece azaltmak değil aynı zamanda tüketim alışkanlıklarının değişmesi anlamına da geldiğinden bahsetti.

Tüketim alışkanlıklarının değiştirilerek kaynakların daha bilinçli kullanılmasının sürdürülebilir yaşam tarzının benimsenmesi anlamına geldiğini de söyleyen Yüce, “Ülkemizde başlatılan Sıfır Atık Projesi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararıyla küresel çevre hareketine dönüşmüştür. Tüketimin arttığı günümüzde, satın aldığımız ürünlerden kullandığımız malzemelere kadar her gün bilinçli seçimler yapmak, alışkanlıklarımızı, seçimlerimizi ve üretim süreçlerimizi tabiata uyumlu hale getirmek zorundayız.” şeklinde konuştu.

Konuşmaların ardından sunum yapan TOBB Çevre Müdürlüğü uzmanı Esin Özarslan, sıfır atık ve geri dönüşüm konularında Türkiye ve Avrupa'da yapılan çalışmalarla ilgili bilgiler verdi.

Programda ayrıca, tarımda ve sanayide sürdürülebilirlik, sanayide sıfır atık stratejileri ve uygulamaları, iklim değişikliği, yeşil mutabakat ve karbon ayak izi oturumları gerçekleştirildi.