Kendi dinamiklerini bir türlü oluşturamayan bu kentte, anlaşılamamış birçok nokta var. Bu noktalardan birisi ve en önemlisi kentin sahibi kimdir sorusunun yanıtı… Kimler aldıkları kararlarla Karabük’ün geleceğine yön veriyor ya da vermeye cesaret edemiyor? Kentte gündeme gelen ve yerel medyaya yansıyan düşüncelere bakarsanız,birçok işin gecikmeyle de olsa Karabük adına başarıldığını görürsünüz. Bazen kent adına yapılan tartışmaların, sahiplenmenin ayyuka çıktığına tanık olursunuz. İş öyle bir noktaya gelir ki artık asıl mesele özünü ve önemini kaybeder. Kenti kısır bir çekişme esir alır. Gerçekten bir anda olup bitenlere akıl ermez olur. Daha doğrusu olup bitenlere anlam vermek güçleşir. Bu ortamda tartışmaları yok edecek,yarına umutla bakmamızı sağlayacak kent dinamiklerini arar durursunuz…. Nafile çırpınmaların beyhude arayışlara dönüşmesi canınızı sıkar. Aslında sorunları çözecek güç ve dinamizm kişilerin duruşunda ve tutumundadır. Duruş ve tutum kendini birtürlü göstermez. O nedenle her gün dövünüp durma devam eder. Etrafımızdaki kentler gelişme noktasında her nedense hep bizden öndedir. Dövünme bu minval üzere bizi esas olana götürmez. Karabük’ün garipliği bir türlü kendi dinamiklerini harekete geçirememesinde yatar. Geçmişin deneyimlerinin,bugünün yaşayanlarına bir tecrübe oluşturmaması,kentsel birikimin göçlerle dışarıya akması büyük sorun oluşturur. Karabük ikinci kuşakta bu nedenle büyük sorun yaşar. İller içinde kişi başına düşen gelir sıralamasında Karabük’ün 62.sırada olması düşündürücü bir durumdur. Sermayenin belli ellerde toplanması ve genele yayılmamış olması çok büyük sosyal/ekonomik farklılıklara yol açmaya devam etmektedir. Küresel çağda bu anlamada Karabük’te bir gerilik söz konusudur. Kent yeni kültürünü bir türlü ortaya koyamamakta ve adeta çırpınmaktadır. Bu durum geleceğe umutla bakılmasını engellemektedir. Karabük Belediyesinin yaptığı imar faaliyetleri esnasında bile yoğun tartışmaların yaşanması içinde bulunulan durumun garipliğini göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Eski ile yeni arasında bir Karabük var. Eski Karabük; devletçi ekonominin ürünü idi. Sosyal devlet anlayışı yelpazesinde insanlar bir zamanlar Karabük’te çok mutlu günler yaşadı. 1995’lerden sonra bu mutluluk giderek azalmaya başladı. Karabük kabuk değiştirmeye başladı. Çok büyük göç verdi. 2007 yılında Karabük Üniversitesinin kurulmasıyla gelen öğrencilerle kabuk değiştirmeye başladı. Sosyolojisi ve gelir kaynaklarının menşei değişti. Kent mekanı yeni binalarla dolmaya başladı. İnşaat sektörü en önemli gelir getiren kalem oldu. Dağ ,bayır demeden her yer betonlaştı. İşte Karabük’ün yeni kimliğini anlatan sözcükler. Hızla betonlaşan şehir… Ortada ne kaldı derseniz söyleyeyim. Kendini sorgulamayan ve geleceğe at gözlükleriyle bakan bir kent. Sanki kenti tek bir doğru görüş yönlendiriyormuş gibi bir manzara var ortada…!