KOMŞUMUN GİDENİ

KOMŞUMUN GİDENİ

Yayın: 18.09.2023 10:37 |Güncelleme: 21.09.2023 14:47
Paylaş:
A+ A-

Dün akşam kapı çaldı. Sevgili karşı komşum hoşgeldiniz demek istemiş. Bu sefer çok durdunuz dedi. Bir daha bu kadar uzun gitme diye de ekledi. Özlendiğini ve arandığını hissettiren cümleler ilaç cümlelerdendir, iyi gelmeyecek,memnun olmayacak insan yoktur hani.

Bir süre kapıda konuştuk, baktım sözümüz bitmiyor içeride devam edelim dedim. Kapı sohbetlerini sevmem ezelden. Sesler tüm apartman boşluğuna yayılır, yayılırken de,  merdiven duvarlarına çarptıkça büyür sanki. Komşularla gelmeli gitmeli olabilenlerden  olamadım ezelden.Küçüklüm buna imkan tanımadığı gibi, bende de böyle bir istek var mıdır dediğimde, iç sesim hemen yanıt veremez, duraklar şöyle bir, muallakta kalır. Biraz dışta durmak tercihim mi ne ? Tercihim bu yönde olsa da, her birinin varlığı hoşuma gider. Merdiven, apartman önü  karşılaşmaları onlarla bir bağ kurmama yetebiliyor. Hani,  gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür yaklaşımı var ya, benimki o hesap gibi. Kapıda belde karşılaşmak, günaydın demek, merhaba  nasılsın demek, hatta onlara konuk gelen, bana yabancı olan gözlerle  karşılaşınca  gülümseyerek geçişmek  güzeldir. Evlerinde yanan ışıklarını görmek dahi  memnuniyet duygusu ile sonuçlanır gönlümde. İyi herkes yerli yerinde duygusu hoşnut eder insanı.Uzunca süren ayrılıkların dönüşünde, her şeyi aynı bulmak da hoşumuza gider, rahatlatır bizi…  Niye  böyledir sorusunun cevabı bellidir; güven ve emniyet duygusu verdiği için !

Şehirlerin bile aynı kalmışını tercih edenlerdenim ben. Onu yık yerine bunu yapçılardan olamadım. Öncekilerin yerine dikilen heyula binalardan haz edemedim bir türlü.Eskiyi;  gözlerim arar, ruhum özler. Mekanların da bir ruhu olduğunu ve bizimle konuştuklarını  kabul ediyorum. Yerine yeni gelenler, bütün azametleri ile o ruhun üstüne dikiliyor ve de olmuyor. Hani yatırların üstüne yapılan binalar hayır etmez ya, aynı o gibi. Örneğin Karabükte bedesten diye bilinen yerin yıkılıp yerine  Kares AVM yapılması buna örnektir. İnsan ruhu mekanların ruhlarını unutmuyor ve hatta özlüyor kanaatindeyim. Bu kanaatte olmam çok normal tabiki. Kişi herkesi kendisi gibi sanırmış. Bedestene yukarı taraftan girerkenki lokumcuyu, hemen girince sağ tarafta olan caba ve oklava satan yeri,  çantacılarını, orta yerdeki  kocaman çorapçı mağazasını ve en önemlisi de kuru kahveciyi arıyor gözlerim. Kavrulmuş kahvenin, çekilirken etrafa yaydığı yoğun kokunun verdiği hazdan mahrum yaşamak, rahatsız edici değil mi? Sadece ben mi arıyorum eski bedesteni ? Bilmiyorum… Şimdi bu yazıyı yazarken farkettim, her sabah suyumu içtikten sonra ilk iş, kahve kavanozunu açıp koklamam bu nedenle demek ki. Zihin geçmişteki tatlı anılarını yaşatıyor olmalı kendisine. Bilinçaltı durumları yaşıyormuşum da haberim yokmuş ama şimdi yakalandı köftehor. Yakalanınca da bilince çıkmış oldu. Demek ki yazmak, aynı zamanda kendimi keşfetmemi sağlayan bir eylemmiş, böylelikle  anlamış oldum bu gerçeği de. Hoşuma gitti şimdi;  bir yazma nedeni daha buldum kendime. Kuşadasında, bir iki sene öncesinde, yufkacıların olduğu yerde de böyle bir yenileme çalışması yapılıyor. Bildiğim kadarıyla öyle büyük ve yüksek binalar değil,  geçmişindeki durumuna uygun, benzer havayı oluşturabilecek bir yer inşa edilecek. Aynı ruhu devam ettirebilecek bir yer planlanması, benim açımdan nasıl memnuniyet verici bilemezsiniz !

Karşı komşum, benim biraz dışta durma tercihimi delebilen birisi olarak, bir tebriği hak ediyor. Sevimli gelir, onun öyle   ara sıra teklifsiz zili çalıp, hal hatır sorması. Bu sebeple onun  kalbimdeki yeri de başkadır. Konuşmaları ise  gerçekten samimi  ve içtendir. İyi kalplidir ama, fazla çaktırmak da istemez nedense. Zeki, çalışkan ve doğru sözlü bir insandır. Oturup,  havadan sudan konuşurken, aniden  kardeşinin gittiğini söyledi. Nasıl yani oldum. O, bizim sitenin yanındaki sitede oturuyordu. Ara sıra site önlerinde rastlaşırdık. Bu istemediğim haberi duyar duymaz, gülümseyen yüzü canlandı hafızamda. Onu, öyle dopolamış beynim, gülümseyen yüzüyle. Ne zaman görsem, her daim gülümseyen bir yüz ! O gülümseyen yüz bir boşluk oluşturacak artık zamanımda. O boşluk, minik bile olsa hep varlığını sürdürecek benim dünyamda çünki onun yüreğimde bir yeri vardı, sevmişti onu öyle uzaktan. Cicime sevgiyle bakan gözleri için almışım onu kalbimin içine. Bir bozum oldum ki sormayın… Allah rahmet eylesin sözleri döküldü ağzımdan. Lisedeyken din dersi hocamız birisinin gittiğini duyunca ilk olarak Allah rahmet eylesin deyin demişti. Hiç unutmadım onun bu tembihini. Unutmadım çünki unutulacak bir insan değildi; sevdirmişti bize kendisini. Gönlümüzde  yaşayanlar, kendi yerlerini kendileri oluşturur orada. Böyledir; sevilip  unutulamayan insanların söylemleri de unutulmaz.. Konuşmamız devam ederken, baktım darallanıyorum, bir şeyler bahane edip evde dolandım bir iki minik minik. Neyse geçti çabuk, uzatmadı kendisini.

Kalkıp, bir iki rekat namaz sonrası, ona bir Yasin okuma zamanım şimdi.  O gülümseyen yüze ve sevgi dolu gözlerine  teşekkürümü etmeliyim. İsmini hatırlayamıyorum ama  hafızamdaki  yüzünün,  duamın mührü olacağına inanıyorum…

Sevgilerimle

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Karabük’te tıbbı aromatik bitki yetiştiriciliğinin yaygınlaştırılmasını amaçlayan proje tanıtıldı

Yayın: 08.05.2024 20:58
Paylaş:
A+ A-

Karabük’te tıbbı aromatik bitki yetiştiriciliğinin yaygınlaştırılması amacıyla hazırlanan “Tıbbi Aromatik Bitkiler ile Araziler Taçlanıyor” (TABİAT) projesinin tanıtım toplantısı düzenlendi.

Vali Mustafa Yavuz, 100. Yıl Kültür Merkezi’ndeki programda yaptığı konuşmada, yüzde 74’ü ormanlarla kaplı Karabük’ün yüz ölçümüne düşen ormanlık alan bakımından Türkiye’de birinci sırada olduğunu söyledi.

Kentin toplam yüz ölçümünün yüzde 17’sinde tarım yapılabildiğine değinen Yavuz, “Binlerce, yüzlerce dönüm arazide tarım yapma şansına sahip değiliz. O zaman ne yapmamız lazım? Arkadaşlarımızla konuştuk. Katma değeri, ticari değeri daha yüksek, dar alanlarda yetiştirdiğimiz zaman çiftçimize gelir getirebilecek ürünlere yönelmemiz lazım.” dedi.

Yavuz, Karabük coğrafyası ve iklimine en uygununun tıbbi aromatik bitkiler olduğunu belirterek, “Tarım arazisi olarak kısıtlı coğrafya ve toprakta katma değeri yüksek tıbbi aromatik bitkileri yetiştirdiğimiz zaman hem tıpta hem kozmetikte hem gıdada açıkçası katma değer veren tüm ürünlerle çiftçilerimizin ve üreticilerimizin gelir seviyesini artırabiliriz.” diye konuştu.

“TABİAT Karabük” markası altında yetiştirilecek ürünlerle çıkılacak bir yolculuğun kendilerini beklediğini dile getiren Yavuz, valilik, kaymakamlıklar, müdürlükler, ticaret odaları, muhtarlar, ziraat odaları ve çiftçilere kadar herkesin bu ürünleri markalaştırması gerektiğini ifade etti.

Yavuz, yetiştirilen tıbbi aromatik bitkilerin hasat şenlikleri gibi etkinliklerle turizm sektörüyle de ilişkilendirilerek kent turizminin gelişimine katkı sağlanacağını sözlerine ekledi.

Tarım ve Orman İl Müdürü Çetin Ayvalık’ın proje tanıtımı yaptığı program, Vali Yavuz’un çiftçilere tohum ve fidan dağıtımıyla sona erdi.

Karabük Valiliği himayesinde Tarım ve Orman İl Müdürlüğünce hazırlanan projede 15 kurum ve kuruluş paydaş olarak yer alıyor. Safran başta olmak üzere karabuğday, aronya, adaçayı, kekik, melisa, sumak ve hünnap yetiştirilecek 3 yıllık proje kapsamında, ildeki 441 dekarlık tıbbi ve aromatik bitki alanının 1332 dekara yükseltilmesi hedefleniyor.