MANOLYA

MANOLYA

Yayın: 21.09.2023 12:28
Paylaş:
A+ A-

“Manolya çiçeği, aşkı temsil ediyormuş, ben hep kırmızı gül olarak bilirdim fakat onunkinin farkı, asil bir aşk olmasıymış. Çiçeğin görünümü asaleti veriyor düşünceye; rengiyle, dokusunun pürüzsüz kadifemsiliği ile.! Aynı zamanda alçak gönüllü olmayı, haysiyet sahibi olmayı, masum olmayı ve sebat etmeyi simgeler diyor internetteki bilgiler. Asil bir aşk için, masumiyet, önemli bir gereklilik olmalı… Temiz kalpli olmak masumiyetin ilk şartı ve bu öyle bir şart ki; suçsuzluk ve günahsızlık olarak tariflenen bu kelimede, bunları bile ardında bırakabiliyor. Bembeyaz rengi ile gerçekten insanda masumiyeti çağrıştıran bir görünümü var. Manolya kelimesi bana tanıdığım fakat gönlüne ne kadar girebildiğimi bilemediğim bir arkadaşımı hatırlatır.İlk gençlik yıllarımın arkadaşı, yurt arkadaşı !

Benim kaldığım yıllarda Hacettepe yurdunda odalar dört kişilikti fakat son sene, başka üniversitelerin öğrencilerini de yurda kabul etmiş, odadaki kişi sayısı altıya çıkmıştı. Okul ve sınıf arkadaşı olarak, biz üç kişi hep aynı odada kalır, diğer bir kişi her sene sürprizimiz olurdu.

O sene Manolya geldi odamıza. Kumral, o yaştaki birisine göre hafif kilolu ve fazla uyumlu bir kızdı.Öyle ki, odada var mıydı, yok muydu diyeceğim neredeyse fakat belli ki rüyaları öyle değildi. Sık sık yüksek sesle bağırır tarzda sayıklar, bazen de elini kolunu etrafa savururdu. Odalar dar ve uzun olduğu için, ranzalarımız uzunlamasına dizili durmak zorundaydı. Yatakların karşısında çelik dolaplarımız ve bir de masa vardı. Haliyle uyurken başında Manolyanın tokatının patlamaması için, onun baş tarafına, diğer yatan kişinin ayakları gelmeliydi. Şimdi düşündüğümde keşke o kadar uyumlu olmayabilseydi diyorum, belki o zaman rüyalarını daha sakin yaşayabilirdi. Uykusunda bağırarak, elini kolunu etrafa yapıştırmazdı belki. Bazı sorunları vardı, anlamıştık. Bir kaç kere konuşmaya çalıştık; bir sıkıntısı olup olmadığını sorduk, cevap alamadık, iyi olduğunu söylüyordu inatla. O kendisini bize açılacak kadar yakın hissedemedi, biz de o yakınlığı sağlamayı belli ki beceremedik… Bir gece koridordan bağırış çağırış sesleri gelirken; birisi odamıza hızla dalıp, koşun Manolya’yı dövüyorlar dedi. Koştuk hemen kurtardık Manolyamızı. Bal rengi saçları olan, güzel, sessiz Manolyamız kolay lokma olmuş birilerine !

Bir süre sonra odadaki diğer kızlardan Manolya hakkında şikayetler gelmeye başladı. Manolya bir şeyler yürütüyordu. En çok da parfüm fıslatıyordu izinsiz. Ara ara iç çamaşırı, birazcık para falan da alıyormuş !.. Parası yokmuş besbelli ? Kızlar sıkı sıkı dolaplarını kilitlemeye başladılar. Dolap kilitlemek hiç benlik bir durum değildi, bir iki bir şey alacak diye kilit vuramazdım kapılara. Kapılar her daim açık olmalıydı kalbimize aldığımız sevdiklerimize. Bu eylem bana ezelden ters gelen, itici bir davranıştı; bunu yapmaktansa bir şeylerimin yok olmasına çoktan razıydım. Varsın alsındı neyim varsa. İhtiyaçtan olan minik yürütmeler görmezden gelinemez miydi ? Parfümler de o yaşta hepimiz için önemliydi, onun için daha da çok öyle olduğu, kullanmasından belli değil miydi? Victor Hugo’nun Sefillerini okuduğumda ilk okul üçüncü sınıfın tatilindeydim. O yaşta, o romandan yeterince faydalanabildim mi, ne kadar faydalandım bilemem elbette ama ne çok merhamet duyduğumu hatırlıyorum. Demek ki merhamet duygusu doğuştan gelen bir duygu… Çocuk kalplerde, büyüklerden daha çok bulunuyor sanki. Açlık ve yoksulluktan yapılan bir almanın hırsızlık olarak algılanmasının yanlış olmasa bile eksik bir değerlendirme olduğunu, biraz empati yapmanın gerekliliğini fark etmiştim en azından. Neyin ne zaman, bazı şartların hükmünde mazur görülmesi gerekliliğini az çok anlamıştım okurken. Üstelik bir de çalgıcı Yanko vardı zihnimde. Kemana duyduğu aşk nedeniyle, komşunun evine gizlice girdiğinde, onun yayını tellerinin üstünde gezdirirken yakalanan ve öldüresiye dövülen Yanko!… Manolya her ne istiyorsa alabilirdi benim dolaptan. Dolabımı kilitlemediğim gibi, kapısını her daim ardına kadar açık bırakıyordum… Alacaksa benden alsın istiyordum, diğerlerine dokunmasın. Zaman geçiyor, benim deodorantlar bir milim eksilmiyorken, kilitli dolaptakiler bitiyordu. Ne yapsalar, ne etseler fayda etmedi. Parfümler bütün kilitli dolaplarda azalıp bitti, bir tek benimkiler duruyordu öyle eksilmeden. Benimkileri beğenmiyor muydu yoksa ! Gittim, diğer kızların deodorantlarından da birer şişe alıp koydum dolaba fakat ne yapsam nafileydi, olmuyordu. Üstelik diğer her şey de duruyordu yerli yerinde. Keşke benimkileri alsaydı; almadı ama ! Kilitli kapılar değil de, ardına kadar açık olan kapı engel oluyordu ona!… Aklıma geldikçe içim buruluyor hala. Ona ulaşan yolu kat edemediğimizi anlıyorum, yalnızlığı canımı acıtıyor. Çok gençtik elbette, tecrübesizdik, anlaşılan o ki, yeterli duyarlılıklardan da uzaktık. Ona kucak açamamış, yaralarını tam manasıyla görememiştik. Şimdi yazarken fark ettim, hiç birimiz onunla merdivende oturup sohbet etmemiştik!.. Manolya ne kadar hoş bir kelime değil mi. M ile başlaması, daha ilk anda yumuşaklığı hissettiriyor, ortadaki “no”biraz sertlik katacakken akabinde gelen “l” sesi ve de sonrasındaki “ya” ile yaylar iyice gevşiyor. Kelimenin bütünü; bu kelimenin bir güzelliğe karşılık gelmesi gerekli dedirtiyor insana. O güzellikte bu çiçek oluyor. Onun benim zihnimde ki karşılığı ise, biraz hüzünlü bir gençlik hikayesi olarak kaldı ne yazık…

Sevgilerimle

Yorumlar

  1. Hayran

    Yaşaran gözler, yine duygular şelale, bir nefeste okudum. Gerçek anılar ve duygu yüklü bir pencere…Tebrikler ve teşekkürler…

Bir Yanıt Yazın Yanıtı İptal Et

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

FREKANS ÖLÇÜMÜ ASRA YOLCULUK VE RÜYALAR

Yayın: 17.05.2024 11:29
Paylaş:
A+ A-

FREKANS ÖLÇÜMÜ ASRA YOLCULUK VE RÜYALAR

Evrende iki büyük enerji vardır. Pozitif enerji; sevgi ve negatif enerji, korku. Bu korku enerjisi cehennem azabı gibidir. Sevgi enerjisi ise, cennet meyvesi gibidir. Doğduğumuzu bilmeyiz, nereye gittiğimizi de bilmeyiz.Dünya bir fanustur. Bu fanusun içinde yaşar dururuz. Bedenimiz korku enerjisini barındırdığı sürece döngüler üzere devamlı sıkıntı yaşar. Aynı olaylar döner durur.Aynı hatalar aynı şekilde devam eder durur. Bu korkunun kökenine insek, onu kökeninde yok etsek, umulurki korku sevgi enerjisine tekabül edecektir. Değerli okuyucular rüya konusunda önemli olan iki tavsiye var. Her canlı mutlaka rüya görür. Kimisi günlerce azap çeker, kimisi ise rüya etkisiyle cennet kokusu hisseder. Bazı kişiler ise, hiçbir şey hatırlayamaz.Teknik anlamda ileride üzerinde duracağımız rüyayı hatırlatma teknikleri mevcuttur. Adı üzerinde rüya. Küçük kız babasının rüyasına girer.Kulağına üfler, babacığım ben rüyamda cici babamı gördüm.Sende dünyadan gider iken rüya içinde rüya, size en önemli tavsiyem rüyalarınızı içinizde yaşamanızdır.Mutlaka anlatırsanız pozitif rüya negatif rüyaya dönüşür. Rüyalarınızı kesinlikle anlatmayınız. İyi kötü farketmez, kimseye anlatmayın. Bazen bir rüyayı iki kişi aynı anda görebilir.Aynı rüya aynı anlamı taşımaz.Rüyaların ana öznesi vardır. Rüya aslında bilinçaltında yaşam alanıdır. Bilinçaltı rüyalar, haberci rüyalar, rahmani şeytani rüyalar, yol gösterici rüyalar. Rüyalarda zaman lineer, döngüsel ve noktasal durumdadır. Tayyi zaman, tayyi mekân. Buradaki seyahat iki türlüdür. Eterik seyahat; bu seyahat fanusun içindedir.Fanus bir dünyadır ve atmosferi kapsar. Asra seyahat ise, eterik seyahati kapsamakla beraber tüm evreni kapsar. Her boyutun bir kapısı ve bir bekçisi vardır.Elini kolunu sallayarak bir boyuta giremezsin.Her şeyi de her yerde anlatamazsın. Bilinçaltı eterik seyahat, gerçek eterik seyahat. Bilinçaltı eterik seyahatte yanılsama vardır. Öyle zannediyoruz sonra öyle zannettiğimizi gerçek sanıyoruz Halüsinasyon etkisi ruh ve beden dengesi rüyalarımızı dengeleyebilme marifeti ama ciddi anlamda da vücut gördüğü rüyanın etkisiyle hem ruhsal hemde bedensel olarak acı çekmektedir. Bu süreç gerçek zamanda kişinin kendisini dengeleme yeteneğine göre farklılık göstermektedir. İlginç bir soru; rüya gören kendisini rüyada görmüş müdür? Siyah beyaz rüya, renkli rüya. Dolaşım sistemi her canlı gerçek anlamda sindirim ve dolaşım sistemine göre evrensel kurallara tabidir. Her canlının dışkısı vardır. Ama rüya alemi bunun dışındadır. Her halde üç harflilerde ve görünmeyen ruhani yaratıklarda dışkı sorunu yoktur. Yani astral aleminde dışkı yoktur. Mantık kuralına göre dışkısı olanın rüya alemi hariç yolculuğu yoktur. Uyku yarı ölümdür, ölüm ise ölümden diriliştir. Bedende dışkı varsa gerçek anlamda asra seyahat yoktur, söylenenler safsatadır. Gerçek anlamda astral yolculuk için ölümden sonra dirilişi deneyimlemek gerekir. Yarı anlamda sekerat hali giriş çıkış olabilir.Kişi gördüğünü sanır ama gerçek değildir. Kişi mutlaka rüyada olumsuz etkilendiğinde gerçekten bu bir rüya gerçeklik değil demesini bilmelidir. Burada vesvese giriyor.Haberci rüya ise dün geçti yarın gelmedi. Yarın gelse de yarın olmayacaktır. Geçmiş geçmiştir, gelecek gelmemiştir. Anda kalmak önemlidir.Neyin korkusu bu. Ruhsal anlamda frekansımızı nasıl ölçebiliriz.Pratik olarak ilahi seviye, dünyevi seviye, duygusal seviye frekans tiplerine göre bunları sıraladığımızda basit bir metot çıkıyor.Ana unsur sınırsız pozitif ve negatif ve nötr seviye vardır.Nötrseviye teklik üzerine. Bunları sınıflandırdığımızda 700-1000 frekans genelde bu frekans ruhsal frekanstır.İlahi aydınlanma, duygusal tanısızlık, pür saf bilinç. Erişilemeyen frekans 600 pozitif frekans yapısı bütüncül mükemmel, pozitif huzur mutluluk ve aydınlanma. 540 pozitif frekans tam neşeli,sükûnetli ve değişime uygundur. 500 pozitif frekans sevecen, sevgi ve saygı esinlenen. 400 pozitif frekans bilge, anlamlı, mantıklı, anlayışlı, soyut düşünce. 350 pozitif frekans merhametli, uyumlu, kabullenmiş,affedici, aşma. 310 pozitif frekans yapısı ara sıra ilham gelen, umut veren, istekli,optimiz, iyi niyetli. 250 pozitif frekans imkân veren, doyurucu, güvenli bırakmaya eğilimli. 200 nötr frekans izin veren, yapılabilir, cesaretli, olumlu olmaya yatkın, güç kazanmaya meyilli. 175 negatif frekans kayıtsız, isteyici, gururlu, küçümseyici, şişinme. 150 negatif frekans intikamcı, düşmanca, öfkeli, nefret ve saldırgan. 125 negatif frekans kovucu, hayal kırıklığı yaşatan, ihtiraslı, muhtaç, köle. 100 negatif frekans cezalandırıcı, korkunç, anksiyetebozukluğu, ortada bırakan. 75 negatif frekans kibirli, komik, keder yükleyici, umutsuz vaka. 50 negatif frekans kınayan, hissiz, hareketsiz, öğrenilmiş çaresizlik. 30 negatif frekans kindar, şeytani, iftiracı, suçlu, suçlayan. 20 negatif frekans hor gören, zavallı, utanç, aşağılayan ve yok olmuş. Benim hayatım bana korkmak yerine meraklı olmam gerektiğini öğretti. Adalet üzerine güzel hikâye adalet arayan mistik yapı. Sanırım özetle günümüzde zifiri karanlık odada olmayan kara kediyi arama sanatı. Nuşirevan Adaleti Mahza ile Adaleti İzafiye. Kendinden sonra gelen tüm insanlığa yöneticilere harf harf, hece hece, adalet uğruna en sevdiklerinden bile göz kırpmadan vazgeçebilen feraset timsali. Nuşirevan yönetici adalet gücünü kendinde barındırdığı tüm gücünden üstün tutabilme yeteneği. Bunun matrisi bilesin ki ben ondan az adil değilim diye düşünce platformu. Yoldaki işaretler. (Şemsi Rıza Mayıs Üç)