MERHAMETLİ , MERHAMETSİZ

MERHAMETLİ , MERHAMETSİZ

Yayın: 19.10.2023 10:33
Paylaş:
A+ A-

İnsanda gönül diye bir şey vardır. Her kültürde var mıdır bilmiyorum ana şükür ki bizde var. Gönülle ilgili yazımı ileride yayınlayacağım. Merhamet insanın gönlünde yaşayan çiçeklerden birisidır.  Gönül bahçesinde ne kadar değişik çeşitte çiçek varsa,  yaşamımızda o oranda renkli yaşanır. Merhametin çiçeği de bahçenin en göz alıcı çiçeklerinden birisidir, göz kamaştırıcıdır  ! Merhametsiz insanlar bulmak zordur; az çok herkeste bu meziyet vardır sanırdım, fakat hiç de zor değilmiş ve onlara her yerde rastlamak da mümkünmüş. Bu kişiler pusuda bekleyip en zayıf anda, en zayıf yerden  nişanlarını alıp, atışlarını  yaparlarmış !

Böyle örneklerle karşılaştığında, kötülük, tüm benliklerini ne vakit ele geçirmiş olabilir diye düşündürürler insana. Kızamam bile, bir nebze de olsa içim burkulur hani hallerine. Taş kalplerini aklım almazken; hayatta bilinçli yapılan negatifin, bumerang yapıp yapana geri vurduğunu  anlayamamış olmaları da zihnimi karıştırır, daha da  burkulur içim !

Anlamayacaklarını bildiğim halde, onlara seslenip, beyhude bir uğraşta olduklarını söylemek, anlatmak gelir içimden. İlla anlatacağım doğru olarak bildiklerimi, Nuh deyip peygamber demeyenlere. Şu anda bu yazıyı yazmamın sebebi bile, aynı çaba olsa gerek ! Seneler evvel,  Safranbolu Devlet Hastanesinde çalıştığım  zamanlardaydı. Ciciciğim hasta olduğu için hastaneye getirmiştim. Henüz yürümüyordu, yedi yaşında yürüdüğüne göre altı yaş civarlarında olsa gerekti. Öğle arası olduğu için, mesai  arkadaşlarım bahçede bir masada oturup sohbet ederlerken, kucağımda cicimle yanlarına gittim, çünki doktorumuz Hüseyin Avni Aksoy’da o masadaydı.  Arkadaşlardan birisi, “Kucakta taşımak zor olmuyor mu Güner, artık bayağı da büyümüş” deyiverdi. Yürüyebilmesini sağlamak amacıyla, egzersiz programını düzenli  yapabilmek için aldığım ücretsiz izinlerin dönüşünde, vuku buluyordu bu olay… Neydi bu soru şimdi ? Aldığın izinler, yaptığın egzersizler bak işte işe  yaramamış mı demekti ? İşe yaramadıysa bile gözüme gözüme bu sokuş niyeydi ? Cicimin yürüyememesinin içimde açtığı yaraya nişanlamıştı nedense okunu. Duraladım bir an, ne cevap verilirdi ki bu soruya; ben ne söylersem söyleyeyim, o cümle sahibinin ağzından çıktığı an, hedefini onikiden vurmanın zevkini de yaşatmaya başlamıştı kendisine. En iyisi duymamaktı söyleneni fakat birisi, havada hızla ilerleyen serseri kurşun cümleye dayanamadı. Benimle kurşun arasına isabeti önleyen bir kalkan koyup,  korumak istedi.  Olmaz olmaz, benim hanım da, benim koca kızı hala böyle kucaklayıp taşır diye cevapladı.  Merhametsizliğin doruklarına bayrağı diken bu  soruya tepkisiz kalamadı. Onun kızı cicimden üç beş yaş büyüktü ! İki cümle havada birbiri ile karşı karşıya geldiklerinde ben tam  ortalarındaydım!. Birisi yaramın içine dalıp, daldığı yerde eşinip, oyarak  büyütmek amacındaydı, diğeriyse üstünü örtüp onu mikroorganizmalardan kormayı hedef alıyordu.

Oyup büyütmek isteyen de belki bu yazıyı okur kimbilir. O gün  attığı oku hatırladığına ben eminim, çünki insanoğlu yaptığı iyi şeyleri, kimi kez  unutup hatırlamayabilir lakin bilinçli kötülüklerin hepsi ruhumuzda tek tek yerlerini muhafaza eder, ne yapsan silinmez onlar,  ilk andaki kadar canlı dururlar orada. Kan izinin silinememesi gibidir durumları ! O gün de söylemek isterdim, o ok boşa atılmış bir oktu. Bir kişinin bir yarası varsa, onu kimse ne iyi edebilir, nede oyup büyütebilir. Yarasıyla yaşamayı öğrenene,  böyle lafların acıtıcı etkisi de olamıyor maalesef çünki yukarıdan, en tepeden bütüne bakmaya başlıyorsun. Yarayı büyütenin de, iyileştirenin de sadece  Allah olduğunu çoktan öğreniyorsun. Bir süre sonra, ciciciğim de yürüdü zaten fakat sarf edilen o cümlenin frekansları, evrende serseri mayın gibi dolaşıyor hala ve hep de dolaşacak, ne yazık ! Yoklanamayacak o cümle  sonsuza değin ! Söyleyenin kim olduğunu yazmıyorum, o maalesef evrene imzasını attı zaten. Yazarsam sanki intikam almak gibi olacak, oysa benim  amacım, bu hiç değil; amacım, sadece ayna olabilmek ona !

Üstünü örtüp, yarayı zararlılardan  koruma amacı güden cümlenin sahibi ise; Dr. Hüseyin Avni Aksoy’du. Merhametli ve güzel kalpli bir insan olduğunu zaten biliyordum çünki onu Hacettepe’de okuduğum yıllardan beri tanıyorum. Cicimdeki emeklerini, ne söylesem kafi derecede anlatabilmem mümkün değil. Milletvekilliği süresince  Karabük halkının onu anlayamamış olması Karabük’ün kaybıdır mutlaka !!!

Ne var ki, halkın anlamadığını söylemek de, ne derece doğrudur tartışılır. Siyasetin içindeki bazı çevrelerin, karalama çabalarının halkta karşılık bulduğunu  zannetmiyorum. Özellikle seçimlerin sonuçlarından sonra,  her şey biraz daha net görülebilmiştir diye de  düşünmekteyim. Sonuçta güneş balçıkla sıvanamaz değil mi ? Böyle düzgün, vatanına ve milletine yararlı olmayı hedefleyen ve bu yolda yürüyen merhametli ve vicdanlı  insanların, siyasetin dışında kalması, elbette ki ülkemiz adına topyekün bir kayıptır. Kim ne derse desin; sayın vekilimiz Dr. Hüseyin Avni Aksoy kendisini gerçekleştirmiş bir insandır diyerek, Allah merhametsiz insanlar olmaktan hepimizi koruyup, gönül bahçemizi en güzel çiçeklerle  bezesin diyorum.!

Sevgilerimle

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Yayın: 08.05.2024 21:01
Paylaş:
A+ A-

Karabük’te Karayolu Trafik Güvenliği Haftası dolayısıyla etkinlik yapıldı.

PTT Kavşağı’ndaki programa, Vali Mustafa Yavuz, İl Emniyet Müdürü Mehmet Ali Hasan Köse, İl Jandarma Komutanı Kıdemli Albay İsmail Gökcek ve kurum müdürleri katıldı.

Etkinlikte Vali Yavuz, sürücülere broşür verdi, öğrencilerle yaya geçidinden geçti.