Uluslararası Barış Enstitüsü Başkanı Swoboda, Hamas’ı boykotun hata olduğunu düşünüyor
Uluslararası Barış Enstitüsü Başkanı Hannes Swoboda, Hamas'ı boykot etmenin hata olduğunu, seçilmiş bir hükümete asgari saygı gösterilmesi gerektiğini söyledi.
Avrupa Parlamentosunda 2012-2014 döneminde Sosyalistler ve Demokratlar İlerici İttifakı Grup Başkanlığı görevinde de bulunan Swobada, 7 Ekim sonrası Gazze'deki insani dram ve İsrail-Filistin meselesine ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Swoboda, Gazze Şeridi'nde yaşananların büyük felaket olduğunu, kendisinin geçmiş yıllarda birçok kez bölgeyi ziyaret ettiğini, şehirde karamsarlığın hakim olduğunu belirterek, "Umarım felaketlerden öğüt çıkarılır. Filistinlilere, Gazze'de yaşayan Filistinlilere yaşama, gelişme, ekonomik gelişme ve siyaseten kendi kararlarını alma imkanının sunulması gerekiyor." dedi.
Rusya-Ukrayna Savaşı ile İsrail-Hamas çatışmasının iki farklı konu olduğunu ve kıyaslanmaması gerektiğini anlatan Swoboda, "Hamas'ın 7 Ekim'deki eylemleri, ne yazık ki en azından Batı'da korkunç bir görüntü meydana getirdi ama bu, İsrail'in kitlesel bombardımanını haklı kılmıyor." ifadesini kullandı.
Swoboda, marjinal grupların sınırlandırılabilmesi için Batı'nın İsrail'i, Filistinlilere kendi devletlerini kurma imkanı sağlaması konusunda ikna etmesi gerektiğini dile getirdi.
pay etme planında karar kılındığı gibi, iki devlet olmak zorunda. Bir İsrail, Yahudi devleti ve bir de Filistin devleti." diye konuşan Swoboda, bu formülün tek çıkış yolu olduğunu vurguladı.
Gazze'de yaşanan insani drama ilişkin Batı'nın güçlü şekilde insani ateşkes çağrısında bulunmadığına dikkati çeken Swoboda, bazı Batı ülkelerinin insani ateşkes çağrısına destek verdiğini ancak kendi ülkesi Avusturya'nın bu konuda geri durduğunu, bunun altına yatan temel psikolojinin "İkinci Dünya Savaşı sürecinde yaşanan Yahudi soykırımından duyulan suçluluk duygusu" olduğunu söyledi.
Bölgedeki ölümlerden hem Hamas hem İsrail'in sorumlu tutulması gerektiğini savunan Swoboda, bu durumun sonlandırılması için Avrupa'nın daha güçlü yaklaşımlar sergilemesi gerektiğini kaydetti.
Swoboda, Filistinlilerin yaşadığı acıların, İsraillilerinki ile aynı düzeyde olmasa da Avusturya basınında yer bulduğunu ancak siyasetçilerin antisemitizmin artması kaygısıyla daha geri planda kaldığını belirterek, şöyle devam etti:
"Şahsi görüşüme göre, bugüne kadar yapılandan daha fazla Filistinlilerin acıları güçlü şekilde (kamuoyunda) ön planda tutulmalı. (Siyasiler) Ateşkes için İsrail'e, özellikle şu anki sağ ulusalcı hükümete baskı uygulamakla yükümlü. Ve özellikle hemen şimdi Filistinlilere yardımcı olabilmek için bir plana varılmalı hem de Filistinlilerin kendi devletlerini kurmaları için yardım edilmeli."
ABD ve Avrupa'nın, 7 Ekim sonrasında İsrail'e sınırsız ve koşulsuz destek verdiği eleştirilerine değinen Swoboda, sınırsız destek verildiğini düşünmediğini, kapalı kapılar ardında konuşulanlar ile kamuoyuyla paylaşılanların her zaman aynı olmadığını ifade etti.
"Hamas'ın boykot edilmesi büyük bir hata"
Swoboda, 2018'de kaleme aldığı bir makalede, Batı'nın demokratik yollarla seçilen Hamas'ı boykot etmesini büyük bir hata olarak değerlendirdiğini belirterek, bugün de aynı görüşte olduğunu söyledi.
O dönemde kendisiyle birlikte bazı Avrupa Parlamentosu üyelerinin, Hamas bünyesinde seçilmiş ancak bu oluşumun aşırıcı kanadından olmayan siyasi temsilcilerle bir araya geldiğini anlatan Swoboda, "Bir hükümet seçilmişse, en azından karşı tarafa asgari saygı gösterilmeli ve az da olsa konuşma imkanı verilmeli. İlginç olan ise İsrail, her şeyden evvel Netanyahu, Hamas ile devamlı müzakere yaptı." ifadelerini kullandı.
İsrail, Batılı ülkelere Hamas'ı siyasi güç olarak tanımamaları için baskı uygularken, özellikle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Hamas ile müzakere yürüttüğüne işaret eden Swoboda, "Pragmatik niyetleri olduğu bir dönemde Hamas'ı sürece dahil etmeye çalışmamak, en azından Hamas'ın listesinde seçime girmiş ama radikal köklerden gelmeyen bakanların Avrupalı müzakerecilerle irtibata geçmesini sağlamamak büyük hataydı." dedi.
Swoboda, çözüme giden yolun, İsrail'in öne sürdüğü gibi güvenlik gerekçe gösterilerek toprakların işgal edilmesinden geçmediğini, bunun çatışmayı devam ettirmekten başka işe yaramayacağını ve geleceğinin olmadığını vurguladı.
"Türkiye barışın sağlanması için önemli bir müttefik"
Türkiye'nin bu krizde büyük bir rol oynamasını arzuladığını dile getiren Swoboda, Türkiye'nin "İsrail'i eleştiren bir ülke olmakla birlikte İsrail ile diplomatik ilişkilerini tamamen koparmadığını, 7 Ekim öncesinde bazı temaslar kurduğunu, aynı zamanda Hamas'a karşı da belirli bir sempati beslediğini" söyledi.
Swoboda, çözüme katkı sağlamak için Türkiye'nin büyük bir rol oynayabileceğini kaydederek, "Daha öncede belirttiğim bir konuya değinmek istiyorum. Türkiye, AB için önemli bir müttefik olmalı çünkü Türkiye, AB'nin sahip olmadığı ilişkilere, imkanlara sahip. Bu, Ukrayna olayında görülüyor. Benim için Türkiye, Ukrayna'dan Azarbaycan-Ermanistan'a, İsrail-Gazze'ye kadar istikrar ve barışın sağlanması için önemli bir müttefik." değerlendirmesinde bulundu.
İsrail'in saldırıları sonucunda yerle bir olan Gazze'nin geleceğine ilişkin Swoboda, "Tekrar bir bölgeyi işgal etmek, tekrar insanları sürmek tamamen ters etkiye neden olur. Umarım ABD yeterince akıllıdır. Ve Avrupa Birliği de bunun kesinlikle olmayacağını, tekrar bir bölgenin işgal edilmesinin kesinlikle mümkün olmayacağını (İsrail'e) söylemeli." dedi.
Swoboda, "Gazzelilerin kendi siyasi temsilcilerini ve yönetimlerini belirleyebilecekleri bir düzenleme bulunması gerekiyor. Daha sonra komşu ülkelerle işbirliği içinde ve Türkiye'nin arabuluculuğuyla barış ve Filistin devletinin kurulmasını sağlayacak bir yol bulunmalı." ifadelerini kullandı.(AA)
Kastamonu Üniversitesi’nde Turizm Haftası aktiflikleri çerçevesinde düzenlenen panelde turizm konusu tüm taraflarıyla ele alındı.
Kastamonu Üniversitesi’nde, bu yıl 49’uncusu düzenlenen Turizm Haftası aktiflikleri çerçevesinde "Turizme Çok İstikametli Bir Bakış" başlıklı panel gerçekleştirildi. Panelde ziraî turizmden kırsal kalkınma dayanaklarına, tabiat turizmi uygulamalarından alan kılavuzluğuna kadar pek çok konu başlığı ele alındı.
Turizm Fakültesi İstiklal Yolu Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen ve moderatörlüğünü Doç. Dr. Gülizar Cengiz’in üstlendiği panele, Turizm Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Burhan Sevim, Doç. Dr. Aydoğan Aydoğdu, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) Kastamonu Koordinatörü Ahmet Kuyulu, Ilgaz Dağı Ulusal Park Şefi İklim Çavuş Kara’nın yanı sıra çok sayıda akademisyen ve öğrenci katıldı.
Panelin açılışında konuşan Turizm Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Burhan Sevim, "Turizm Haftası vesilesiyle düzenlediğimiz bu panel, öğrencilerimiz için hem bilgi hem de ilham kaynağı olacaktır. Bu noktada iştirakçilere teşekkür ediyoruz" dedi.
"Lavanta Tarımı ve Bir Turistik Çekim Gücü Olarak Kullanımı" başlıklı sunumuyla birinci konuşmayı gerçekleştiren Doç. Dr. Aydoğan Aydoğdu, son yıllarda büyük ilgi gören lavanta üretiminin Kastamonu’ya sağladığı katkıları dinleyicilerle paylaştı.
Aydoğdu, lavanta tarımının hem sürdürülebilir hem de çevreci bir faaliyet olduğuna dikkat çekerek, bu üretim biçiminin Kastamonu’nun ekonomik ve turistik kalkınmasında güçlü bir etken olduğunu vurguladı.
Doç. Dr. Aydoğdu’nun ardından söz alan TKDK Kastamonu Koordinatörü Ahmet Kuyulu ise, kırsal turizme yönelik sunulan hibe dayanakları hakkında iştirakçilere bilgi verdi.
Kuyulu, Kastamonu Vilayet Koordinatörlüğü olarak bugüne kadar çeşitli alanlarda toplam 495 projeye yaklaşık 24 milyon avro hibe dayanağı sağlandığını belirtti. Bilhassa hayvancılık alanında Kastamonu’ya geniş kapasiteli büyükbaş hayvancılık tesislerinin kazandırıldığını tabir eden Kuyulu, 2024 yılı prestijiyle Turizm İşletme Dokümanlı 15 konaklama tesisi ve 258 oda kapasitesinin oluşturulduğunu, bu sayının gelecek yıllarda da artmasının hedeflendiğini söyledi.
Panelin son oturumunda ise Ilgaz Dağı Ulusal Park Şefi İklim Çavuş Kara, "Doğa Turizmi Uygulamaları ve Alan Kılavuzluğu" başlıklı sunumunda tabiat temelli turizmin uygulama alanlarına ait değerlendirmelerde bulundu. Kara, Ilgaz Ulusal Parkı’nı tanıtarak, yaz ve kış devirlerinde bölgede gerçekleştirilen turizm aktiviteleri hakkında bilgi verdi.
Katılımcıların sorularının yanıtlanmasıyla devam eden panel, konuşmacılara plaket takdiminin akabinde sona erdi.