Karabük tarihe, dinamiklerini yeterince kullanamayan bir kent olarak geçecek. Şimdi sizlere buradan soruyorum. Karabük’te dinamizmi sürekli kılacak olan sanayi kültürüne ne oldu? Yanıtını da biz verelim… Kent dışına yatırım yapmayı yeğleyen sanayiciler ve iş adamları ile birlikte Karabük’ü terk etti. Bizi tarih yapacak güçten mahrum bıraktı… Şimdilerde kendi içimizde gel-git yapmamızın ve bir çıkış noktası bulmakta zorlanmamızın asıl nedeni budur… Kentin tarihsel açıdan gerçek işlevini yitirmesinde bu durum etkili olmuştur. Yani… Karabük;kendi yaşantısının ürünü olan sanayi kültüründe beklenen sonucu elde edemedi. Birikimini ;kendi coğrafyasında verimliliğe dönüştüremedi. Feodal kültür/bölgecilik anlayışına son darbeyi vuramadı… Karabük’ün ve Türkiye’nin sosyolojik gerçeğini burada aramak gerekir. Üretici güçlerin gelişimini olgunlaştıramama ve süreklilik kazanamama.. Aslında bu durum şu anda Türkiye’nin de esas meselesini oluşturuyor. Üretim olmayınca değişim olmaz. Şimdi toplum olarak tüketici konumdayız. Önce köylerimizi terk ettik. İş bulacağız ve daha iyi yaşama koşulları elde edeceğiz diye kentlere dolduk. Evdeki hesap çarşıya uymadı. Kentle köy arasında kimlik bunalımına girdik. Feodal kültürü bir türlü tasfiye edemedik. Batının gerçekleştirdiği aydınlanma devrimini tamamlayamadık. Mehmet Eroğlu’nun yazdığı romana ad koyduğu ad gibi… “Yürüyüş “yarım kaldı… Karabük’ün dramı da bu anlamda sürekli kılınamayan üretim anlayışının terk edilip,tüketici bir konuma getirilmesi ile başladı… Kent giderek fonksiyon kaybına uğradı. Kalkınma adına ortaya konulan reçeteler doyurucu olmadı. Bütüncül kalkınma anlayışı terk edildi… Sosyal hayatta bizlere ızdırap veren durum bu. Burada asıl olan ekonomi… Çünkü tarih iktisatla başlıyor. Gerçekten sınıflar kendi iradeleriyle tarihi inşa ediyorlar. Karabük kendisini iktisat alanında yeniden üretmek zorunda… Geçmişten gelen refah ve mutluluğunu bir anlamda sürdürmesi için bu gerekli. Keşke bu işi başarılabilse… Yeni dinamik unsurlar ortaya çıksa… Karabük’ün yeniden tarihi yazılabilecek duruma gelse. İşte o zaman… O zaman dere yatağında akmaya başladı demek.!