Bu ülkede siyaset bilimcilerin işi iş. O kadar tartışılacak konu var ki ortada… Ama aynı zamanda handikap da var tabi… Hani ne derler… Kafayı yemek gibi bir şey…! Anlaşılmaz o kadar mesele var ki ortalıklarda dolaşan. İşin içinden çıkmak bir türlü mümkün görünmüyor. Olaylar birbirine geçmiş… Arap saçı gibi olmuş. İşin içine neo-liberalizm girmiş. Küreselleşme dünyayı kontrolü altına almış. Tükettiğimiz ürünlerin sahteleri üretilmiş. Dünya kirlenmiş… Çevreciler ayaklanmış… Kimilerine göre ideoloji iflas etmiş… Para ile satın alınamayacak hiçbir şey kalmamış. Kapitalizm… Kendi kendine toplum mühendisliğine soyunmuş. Medeniyetlerin ittifakı diye insanlar kandırılmaya başlamış. Dünyanın ortak değerlerde buluşması diye projeler üretilmeye başlamış. Her tarafı bir bilinmezcilik kaplamış… Uluslar arası şirketler konuşuyor… Durmadan üretiyor… Bu işi yaparken sınır/mınır tanımıyor. Bize sadece tüketmek düşüyor… Neyi mi tüketiyoruz… Kimliğimizi… Kültürümüzü… Ülkümüzü… Duygularımızı… Geçmişimizi..! Böyle bir ortamda şu soruları yanıtlayamamakta durgun suyu bulandırmaya yetiyor: Demokrat mıyız… Bilmiyoruz? Cumhuriyetçi miyiz Bilmiyoruz? Devletçi miyiz… Bilmiyoruz…! Liberal miyiz? Bilmiyoruz…! İşin şakası… Bazen ne ile yönetildiğimizi dahi bilemeyecek duruma geliyoruz. Anlaşılması güç bir durum bu.! Ve… En önemlisi… Neyi bilmediğimizi de bilmiyoruz… Bu durum size tuhaf gelmiyor mu?