Bizde planlamacılık 1934’lü yıllara dayanır…
Sovyet Rusya’ya giden bir heyetin Türkiye’ye dönmesi sonrasında uygulamaya başlar.
Karabük söylemek gerekirse ilk beş yıllık sanayi planının bir ürünü olarak doğmuş bir kenttir…
Yenişehir semtinin mükemmelliği,1996 tarihinde Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından kültürel sit ve 3. derece doğal sit alanı olarak tescil edilmesinde bu gerçek söz konusudur…
Bu planlamacılık anlayışı köyden kente geçiş sürecini hızlandırmış ve 13 haneli mahalleden Karabük adıyla yeni bir kent kurulmuştur.
****
Şimdilerde Karabük geleceği ile ilgili konularda ne gibi bir düşünce içindedir?
Kentin gelişmesi hangi düzeyde olacaktır.
İnsanların ihtiyacına cevap verebilecek midir?
Karabük keyif veren kentler listesinde yer alabilecek midir?
Eskiden böyle bir soruyla muhatap olsaydınız elbette gülüp geçerdiniz.
Ya şimdi…
Böyle bir soruya ilgisiz kalmak ne mümkündür.
Bize göre ağır sanayi kenti Karabük bugün için hak etmediği yerdedir.
Bu durumun nedeni nedir?
Bir çok kişi bu sorunun yanıtını değişen koşullara ayak uyduramamaya ve şahsi hesaplar içende olmaya bağlıyor.
Küreselleşme ile bambaşka bir yapı ortaya çıkı.
Karabük bu değişime adapte olamadı.
Devletçi anlayışa bağlı kaldı.
İhtiyacı olduğu teşvikleri alamadı.
Bir başka hususta kendi iç dinamiklerini olumlu yönde harekete geçirememesi oldu.
Sermayesel birliktelik kuramadı.
Sadece bu kadar mı?
Elbette değil.
Aynı zamanda sermaye sahiplerinin kavgasına tanıklık etti.
İşte kente en büyük zarar veren durum bu olmuştur.
Karabük,bir zamanların gözbebeği kent olmasına karşın bu meyanda birçok şansızlıkları olmuştur.
Türkiye’nin ilk ağır sanayi kenti olan Karabük meslek ve iş okulları tecrübesini yaşadıktan sonra 1960’lı yıllarda Teknoloji Üniversitesine sahip olması gerekmez miydi?
Karabük’ün sahipleri ve yetkilileri hep devran böyle dönecek düşüncesiyle hareket ettiler.
Geleceği hiç düşünmediler.
Günlük politikaların peşinde koştular.
Demokrat Partili olarak bile kendi içlerinde kavgaya tutuştular.
Çıkardıkları yerel gazeteleri bu kavganın aracı olarak kullandılar.
Bu anlamda Karabük’ün yazılmamış tarihi gizemlerle doludur.
Allah ömür verip de yazma uğraşının içine girersek Karabük’te kimlerin ne işlerle meşgul olduğunu öğrenmek imkanına sahip olacağız.
Son dem de ne mi diyeceğiz.
Ben diyeceğimi dedim.
Bu işlerde her zaman son sözü millet söyler.
Çünkü tarihi bireyler değil toplumlar inşa ederler…