Düşünce ortaya koyamamak. Toplumlar için her zaman müşkülat yaratmıştır. Ne derler… Gemi okyanusta yüzer ancak bir türlü yanaşacak liman bulamaz. Bugünkü Karabük’ün görüntüsü budur. Kime sorsanız sorun herkes aynı konuda birleşiyor. Karabük’te bir duyarsızlık hastalığı var. Sorunlar karşısında taşın altına elini koyacak kimseleri bulamamak. Peki ama bu çekingen/hastalıklı durumun sosyolojik olarak izahı nedir? Bunun tek bir yanıtı olabilir? Kitlelerin sınıf/kentte yaşama bilincinin anlamını kavrayamaması. Bu durum ne gibi bir sorun yaratabilir.? Kaderciliğin son çözüm yolu olarak benimsenmesine tabii ki. Karabük’ün şu haline bir bakın hele. Geçmişten günümüze kent dinamizmden ne kalmış geriye? Hani 3 Nisan ruhu? Var mı öyle bir şey ortalıkta. 3 Nisanları bile tarihi gerçeklerine uygun kutlayamaz olduk. Dostlar iş başında görsün felsefesi ile hareket ettik. Geçmişe ait Karabük resimlerine bakınca insan ağlamaklı oluyor. Ama bu neyi halleder ki…? Dahası… Neye çözüm olur ki…! Sorumsuzluk belli noktalarda almış başını gidiyor. Herkes kendi reklamını yapıyor. Yoğurdum kara diyene daha rastlamadık. Birilerine göre mükemmel bir görüntü var ortada. Öyleyse olumsuzlukların açıklamasını kim yapacak? Karabük’ü anlamak. Cumhuriyet içinde bu tarihsel kimliğine uygun tanımlamalarda bulunmak. Demesi kolay ama gerçeklemesi çok zor. Cumhuriyeti anladık ama Karabük’ü bir türlü çözümleyemedik.…! Evet… Kozmopolitlik. Bölgecilik. Homojenleşemeyen bir toplumsal yapı. Diyalog eksikliği İletişimsizlik.. Ben herkesten iyi bilirim inadı. Mimari açıdan çarpıklık… Aşırı betonlaşma. Kendini tarif edememek… Kendi gerçeklerini görememek. Durumu nasıl tanımlarsanız tanımlayın. Yine de direnmeyi bilen bir Karabük var ortada…!