Toplum olarak bu duruma nasıl geldik.? Nasıl oldu da her şey bozuldu. Toprak… Su… Hava Kirlenmeyen bir şey kalmadı. Yanıt hazır… Küreselleşme her şeyi/değerleri farklılaştırdı. Onlara yeni anlamlar yükledi. Kendisi ile bütünleşmeyen milli/ulusal devlet ve değerleri tehdit ve yok etmeye başladı. Şimdi oluşturmaya çalıştığı yeni dünya düzenine kendi anahtar deliğinden bakıyor. Adeta kilitin “ kendisi” olduğunu haykırıyor. Önce Irak… Sonra Arap Baharı… Mısır’da Sisi Darbesi… Suriye’yi parçalama girişimi… DEAŞ ve nihayet PYD/YPG yapılanması ile durumunu güçlendirme… Şimdide Katar üzerinden İran ve Türkiye’ye meydan okuma… Amaç… ABD’nin Büyük Ortadoğu projesini revize etmesi… Küreselleşme dünyayı şehir devletleri haline getirerek kontrol gücünü elde tutmaya çalışıyor. Daha doğrusu kendi tarihini yazmaya çalışıyor… ………………… Küreselleşmenin iç politikamıza ve yaşantımıza etkileri neler olmuştur… Siyaset… Toplum… Ekonomi… Dahası… Ahlak… Maneviyat… Yani… Su çürüyor. Tuz kokuyor. Buz yanıyor. Var mı gerisi… Bunun sonucunda… Sevgi bağları/saygı ve hoş görü gibi kavramlar giderek toplumda önemini kaybediyor. Düşünün bir kere…! Adam camide hırsızlık yapıyor. Oğlu babasını dolandırıyor. Kardeş kardeşi bıçaklıyor. Adam karısını öldürüyor. Böyle bir şey nasıl yorumlanır? Ses yok. En anlaşılmazı şu: Toplum bu olumsuzluklara neden tepki göstermez? Eğitimsizlik… Cahillik… Nemelazımcılık Vurdumduymazlık… Adına ne koyarsanız koyun. İnsanların yaşadıkları ortama kötülük yapması ve çevrelerine yabancılaşmaları başka ne ile açıklanabilir.? Durum vahim. Bu halimiz düzelir mi? Elbette düzelir… Ama bunun için acilen önlem almak gerekir. Akılcı olmak lazım… Küreselleşmenin kimyasını bozacak politika üreterek bu işin üstesinden gelinebilir… Yeter ki gücümüzün farkında olalım…!