Mayıs ayındaydı. Karabükten Yeniceye trenle gitmek istedim. Çocukluğumun tren hattında bir kez daha yolcu olayım, kızıma da çocukluğumun en güzel hatıralardan birisini bizzat yaşatayım istedim. Trenin penceresinden başımızı uzatıp, kıvrılan vücudunu gösterecektim ona. Elimizi burnumuzun dibinde olan yemyeşil ağaçların yapraklarına dokunduracaktık. Havayı yüzümüzde hissedip, çığlık atacaktık beraberce ! Bir gün önceden istasyona gidip yeni duruma bir bakayım istedim. Mazide kalan trenimden çok daha güzel olan bir trene binecektik nasılsa ama yine de cicim söz konusu olduğu için ön bir keşif yapmak iyi olur dedim. Ne de olsa benim yolculuklarımın üstünden elli yıl geçti !.. Trene binişi inişi görmeli, sandalyesini nereye koyacağımı falan belirlemeliydim. Umarım, komparman yeni trenlerde de vardır diyerek, istasyonun yolunu tuttum. İstasyon hafazamdaki aynı istasyondu. Hiç değişmemiş ! Değişmeyenlerden çok hoşlanırım.ben. Zamana direnmek, direnebilmek harikuladedir bana ! Tren istasyonlarının hemen hepsi de zamana direnir böyle. Nasıl mümkün oluyor bu direniş diye baktığımızda, binaların yapılış tarzından oldugunu idrak ederiz. Taş binalar dayanıklıdır zamana ! Tabii sadece bu değil, onların bunca senedir değişmeden kalmalarına sebep. Bir etken daha var ve bu taştan daha etkili. Tren taşımacılığı Atatürkten sonra biraz üvey evlat muamelesi görmüş. Gözden sürme edilmiş o. Böyle de olunca unutulmuş bir köşede, neredeyse kaderine terk edilmiş. Yoksa hafazanAllah istasyon binalarını da yıkıp yeni gıcır betonarme binalar kondururduk elbet.! ...Neyse işte, benim çocukluğumun istasyonunu böylelikle aynı halde bulabildim çok şükür ! Küçül bir bölümü iki katlı olan tek katlı uzunca bir taş bina ! Görüpte içine girince, ılık ılık bir şey aktı bu taş binaya kalbimden. Görevlilere konuştuk hemen , tren.kalkış saatlerini öğrendik. Tüm görevlilere ilgi ve alakaları için teşekkür ediyorum Tam o sırada tren de geldi. İçine bir girip çıkayım dedim. Her vagonda otobüs nizamında koltuklar vardı. Tercihim kompartman olsa da buna da razıydım. Kompartman yokmuş artık ! Belki başka başka hatlarda çalışan başka trenlerde vardır bilmiyorum fakat bizim treninize yoktu. Olsundu, çok mühimsemedim ! Trene adımımı atar atmaz, yoğun bir plastik kokusu hissettim. Vagona girdiğimde de aynı koku devam etti. Üstelik tren oldukça kirliydi. Pencerelerindeki tozdan neredeyse dışarısı görülemiyordu ve koltukların durumu da hiç iç açıcı değildi. Neye uğradığımı şaşırmış bir halde attım kendimi dışarı. Tozu kiri de tolere edip, inatla bu yolculuğu yapmayı, ne çok istedim bilseniz fakat plastik kokusu dayanılır gibi değildi ! Tahminim trenin tabanı plastik bir madde ile örtülmüş ve içeride de bu kokuyordu . Biliyorsunuz plastik sağlığa son derece zararlı bir madde. Solunumla bunu yolculara zorunlu olarak solutmak da neyin nesi, anlamak mümkün değil elbette. Büyük bir hayal kırıklığı ile evimin yolunu tuttum ben. Anılarımın güzelliğinde kalsın istedim tren ! Hafızamdan sildim son görüntüyü alelacele hemen. Benim tren yolculuğu teşebbüsüm hüsranla sonuçlansa da bir şiirimi var tren istasyonlarıyla ilgili. Gözümü açtığımda tanıştığım bu taşıt ve mekanları bende silinmez izler bıraktı elbet. Tren ve istasyonları bir nevi masal.demek benim için. Yeni yolculuklarla bu masalı bozmamalı diyorum şimdi !!! İSTASYONLARIM Her sabah erkenden uyanıp, Kalkıyorum yerimden. Hazırlanıp güzelce , Çıkıyorum dışarı . İstasyonuma giderken , Uyutmak için kendimi, Tutturuyorum bir nini. Yoksa katlanılır mı bu yolculuğa ! Sevinçliyim her yeni günde , Umutluyum da nihai sonucuma. Gidiyorum sabahın erinde , Her şey İstasyonuma . Trenim kalkacak az sonra, Gideceğim yoluma , Yolum, günlük yol, Gece olup uykularım gelince, Bitirir kendisini alel acele. Her nasıl oluyorsa , Kat edilen mesafe farklı da olsa, Varılan son istasyon hep aynı ! İniş yeri belli . Her şey istasyonundan başlayıp , Hiçbir şey istasyonunda sonlanan, Bir yolum var benim ! Kat ederim ben onu, Bıkmadan usanmadan , Bir gün değişecek bilirim . Şüphelenmem, eminim . Son istasyonumun da , Her şey olmasını , Sabırla beklerim. Dyt. Güner Erbay