Karabük şu an baskı altında… Hem de yoğun bir baskı bu… Bina betonlaşması bir yana… Taşıt sayısı insan sayısına koşut hızla ilerliyor. Yol aynı yol… Ancak… Taşıt sayısı bir türlü yerinde durmuyor… Hakeza nüfusta öyle… Yollarda karşıdan karşıya geçmek maharet istiyor. Aklı başında bir sürücü ile karşılaşırsanız… Arabanın içinden eliyle geçebilirsiniz işareti yapıyor. Yani trafik polisi rolünde iyi niyetli sürücü… Ne demezsiniz? Buna da şükür… Peki bu kenti kim bu hale getirdi..? Çok anlamlı ve yerinde bir soru. Ses yok değil mi/… Bu sorun nasıl çözülür.? Ben söyleyeyim.. Yeni bir kent kurarak.! Ne o şaşırdınız değil mi? Şu anda başka çıkar yol yok. Diğer bir öneri… Karabük’e belli saatler de taşıt girişini yasaklayın… Bu da mümkün olmadığına göre… Seyreyleyin siz Karabük’ü… Ama ne seyir..! İnsanlar her gün kazaya tanık olmaktan biçare oldular. Artık yeter diyorlar… Şikayetleri kim duyacak… Duyması gerekenler. Pekala duyuyorlar mı? ………………………….. Sağır sultan duydu da onlar duymuyorlar. Ya da…. Duymamazlıktan geliyorlar… İşlerine geldiği gibi hareket ediyorlar… Daha da üzüntü verici olanı ne biliyor musunuz? Trafiği hafifletmek için önlem aldık diye görüntü vermeleri… Bunlar içi boş görüntüler…! Meseleyi kökünden halledemedikten sonra… Söylemedi demeyin… Karabük ölü kent olma noktasına hızla ilerliyor… Eksoz dumanı sigara dumanı ile buluşunca ilginç bir sentez oluşturuyor. Bir de buna kentin diğer tuhaflıklarını eklediğinizde yaşam çekilmez bir hal alıyor. Ama duyan kim? Biz ne ile uğraşıyoruz.? Kim milletvekili olacakla… Hangi partiden olsun… Bu partiden olsa daha iyi olmaz mı? Hani derler? Koyun can derdinde… Kasap et… Son halimiz bu… Güler misiniz ağlar mısınız? Kentte ki bu keyifsizliği gördükten sonra… Beni imparator yapsanız ne olur? Ben söyleyeyim…. Taht kapanın elinde kalır…?