İnsanlar neden tartışırlar? Haklı olduklarını kanıtlamak için tabii ki… Pekala bu doğal bir durum mudur? Hayır değildir. Kendi düşüncelerini başkalarına kabul ettirmek… Zıtlaşmak. Baskı kurmaya çalışmak. Resmen olağandışı bir arayış içinde olmanın gayretedir. Şimdi… Yazının başlığında değindiğimiz gibi… Gelelim tartışmanın sıra dışılık durumuna… Bir tartışma nasıl “garip” olarak nitelendirilebilir? Daha doğrusu onu bu duruma getiren nedir? Yanıtlayalım… Alışılmamış olanı yeğlemektir. Yani başka bir anlatımla… Herkesin düşünemeyeceği türden konulara değinme. Hiç kimsenin cesaret edemeyeceği hususları ele alma. ……………………….. Öyle şey olur mu demeyin sakın.. Bal gibi de olur. Hatta bal gibisi de fazla. Neden olmasın?... Çünkü herkes olağanı tartışıyor… Asıl olanı göz ardı ediyor. Gerçeklerden kaçıyor. Hem kendini hem de meselenin özünü kavramak isteyenleri kandırıyor. **** Şimdi sizlere buradan bazı sorular yöneltelim… Esas olan ne.? Aydınlık mı karanlık mı? Durağanlık mı dinamizm mi? Çözüm üretmek mi üretmemek mi? Sonuca ulaşmak mı ulaşmamak mı? Karar verin bakalım… Ne diyorsunuz? Sizi duyuyor gibiyim. Bu sorular bizi aşar diyorsunuz. İşte asıl sorun da bu zaten. Geçim derdindeyim gündemi meşgul etmeyeyim diyorsunuz….! Haklısınız belki de… İnsan kendini yaşayamadıktan sonra neden kendini aşan meselelerle ilgisin ki. Çok doğrusunuz. Doğru olan ne.? O’nu gerçekten kimse bilmiyor… Rüzgara göre ağaç dalı sallanır. Ağaç dalı kendi isteğine göre özgürce istediği yöne doğru hareket edemez ki… Rüzgarın isteğine göre hareket eder. Bizim ağaç dalından bir farkımız var mı? Tarih elbette bu durumu birgün bizim adımıza yazacaktır. Nasıl mı yazacaktır.? O’nu da merak etmeyin canım…!