15 Temmuz Sonrası…

15 Temmuz Sonrası…

Yayın: 02.09.2016 08:43
Paylaş:
A+ A-

15 Temmuz Türk siyasi yaşamına damgasını vuran çok önemli bir tarihtir.
Dönüm noktasıdır.
Gerçekten…
Millet olarak şok yaşadık desek yeridir.
Temmuz sıcağında karşılaşılan gelişmeler resmen bizleri şaşkınlık yarattı…
Arap dünyasında yaşanan “Bahar olayları” neredeyse yazı sıcağında Türkiye’yi etkisi altına alacaktı…
Allah mazlumdan yana Türk milletini /milletimizi korudu.
Çünkü bu millet, geçmişte Arap İslam dünyasının çöktüğü bir dönemde İslamiyet’i i kabul ederek Haçlı hınzırına karşı Orta ve Yakın Doğu’da kalkan vazifesi görmüş ve batılıların amaca ulaşmasını engellemişti….
Evet…
15 Temmuz bir dönüm noktasıdır.
Halkın devletine sahip çıkmasının ve bu hususta gösterdiği kararlılığın tarihi bir ifadesidir.
Biz de tarihi genelde ya aydın sınıf ya da ordu yapar.
Halkın Türk tarihinde ilk kez tarih yapması Milli Mücadele yıllarında Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde Kurtuluş Savaşı sırasında olmuştur.
Bunun sonucunda da Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuştur.
İkincisi ise gerçekten 15 Temmuz’da halkın gösterdiği yüksek vakarlı duruştur.
Tabi bu durum Türk halkının devletine ve ülkesine sahip çıkma noktasında bilincinin ne kadar yüksek olduğunu kanıtlamıştır.
Son kertede yaşananlar ;millet-devlet bütünleşmesi ile milli heyecanın canlanması elbette çok önemli bir husustur.
İstanbul Yenikapı mitingi farklı düşüncede olan kişilerin buluşma noktası olarak devletin devamlılığını sağlayan bir kararlılık göstergesi olarak tarihe geçmiştir.
Türk milletlinin tarihinde böyle anlar hep olmuştur.
İşte o anlarda millet olarak yapmayacağımız şey,başarmayacağımız durum olmamıştır.
15 Temmuz hadisesini bir vaka olarak sonuçları açısından böyle değerlendirmekte fayda vardır.
Şer yuvaları Türkiye’nin kolay bir lokma olmadığını bu şekilde görmüş oldular.

Bundan sonra neler yapılmalı….
Dünkü yazımda da değindiğim gibi bir kere siyaseti gerçekçi zeminler üzerinde halk nazarında sürdürmekte yarar var.
Bunun için de liderler iki hususa çok dikkat etmeliler.
Bunlardan birincisi ve en önemlisi laiklikten ödün vermeme….
Bu kavramı sadece dar anlamda ele almama…
Türkiye Cumhuriyeti Devletinde laiklik Müslüman olsun ya da olmasın vatandaşlarımızın en büyük güvencesi ve birleştiricisidir.
Yani harcıdır.
İkincisi de asla demokrasiden taviz vermek buna da işlerlik kazandırmak için hukukun üstünlüğü ilkesini göz önünde tutmak….
Bu topraklarda yaşamak için olmazsa olmazımız bunlardır.
Gerisi teferruattır….

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

3 Mayıs Türkçülük Günü

Yayın: 03.05.2024 11:28
Paylaş:
A+ A-

Sosyal medyada 3 Mayıs Türkçülük Günü hakkında artan ilgi ve merak, kökeni ve kutlama geleneği hakkında birçok kişiyi araştırmaya yöneltiyor. İşte, 3 Mayıs Türkçülük Günü’nün kökeni ve kutlama geleneği hakkında detaylar:

Türkçülük Günü, 3 Mayıs 1944 tarihinde gerçekleşen ve ırkçılık-Turancılık davasının bir parçası olan Hüseyin Nihal Atsız – Sabahattin Ali davasının duruşmasından sonra yaşanan “Ankara Nümayişi”ni anmak amacıyla ortaya çıktı. Bu olayın ardından, 3 Mayıs 1945 tarihinde Tophane Askerî Hapishanesi’nde Nihal Atsız, Zeki Velidi Togan, Nejdet Sançar, Reha Oğuz Türkkan ve diğer mahkumlar tarafından kutlandı.

Geleneksel olarak devam eden bu kutlamalar, Türkçüler Günü adını aldı ve sonraki yıllarda da devam etti. Türk milliyetçiliği ve kültürünün önemini vurgulamak amacıyla düzenlenen etkinlikler, Türkçülük ideolojisinin ve hareketinin önemli bir parçası olarak kabul ediliyor.

Türkçülük Günü, Türk milliyetçiliği ve kültürünün kutlandığı ve anıldığı bir gün olarak Türk toplumu için önemli bir yer tutmaktadır.