Kente Dair Düşünceler..!

Kente Dair Düşünceler..!

Yayın: 22.10.2016 08:40
Paylaş:
A+ A-

Biz bir iş yaparken kenti ve geleceğini mi yoksa kendi geleceğimizi mi düşünmeliyiz.?
Belki ikisi de birbirine yakın yanıtlar içeriyor ama…
Biz öncelikle kenti ve ona bağlı olarak geleceğimizi düşünmek zorundayız.
Bunu düşünmediğimiz zaman ne mi olur.?
Hemen söyleyeyim.
Kent size keyif vermemeye başlar.
Bugün gelinen noktada Karabük’te sorun da budur.
Karabük’ü keyifsiz kılan durumlar nedir?
Öncelikle bunu ortaya koyup tartışmalıyız.
Bugün için yaşadığımız kent iki büyük sorunla karşı karşıya…
Bunlardan birincisi betonlaşma tehlikesi…
Bakın Şirinevler’in durumuna…
“Şirinlik” adına ne görüyorsunuz.?
Şirinevler mi ,Bitişik beton evler mi?

Estetik ve yapı sanatı adına ne söyleyebilirsiniz.?
Beton yığının içinde yaşamanın sunduğu cazibe nedir?
Yanıt bulmakta güçlük çekiyorsunuz değil mi?
Oldu olacak…
Karabük bir de dikey mimariye kurban edilmeye çalışılıyor.
İstanbul’da bu mimari şekli kentin siluetini bozuyor diye mahkemelik olmuş durumda.
Birçoğunda yıkım kararı alınıyor.
Biz ise dikey mimaride ısrar ediyoruz.
Matah bir işmiş gibi…
Bu ne tuhaflıktır.
Hava dolaşımı olmayan bir kentte bu olumsuzluklara kimler neden olmaktadır.?
Kente böyle mi sahip çıkılır.?

Karabük’te sorun bir değil ki…
Aynı zamanda….
Şimdilerde taşıtlara teslim olmuş durumdayız.
Yayalar karşıdan karşıya geçemiyor.!
Neden.?
Trafik kurallarına göre yaya kaldırımı olan yerde öncelik hakkını yaya kullanamamaktadır.
Taşıt sahiplerinin böyle bir sorunu da yok.!
Safranbolu Belediyesi bu bakımdan çok önemli bir eğitici/öğretici çalışma başlattı.
Yer yer afiş ve levhalar hazırlayarak yaya önceliğine dikkat çekiyor…
Ama uyan yok…
Maazallah kurala uygun yaya öncelik hakkını kullanmaya kalksa kesinlikle kazaya kurban gider…
Taşıt istilası Karabük ve Safranbolu’ya boyun eğdirmiş durumda.
Bu durum yaşadığımız kentte büyük bir keyifsizliğe neden oluyor.
Plansız ve öngörüsüzlük bunun en önemli nedeni…
Bir şey yaparken insanı değil çıkarlarımızı düşündüğümüzden dolayı içinde bulunduğumuz ortamı kendi kendimize yaşanmaz kılabiliyoruz.
İçinden çıkılmaz bir hale sokabiliyoruz.
Neden böyle yapıyoruz ki…

Bir kentte keyifli yaşamanın anlamanı kavramaya çalışmak,
Bunun sorumluklarını bilerek hareket etmek.
Maalesef biz de böyle bir kaygı yok.
Düşünce yok.
Estetik yok.
Yani…
Bu işin yanisi de yok.!

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Ceyhun Çelik Ritim Atölyesi: “Silahlarla Havaya Ateş Açmak Cehaletin ve Şiddetin Bir Göstergesidir”

Yayın: 03.05.2024 15:48
Paylaş:
A+ A-

Ceyhun Çelik Ritim Atölyesi müzisyenleri, düğünlerde silahlarla havaya ateş açılmasına ilişkin gazetemize açıklamada bulundu.

Gelin ve damadın silahlarla havaya ateş açtığı haberlerle ilgili olarak yapılan açıklamada, bu eylemin bir gelenek olmadığı, aksine cehaletin ve insan hayatının hiçe sayılmasının bir göstergesi olduğu vurgulandı.

Ritim Atölyesi Sahibi Ceyhun Çelik, düğünlerde silah kullanılmasına karşı olduklarını belirterek, silah kullanıldığı anda müziği bırakıp alandan ayrılacaklarını ifade etti. Çelik, düğünlerin mutluluk, müzik, dans ve oyunlarla güzelleşmesi gerektiğini, şiddet ve silahla ilişkilendirilmesinin ise kabul edilemez olduğunu söyledi.

Çelik, yıllardır yaşanan ölümler ve yaralanmaların bir ders olması gerektiğini belirterek, insanların bu gereksiz seremoniden vazgeçmeleri gerektiğini dile getirdi. Düğünlerin sevgi ve mutlulukla anılması gerektiğini vurgulayan Çelik, silahlarla havaya ateş açmanın aslında psikolojik rahatsızlıkların dışa vurumu olduğunu sözlerine ekledi. (Esra Oğuzkağan Özkan)