Bir yerleşim yerinin yaşayanlara keyif vermesi ne demektir.? Bu güzel sorunun yanıtı ; o kentte yaşayan insanların yüzünde hissedilen /izlenebilen/izlenecek mutluluk olabilir. Kentlerde imar planları yapılırken vatandaşlara keyif verecek projelere ağırlık verilmelidir. Plansız yapılaşmaya terk edilmiş kentlerde yaşam kendiliğinden özgürlüğünü kaybetmektedir. Bir kenti huzurlu kılan husus ; sosyal ve kültürel yaşamı düşünen plancılık anlayışıdır. Bizim belediyecilik anlayışımızın merkezinde maalesef böyle bir düşünce yoktur. İnsanı merkez alan belediyecilik anlayışına Karabük öteden beri hasrettir. Bu alandaki eksikliğin çok önemli göstergesidir. Karabük’te üzüntü verici olan bu eksiklik kendini ciddi bir biçimde hissettirmektedir. Arazi ve mekan sorunu yaşayan Karabük’te yaşama keyif verecek nitelikli düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır. Bugünün belediyecilik anlayışında maalesef insan yaşamını kolaylaştırıcı yatırımların olmadığını görmekteyiz. Daha doğrusu İnsanların özgürlüğünü ne kadar kısıtlayabilirim anlayışı ile hareket edilmektedir. Mülk sahibine ya da inşaat sahibine yaranma hususu gelişmeleri belirlemektedir. Bu durum kentte yaşayan insanlar açısından hiç hoş bir durum değildir. O zaman şöyle bir soru hemen akla geliyor.? Kentler kimin için vardır? Herkes için mi.? Yoksa rant /inşaat,mülk sahipleri için mi? Belediyecilikte artık buna iyi karar vermek gerekiyor. Karabük’te bazı noktalarda karşıdan karşıya geçişlerde yaşanan zorluklar artık işkence vaziyetine ulaşmış durumda . Yaşlı ve sakat olanlar hızla karşıdan karşıya bu trafik yoğunluğunda nasıl geçecekler.? Taşıt sahiplerinin yaya geçitlerinde geçiş üstünlüğü kuralına uymamalarını da dikkate aldığınızda zorluğun derecesini kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Geçenlerde bir arkadaş yazısında Karabük’te nüfus arttı diye sevincini ifade etmeye çalışıyordu. Hatta olayı siyasi malzeme haline getirerek nüfus artışı kimin zamanında oldu sorusunu gündem meselesi haline getirerek mutluluk edebiyatının hammaddesi biçiminde sunuyordu… Ancak artan nüfusu karşılayacak,kalite sunacak bir mekanın olup olmadığı tartışma konusu yapılmıyordu…. İnsan yaşamının yapılaşmaya tercih edildiği bir kentte nüfus artışının getireceği sıkıntıların maalesef göz ardı edildiğini görmekteyiz. Bildiğiniz gibi Hürriyet caddesini trafiğe kapattıktan sonra bir ferahlama oldu. Ama yetti mi? Hayır… Artan kent içi nüfus , 14 ve 18 saatleri arasında caddeye öyle bir baskı yapıyor ki insan adım atacak yer bulamıyor. Günün belli saatlerinde kent içi trafiğe , taşıtların yaptığı baskı izdiham yapıyor. İnsanlar karşıdan karşıya bile güçlükle geçebiliyorlar. Kısacası… Çözümsüzlük kümesi insanları bunaltıyor. Hatta çileden çıkarıyor….!