Düşünmeyince olmuyor… Ne demiş düşünür: “Düşünüyorum öyleyse varım”… Düşünmek güzelde… Bazen o da yeterli olmuyor… Bir de düşünmenin derinliği var… Derin mi düşünüyorsun yoksa yüzeysel mi? Yani günübirlikçi misin? Düşünürken geleceği de hesaba katıyor musun? Bir de neleri ,niçin düşündüğün çok önemli… Kendini düşündüğün kadar başkalarını da düşünebiliyor musun? Deyim yerindeyse kendine Müslüman mısın? İşte “düşündükçe de” asıl sorun bu? Neyi ne kadar çok düşündüğümüz bu bakımdan önemli… Paranız var,pulunuz var… Kişisel olarak gelecekle ilgili bir kaygı duymuyorsunuz. Her şey yerli yerinde gidiyor. Lakin içinde bulunduğunuz ortam… İnsanlar, Gençler, Çocuklar, Komşunuz… Topyekun refah kavramının parçası değilse o zaman düşünmenin seyri birdenbire değişiveriyor. Benim durumum iyi… Herkes kendini düşünsün,bir hal çaresi bulsun “diyebilir misiniz? Tabiî ki hayır…! Toplumsal ahlak anlayışı buna izin vermez. Çünkü bir parmaktaki acıma diğerlerine de rahatsızlık verir. Bu acımanın anlamı toplumsal dengenin bozulması demektir… Sosyologlar toplumda dengenin bozulmasına hiç de olumlu bakmazlar. Çünkü dengenin bozulması bir toplumda; Hırsızlık, Ahlaksızlık, Ve gayr-ı meşru ilişkileri tetikler. Gruplaşmaları artırır. Sınıf çatışmalarına yol açar…. Dolayısıyla Huzur kaçar… Düşünmek bu bakımdan çok önemli bir mevzu… Ancak ondan da önemli olan herhalde neleri düşünüp,neleri düşünmediğimiz… Acaba düşünmediklerimiz ileri de ortaya çıkaracakları sorunlarla daha fazla düşünmemize neden olur mu? Yanıt mı? Şu anda neyi düşünmektesiniz? Kendinizi mi? Başkalarını mı? Yoksa her ikisini mi? Sorular karşısındaki sergileyeceğiniz duruş gelecekteki konumuzu belirleyecektir. Yaşam düzeniniz ona göre şekillenecektir. Bunu asla unutmayın…!