FERYAT FİGAN KARABÜK!

FERYAT FİGAN KARABÜK!

Yayın: 16.03.2023 14:46 |Güncelleme: 21.09.2023 14:51
Paylaş:
A+ A-

Her canlı biyolojik bir fabrika. Bir şeyler üretir ve üretim esnasında oluşan atıkları çevresine bırakır. Ağaçlar, bitkiler bile geceleri havaya karbandioksit salar.

Dünyamızı, canlıların içinde, en çok insan nesli kirletiyor. Bedenimizin fizyolojik atıkları ile ayrı, bedensel ihtiyaçlarımızı karşılamak adına yapıp, ürettiklerimizle ayrı kirletiş söz konusu. Handikapımız da burada başlıyor. Sonu gelmez ihtiyaçlarımız adına, dünya üzerinde üretilen herşeyin bedeli, çevrenin kirlenmesiyle ödeniyorken, bedenimiz sağlıklı kalabilmek için tertemiz bir dünya ihtiyacındadır. Bulamazsa, en kıymetlimiz, sağlığımız uçar gider elimizden.

Temiz hava, temiz su, temiz gıda bedenin olmazsa olmaz gereksinimleri. İnsan vücudu besinsizliğe epey bir dayanır, çünki stoğu vardır.Önce yağ dokusunu enerjiye çevirir, o bitince kasları parçalar, enerji yapar. Susuzluğa üç beş gün, havasızlığaysa, üç beş dakika tahammül edebilir. Sonrası yaşama elveda.

Hal böyle olunca, , vücudun en temel girdisi hava oluyor. Oksijen olmadan enerj yapamıyor canlılar. Meşhur ATP olmuyor. Adenozin Tri Fosfat. Fosfat, fosfor enerji oluşturarak canlılığı oluşturuyor. Bana göre, canlılar için, hava da bir besindir diyebiliriz. Okuldayken, beslenme dersinde, su konusunu kısaca işlemiş, kalorisi olmadığı için besin değildir diye öğrenmiştik. Bu mantıkla hava da besin değil ! Ben bu sınıflamaya katılmıyorum. Besin demek vücudu besleyen demekse su da, havada besindir. Hemde en temel besinlerdir.

Demir Çelik fabrikaları ve kömürle çalışan termik santraller çevreyi en üst seviyede kirleten fabrikalardır. İskenderun ve Ereğlideki demir çelik fabrikaları aynı kirliliği oluştursa da, en büyük zarar Karabük halkı için söz konusudur. Karabük dağlarla çevrili bir çanağın tam ortasında bulunuyor. Haliyle çeşitli kimyasal maddelerle kirlenen hava, yeteri kadar dağılamaması nedeniyle, konsantrasyonu azalamadan Karabük’ün ve Safranbolu’nun üstüne çörekleniyor. Kimi zaman alınan yağışla toprağa inip su kaynaklarını ve üretilen sebze, meyve ve tahıllar ile hayatı bozuyor. Böylece hem soluduğumuz hava ile, hemde yediğimiz gıdalar ve içtiğimiz su ile yavaş yavaş toksinleniyoruz. Konu ile ilgili Karaelmas Üniversitesinin bir araştırması internette mevcut. Karabük ve civarındaki toprakta bulunan ağır metal oranları burada yer alıyor.Aynı araştırmada Çatalağzı termik santraline ait verilerde bulunuyor.

Oysa ki, Karabük, nasıl oluyorsa, çoğunlukla havası kirli iller arasında yer almıyor!.. Kirliliği ölçen istasyonun konumu nerelerde acaba ? ! Birde, Karabük halkında şöyle bir izlenim var; ‘Bacalardan su buharı çıkıyor, buda zararsız bir madde”. Evet, çoğunlukla gözümüzün gördüğü, gökyüzüne doğru bir bulut gibi coşa coşa yükselen su buharıdır. Öteki bacalardan yükselen sarımsı , kırmızımsı dumanlar ağır aheste çoşmadan, ama hız da kesmeden havaya karışırken, gözümüzce daha zor seçilir. Zaten görmememiz için, daha ziyade, günün gece olan saatlerinde daha yoğun dışarıya salınırlar. Gece boyunca, havaya verilen her türlü zehirli gaz ile, Karabük ve çevresi dolar. Gündüzse, ortama verilen su buharı, gece boyunca dışarı atılan sülfür ile tepkimeye girerek sülfirik asiti oluşturur. Böylece, Karabük ve Safranbolu insanı en zehirli maddelerden biri olan SÜLFİRİK ASİTİNE kavuşur.

Sonuçta, gelsin hastalıklar. Kanserin her çeşiti, tiroid bezi sorunları, kalp damar hastalıkları, her türlü solunum sistemi hastalıkları, MS gibi otoümmin hastalıklar…Sırf benim yaşadığım sekiz dairelik apartmanın üç dairesinde Kanser hastalığı mevcut. Tüm bu hastalıkların her birinin oranları nedir acaba?

Demir Çelik Fabrikasının, üretimini artırması güzel bir gelişme. Bildiğim kadarıyla benim çocukluğumdaki zamana göre üç katı bir üretim söz konusu. Buna hepimiz seviniriz ancak üç katı üretim üç katı kirlilik olmamalı. Yeni yapılan fırınların bacalarında filtre var mı? Eski bacalara teknik olarak filtre takılamaz durumdaysa eğer, takılabilmesi için gerekli revizyonlar yapılıyor mu ? Yeni bacalarda durum ne? Çimento fabrikası ve Marzingde ha keza? Eğer ki filtreler varsa, randımanlı çalışıyor mu? Bakımları zamanında yapılıyor mu? Tüm bu soruların cevapları açıklanmalı.

Havası temiz yerlerde uyunduğunda, sabah yataktan kuş gibi kalkılır. Enerjiksindir. Ağır metallerle,sülfirik asitle kirlenmiş havalı yerlerde ise, sabah kalktığında insanın üstünde bir ağırlık olur. Uzun süre kendine gelemez insan. Soluduğumuz havanın içindeki toksinler, vücuda girdiğini böyle belli ediyor olmalı.

Karabük’ün bu gibi sorunlarını T.B.M.M.ne taşıyan milletvekilimiz Dr. Hüseyin Avni Aksoya sükranlarımı iletmek isterim. Kendisi doktorluğunun da hakkını vererek, bu konuları müteaddid zamanlarda kürsüye taşımıştır. Sorunun çözümü için Karabük halkı da talepkar olmalıdır.

Durumla ilgil insanları uyarmak, ve alabilecekleri kişisel önlemleri göstermek sorumluluğuyla yazıyorum. Bu kişisel önlemlerin ilk sırasında bol temiz su içmek geliyor. Günde en az birbuçuk iki litre su içmeliyiz . Daha sonra vücudumuzdaki glutatyonu artırmaya çalışmak lazım. Bu nedenle yemeklerimizde bol soğan kullanmalı, ayrıca sofrada da soğan bulundurmalıyız. C vitaminine çok önem vermeli, her öğünde mutlaka C vitamini kaynağı bir sebze,meyve tüketmeliyiz. Tahin ve keçiboynuzuna da beslenmemizde sıklıkla yer vermeliyiz.(Tahin derken helvasına değil bizzat kendisine). Hatta fırınlarımızda tahinli pideler satılmalı. Sarımsak ve lahana ( kara, beyaz, mor) karnabahar, brokoli ve turpgilleri abartmadan sıklıkla tüketmeliyiz. Dondurucularımızda kilo kilo fasülye yerine kızılcık, kuşburnu, böğürtlen, vişne dondurmalı; bunları çay yaparak tüketmeliyiz. Kızılcık ekşisi, kızılcık tarhanası, mor kuru erik hoşafı yöremizin önemli koruyucu gıdalarındandır. Hepinize sağlıklı ömürler diliyorum.

Sevgiler
Sevgi özgürlüğün çocuğudur.

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Keskinkılıç: “Karabük’te Değişim Rüzgârları Esecek”

Yayın: 29.03.2024 15:23
Paylaş:
A+ A-

AK Parti Karabük Milletvekili Ali Keskinkılıç, Birlik Medya ekranlarına konuk oldu. Yerel seçimlere çok az kaldığını belirten Keskinkılıç, konuşmasında: “31 Mart akşamında Karabük’te değişim rüzgârları esecek. Karabük’te değişimin olması gerektiği konusunda halkın bir kanaati var.” dedi.

Ak Parti Karabük Belediye Başkan adayı Özkan Çetinkaya’nın performansını beğendiğini vurgulayan Keskinkılıç, Çetinkaya’nın projeleri ile diğer adaylardan ayrıştığını söyledi. Çetinkaya’nın adaylık süreci boyunca projelerini, bakanlıklar ile birlikte yürüttüğünü ve projelerin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini istişare ettiklerini belirtti.

“Karabük bu kadar olur, ötesi olmaz

Keskinkılıç, “Karabük’te bir tarafta Karabük’ün gelişeceğine dair, bir tarafta ise Karabük bu kadar olur, ötesi olmaz diyen bir bakış açısı var. Bizden başka Karabük’ün değişeceğini düşünen olmadı. Çetinkaya’nın projelerini onaylamayan, yapılmaz diyen kişiler oldu. “Genç bir adam nasıl yapacak? “dediler. Daha sonra da yapılmaz diyen insanlar; “Demek ki yapılıyormuş.” dedi. Hatta “Ben daha kısa vakitte yaparım.”dediler. Özkan Çetinkaya enerji getirdi Karabük’e. Evet genç bir aday ve buna rağmen hiçbir seçimde olmayan bir şeyi başardı. Bakanlar geldi, Cumhurbaşkanımız geldi. Kendisini ve projelerini destekledi. Hiçbir seçimde bu kadar bakan gelip bir adayın arkasında durmamıştı. Biz yeni bir dönem başlattık ve kamuoyu da bunu görüyor. Hoşgörü başlattık. Üzmeden, dökmeden bir kampanyayı götürdüğümüzün kanaatindeyim.” ifadelerini kullandı.

“Safranbolu’da olumsuz belediye imajı ile karşı karşıyayız”

AK Parti’nin yerel seçimlerde birlik içinde çalıştığını vurgulayan Keskinkılıç, “Ak Parti, bu seçimlere girerken mutabakatlar oluşturdu. Ak Parti’ye hiç oy vermemiş kesimlerle bir yol arkadaşlığı aradı. Herkes bu birlikteliğe destek veriyor şu anda. Safranbolu’da son 5 yılda Safranbolu’da belediye başkanımızın göstermiş olduğu performans hayal kırıklığı ile sonuçlandı. Kendisi ortaya koyduğu taahhütleri gerçekleştiremeden dönem bitirdi. Biz şu anda, sosyal medya belediyeciliği ile mücadele ediyoruz. Tabakhane projesi dedi, yok. Halı saha, havuz dedi, yok. Projeler yapılmamış, olanlar da gitmiş. Bir algı oluşturmuş. ‘Sosyal belediyecilik yapıyorum.’ İki fotoğraf çekiyor, paylaşıyor. Fakat Safranbolu’nun ana problemleri çözülemiyor. Bir de sosyal medya belediyeciliğinden sonra ‘Tabela belediyeciliği’ başladı. Her yere tabela asmaya başlamış. Havuzun oraya bir tabela, ‘Yakında havuz yapılıyor.’ yazıyor. ‘Yakında Safranbolu’da.’ gibi tabelalar asılıyor. Film gibi. Safranbolu, Türkiye’nin en önemli markalarından bir tanesidir. Safranbolu dünya mirası ve bu şehirdeki belediye başkanı herkesi ilgilendirir. Olumsuz belediye imajı ile karşı karşıyayız. Mezarla, kitap fuarında kavgayla, kardeşiyle gündeme geliyoruz. Reklamın iyisi kötüsü olmaz derler ama turizmde reklamın kötüsü olmaz. Safranbolu’da aklıselim olan herkes şu anda bir birliktelik oluşturmuş durumda. Bu dönemde Safranbolu yeni bir vizyona yelken açacak.” ifadelerini kullandı. (Esra Oğuzkağan Özkan)