Haber Merkezi tarafından
01 Mayıs, 2025 11:19 tarihinde yayınlandı
A+ A-

Genel Başkan Yunus Değirmenci’den Elips TV’ye özel açıklamalar

“10 YILDA SENDİKAMIZDA SOSYAL SENDİKACILIK ANLAYIŞINI HAYATA GEÇİRDİK”
HAK-İŞ Konfederasyonu Genel Başkan Yardımcısı ve Özçelik İş Sendikası Genel Başkanı Yunus Değirmenci, Duayen Gazeteci Dursun Erkılıç’ın Elips Tv’de Youtube kanalında hazırlayıp sunduğu 'İşimiz Gücümüz' programının canlı yayın konuğu oldu.
Genel Başkan Değirmenci, sendikal bakış açımızdan faaliyetlerimize, çalışma hayatındaki sorunlardan çözüm önerilerine kadar birçok konuda açıklamalarda bulunup, sendikamızı bugünkü güçlü konumuna nasıl getirdiklerini anlattı.

Programda Gazeteci Erkılıç’ın sorularını cevaplayan Değirmenci, başta metal emekçileri olmak üzere tüm dünya emekçilerinin 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü kutlayarak sözlerine başladı.
2016 yılında genel başkanlık görevini devraldığı andan itibaren sosyal sendikacılık anlayışını hayata geçirmek için büyük bir çaba içerisine girdiklerini ifade eden Genel Başkan Değirmenci, “2016 yılında genel başkanlık görevine getirildiğimde, sendikamızın gidişatı çok da iyi değildi. Genel Başkan Yardımcım Bayram Altun ile birlikte oturduk kafa yorduk. Yeni bir söylem geliştirelim dedik. Sosyal sendikacılık söyleminin içini dolduralım dedik. Bu çerçevede diğer sendikalardan farklı olarak, işçinin evine, gece vardiyalarına gidelim dedik. İşçiden gelen analarının ak sütü gibi olan aidatı işçiye geri döndürelim dedik. Üyelerimizin çocuklarına burslar verelim dedik. Zor durumdaki üyelerimize sosyal yardımlar yapalım dedik. Uluslar arası ilişkilerde sendikamızı dünyaya tanıtalım dedik. Eğitimlere önem verelim dedik. Projeler yapalım dedik. Şükürler olsun, bütün bu saydıklarımı hayata geçirdik. Teşkilatıma da bunu görev olarak verdim.. Bütün bunlar sendikamızın tanıtılmasına büyük katkı sağladı. Sosyal sendikacılık önemli bir kavram. Büyümemizin altında yatan en büyük etken sosyal sendikacılıktır. Yine şehit ailelerimizi, gazilerimizi ziyaret ederek, onların da yalnız olmadıklarını gösterdik. Aynı şekilde depremde üyelerimizin yanında olduk. Kötü günler için biriktirdiğimiz ekonomik yapımızı sahaya sürdük. Üyelerimize o dönem yardımlar yaptık. 20 milyon liranın üzerinde İskenderun, Adana, Osmaniye gibi bölgelerde yaşayan üyelerimize yardımlar yaptık. HAK-İŞ’in yaptığı yardımlarda en ön sıralarda yer almaya gayret ettik.” ifadelerini kullandı.

“EMEĞİN KUTSALLIĞINA İNANMIŞ BİR AİLEDE YETİŞTİM VE YOLUMU BU ŞEKİLDE ÇİZDİM”
Genel Başkan Değirmenci, programda Gazeteci Erkılıç tarafından sorularına şu şekilde cevap verdi.
“Emek davası kutsal bir dava. Ben atadan, babadan böyle gördüm. Babam da bir emekçiydi ve bizi emeğin kutsallığına inanarak büyüttü. Bugünlere çalışarak, üreterek, ürettiğimizi paylaşarak, tırnaklarımızla kazıyarak geldik. Bana ve aileme hiçbir konum altın tepside sunulmadı. Kayseri’de rahmetli Necmettin Erbakan hocamızın temelini attığı TAKSAN’da işçi olarak işe başladığımda, arkadaşlarımızın bir temsilci seçiminde, arzu etmeme rağmen şahsımı aday göstererek, yapılan seçimde baş temsilci olarak seçilmemle birlikte, Yunus Değirmenci olarak kulvarımı belirledim, yolumu çizdim. Çalışma hayatım, emek ve alınteri üzerine, mağdur ve mazlumlar üzerine çalışmalar yapmama vesile oldu. Ve oradan yola çıkarak, sendikal yaşamda bugüne kadar geldim. Tabi bunun üzerine milliyetçi muhafazakar yapınızı da eklendiğinizde, inancınızla kutsal gördüğünüz emek davası birleştiğinde, sorumluluğunuzla birlikte yükünüz de artıyor Biz bu emek davasına inandık. Elhamdülillah başarılarla dolu bir sendikal yaşamı inşa ettik. Bize inananlardan aldığımız güçle, oturduğumuz koltuğa bir şeyler katarak, çalışanları mutlu etmeye, işletmeleri daha güçlü hale getirmeye, daha da önemlisi HAK-İŞ misyonuyla büyümüş bir kardeşiniz olarak, ülkemizin mağduruna, mazlumuna, devletimizin bekasına, milletimizin refahına katkı verecek çalışmaların içerisinde yer aldık ve almaya devam edeceğiz. 10 yıl önce aldığım genel başkanlık görevine geriye baktığımda başarılı işler yaptığımızı görüyorum. Sahadan gelen geri dönüşlerde bunu fark ediyoruz. Güzel bir ekiple güzel işler yapıyoruz. Sendikacılığı sadece toplu iş sözleşme imzalayıp, sadece ücret artışı yapılmasını sağlayan bir anlayışla sendikacılık yapmıyoruz. Özçelik-İş Sendikası üyesinin her anında yanındadır.”

“KAVGA VE KAOSLA İŞİMİZ OLMAZ”
“Bizim kuruluş amacımız kavga etmek değildir. Sendikanın amacı temsil ettiği kitlelere hak ve menfaat sağlamak, onları refahını artırmak, iş barışını sağlamak ve onların aile bireyleriyle birlikte mutlu olabilecekleri bir düzenin kurulmasına katkı vermektir. Diğer taraftan bakıyorsunuz, işletmeler de bizim. İşletmelerin büyümesi, gelişmesi, üretimini ve istihdamını artırması sendikaların ana görevi olması lazım. Cumhurbaşkanımızın yatırım, istihdam, üretim, ihracat sözünü çok severim. Bu sloganı Özçelik-İş Sendikası kendisine şiar edinmiş durumdadır. Biz işletmelere sahip çıkıyoruz. Mesaimizi hakkıyla dolduruyoruz. Alınterimizi akıtıyoruz. Makinelere sahip çıkıyoruz. Malzemeleri koruyoruz. Verimli üretim yaparak, işletmeleri koruyoruz. Aynı zamanda ülkemin geleceğini koruyoruz. Bunun karşılığında şunu beklemek en tabi hakkımız. Ücretimiz zamanında verilsin. Sosyal taleplerimiz karşılansın. İş barışı içerisinde bizim varlığımız dikkate alınsın. Daha da önemlisi, o işletmenin bir parçası olduğumuzun farkına varılsın isteriz. Karşılıklı iş barışını sağlayıp, bu ülkenin üretenleri olarak, sermayeye katkı verirken, beraber ne yapabiliriz noktasında kimse varlığımızdan rahatsız olmasın. Kavga asla bizim işimiz değil. Kaostan beslenen bir yapıya sahip değiliz. Rakiplerimizle kavga etmeden, sendikal yaşama ve çalışma hayatına emekçilere neler kazandırabiliriz, neler verebiliriz bunun peşindeyiz.”

“TOPLU İŞ SÖZLEŞME MASASINDA DİKLENMEDEN DİK DURMASINI BİLİRİZ”
“Toplu iş sözleşme masasında bizler müzakerelerimizi diklenmeden dik durarak yaparız. Masayı terk etmeyiz. Muhataplarımızı masadan kaçıracak bir tavrı asla ortaya koymayız. Amacımız orada toplu iş sözleşmesi imzalayarak, üyelerimizin beklentilerini karşılamak. Ama bu her şeye boyun eğeriz demek değildir. Özçelik-İş Sendikası bu olumlu anlayışına rağmen, anlayışsız işveren karşısında da ne yapacağını çok iyi bilir. Biz iyi niyetli bir sendikayız. HAK-İŞ’ten aldığımız terbiye, HAK-İŞ’in mutfağında yetişmiş bir kardeşiniz olarak, ülkemizin kaosuna, kargaşasına hizmet eden bir anlayışın içinde değiliz. Biz bu ülkenin gerçekten sevenleriyiz. Ülkemizde huzur, barış, büyüme, üretim, kalkınma olsun istiyoruz. Bunları yaparken de, bu söylediğim değerlere, toplu iş sözleşme masasında azami ölçüde bağlı kalarak hareket ediyoruz. Bütün bunlara rağmen, zaman zaman işçiyi yok sayan anlayış bizi çileden çıkarıyor. Biz yine sokağa illegal bir hareket olarak çıkmıyoruz. Kanunun bize verdiği yetkiye dayanarak grev kararımızı alıp, sahaya iniyoruz. Sahada da masadaki nezaketimizi, aynı direncimizi gösteriyoruz. Bakın Türkiye’nin en uzun grevi olacak Hatay Dörtyol’daki Yolbulan Metal’deki grevimiz. İlk greve çıktığımızda söz verdim, 6 ay değil, 6 yıl da sürse, sizleri ekonomik olarak namerde muhtaç etmeyeceğim dedim. Her ay ödemelerini yapıyoruz. Ayda bir sefer gıda yardımı yapıyoruz, belediyeler, siyasi partiler, sivil toplum örgütleri de ellerinden gelen katkıları veriyorlar. Dolayısıyla biz grevi amaç değil, araç olarak kullanırız. İnsafsız, vicdansız, işçiyi hor gören bir anlayışa karşı yasanın verdiği gücü orada kullanırız.

“2025’TE BELKİ DE KARDEMİR SÖZLEŞMESİ GİBİ BİR SÖZLEŞME DAHA YAPILAMAZ”
“KARDEMİR toplu iş sözleşmesi, benim 38 yıllık sendikacılık hayatımın en başarılı sözleşmelerinden biridir diyebilirim. KARDEMİR’de sorumluluğun farkındaydım. Üyelerimizin benden beklentilerini biliyordum. Üyelerimizin şahsıma, sendikama, yönetim kuruluma karşı beklenti içerisinde olduğunu biliyordum. Masaya otururken, KARDEMİR yöneticilerine şunu söyledim. İşçinin sizden de bizden de beklentisi var. Ücretler artık geçinmeye yetmemeye başladı. Hayat pahalı dedik. Ayrı gayrı değiliz dedik. Biz de doğru verileri ortaya koyarak, çok güzel ikna ettik. Belki de 2025 yılında böyle bir sözleşme daha imzalanmayacak. Yüzde 54.38’lik bir ücret artışıyla Türkiye’nin sözleşmesi dediğimiz bir sözleşme imzaladık. KARDEMİR işçisi, KARDEMİR işvereni memnun, biz sendikacılar memnunuz. Karabük halkı ve esnafı da memnun. İnşallah Karabük’ümüzde daha başarılı işleri hayata geçirmek için elimizden geleni yapacağız. Allah Cumhurbaşkanımızdan da razı olsun. KARDEMİR’e görevde olduğu süre boyunca destek verdik, sahip çıktı ve KARDEMİR’in bugünkü güçlü yapısına kavuşmasına büyük katkı sağladı.”

“YAPILANA TEŞEKKÜR EDER, YAPILMAYANI TALEP EDERİZ”
“1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü şanla, şerefle, heyecanlı bir şekilde kitlesel olarak kutluyoruz. HAK-İŞ olarak, 1 Mayıs’ı her yıl başka bir ilde kutlama kararı almıştık. Bu yıl inşallah Rize’de yapacağız. Biz Rize’de 1 Mayıs programımız yaparken, 81 ilde il başkanlarımız basın açıklamaları yapacaklar. 1 Mayıs’ı ideolojik bir yapının ötesinde emekçinin bir hakkı olarak görüyoruz biz. 1 Mayıs’ın tatil edilmesinden dolayı hükümete teşekkür ediyorum. 1 Mayıs’ın daha da anlamlı olabilmesi için emekçilere daha fazla imkanların sunulmasını hükümetimizden bekliyoruz. Biz HAK-İŞ ve bağlı sendikaları olarak, yapılanları takdir eder, teşekkür ederiz, yapılamayanları talep ederiz.”

Bizi sosyal medyadan takip edin

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

blank
İhlas Haber Ajansı tarafından
02 Mayıs, 2025 16:33 tarihinde yayınlandı
A+ A-

Rektöre “Dayı” diyen üniversite öğrencisi yaşadığı o komik anları anlattı

Gümüşhane’de kaldıkları öğrenci yurduna gitmek için otostop çekerken bindikleri aracı üniversite rektörünün kullandığını öğrenen ve rektöre ‘Dayı’ diye hitap eden üniversite öğrencisi Kadir Can Karakoç, yaşadığı o komik anları anlattı.
Gümüşhane Üniversitesi’nde eğitim gören üniversite öğrencileri, yurtlarına gidebilmek için akşam otostop çekerken bir araç onları almak için durdu. Kendilerini araca alan kişinin Gümüşhane Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Oktay Yıldız olduğundan haberi olmayan üniversite öğrencileri, ‘Dayı’ diye hitap ettikleri Rektör Prof. Dr. Oktay Yıldız ile yurtlarına gidene kadar sohbet ettiler. Okudukları kısımdan, kentten ve üniversiteden memnuniyetlerine kadar birçok bahiste öğrencilere sorular soran Prof. Dr. Oktay Yıldız, son olarak üniversitenin yeni rektörünü tanıyıp tanımadıklarını sordu. Aracın ön koltuğunda oturan Diyarbakırlı Bilgisayar Programcılığı 1. sınıf öğrencisi Kadir Can Karakoç (21) rektörü tanımadığını söyleyince Prof. Dr. Oktay Yıldız, Gümüşhane Üniversitesi’nin yeni rektörünün kendisi olduğunu söyledi. Bu karşılık karşısında çok şaşıran öğrenci, seyahat boyunca ‘Dayı’ diye hitap ettiği rektöre heyecanla ‘Dayı rektörüm’ diye hitap edince Rektör Yıldız ve araçtakiler kahkahalara boğuldu. O anlar ise toplumsal medyada milyonlarca sefer izlendi.
Rektör Yıldız’a ‘Dayı’ diye hitap eden Gümüşhane Üniversitesi öğrencisi Kadir Can Karakoç, yaşadığı o komik anlarla ilgili olarak toplumsal medyada ve yakın etrafından olumlu reaksiyonlar aldığını söyledi. Karakoç, arkadaşlarının rektörü tanımalarına karşın kendisine söylemediklerini ve rektörle yaptığı samimi muhabbetle birlikte ortaya çıkan imajlardan ötürü çok keyifli olduğunu söyledi.

"Sürücünün rektör olduğunu anlayınca kibarlaşmak istedim, ‘Dayı rektörüm’ dedim"
Kendisini aracına alan kişinin rektör olduğunu öğrenince ne söyleyeceğini bilemediğini belirten Kadir Can Karakoç, "Yurda gitmek için otostop çektik. Bir dayı durdu yanımızda. Bizi aldı, güzel bir insandı, muhabbeti hoştu. ’Rektör hakkında neler düşünüyorsunuz?’ diye sordu bize. Ben de halktan biri sandım, hoş güzel konuşuyordum. En son ’Ben rektörüm’ dedi. Biz şok olduk. Geridekiler biliyormuş, bozuntuya vermiyorlarmış. Uygunuyla, kötüsüyle reaksiyonlar aldım. Herkes bana görüntüyü attı, memleketten atan oldu, Afganistan’dan bile imaj atan oldu. Tüm Diyarbakır, tüm Türkiye görmüş. Annem aradı, ’Oğlum bu türlü şeyler yapma, haber olmuşsun’ dedi fakat o da beğendi; ’Çok hoş bir sohbet olmuş’ dedi. Çok şaşırdım. Koskoca rektörle oturmuşum konuşuyorum. Bir an kibarlaşayım, rektörüm gelmiş dedim. Ne söyleyeceğimi bilemedim, ‘Dayı rektör’ demişim hatta" dedi.

"Aracı müddetin rektör olduğunu biliyordum fakat söylemedim"
Görüntüleri kayda alan ve rektörü tanımasına karşın arkadaşına söylemediğini belirten Adem Şen (21) ise, "Yurdumuz yüksekte olduğu için geç saatler olunca otostop çekiyoruz genelde. O gün de otostop çektik. Bir araç durdu, bindik ona. O anda önümde arkadaşımla sürücü çok hoş sohbet ediyordu, ben de telefonumu çıkardım kaydettim. Sonraki gün uyandık baktık, bayağı izlenmiş. Ben rektör olduğunu biliyordum fakat söylememe tarafındaydım, ’Bakalım ne diyecek?’ diye merak ettim. Baktım arkadaşımız da şaşırdı o görüntüde da görüldüğü üzere. Hoş bir muhabbet döndü. Kadir çok komik ve sempatik bir çocuk. Onunla hayatta canın sıkılmaz" diye konuştu.

Bizi sosyal medyadan takip edin

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.