Bölgenin Sesi Gazetesi tarafından
06 Kasım, 2023 11:34 tarihinde yayınlandı
A+ A-

İsrail’in hedef gözetmeyen saldırıları Filistinli çocukların psikolojilerini yıkıma uğratıyor

Uzmanlar, İsrail'in 7 Ekim'den bu yana düzenlediği saldırılara maruz kalan Filistinli çocukların psikolojik olarak yıkıma uğradığını, bu durumun çocuklarda uzun süreli travmalara ve ruhsal bozukluklara yol açabileceğini belirtiyor.

İstanbul
İbn Haldun Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sefa Bulut ile Doğuş Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sevcan Karakoç, AA muhabirine, savaşa maruz kalan çocukların psikolojik travmalarını değerlendirdi. Prof. Dr. Bulut, İsrail saldırılarında siviller arasında çoğunlukla kadın ve çocukların hedef alındığını kaydederek, bu saldırıların özellikle çocukların zihinlerinde derin ve tamiri mümkün olmayan yaralara neden olduğunu söyledi. Filistinli çocukların, İsrail bombardımanıyla büyük korku ve çaresizlik hissine kapıldığını, bir yetişkinin bile kaldırmayacağı duygusal yükün çocuklara yüklendiğini aktaran Bulut, şu değerlendirmede bulundu: "Gazze'deki çocuklar müthiş bir çaresizlik duygusu, korku, şok, bilinmezlik ve psikolojik yıkım yaşıyor. Bu çocuklar, anne, baba, kardeşler de dahil olmak üzere aile üyelerinden en az birini kaybetti. O kayıpla baş etmeye çalışırlarken bir de sürekli olarak bir yerden başka bir yere göç etmek zorunda kalıyorlar. Tam bir yere sığınmışken, yeniden bombardımana uğruyorlar. Buradaki çocuklar için açıkça şunu söyleyebiliriz; maalesef İsrail onlara cehennemi yaşatıyor." Bulut, İsrail'in sistematik saldırılarına maruz kalan çocukların, yaşama ve geleceğe dair umutlarının söndüğüne dikkati çekerek, şöyle devam etti: "Bu çocuklar her şeyden öte inançlarını yitirdi. Hemen hepsi büyüyüp bir yetişkin olabileceğine inanmıyor. 'Ben ortaokulu bitirip liseye gideceğim, üniversiteye gideceğim veya büyüyüp evleneceğim, çocuklarım olacak' gibi hayalleri, planları kayboluyor. Gelecek algılarını kaybediyorlar ve zamanla 'Nasılsa yakın bir zamanda, bir yerde öleceğim' diye düşünüyorlar. Bu kadar travmatik olaylara maruz kalan çocuklar umutlarını kaybediyor." Savaş çocuklarının rehabilitasyonunun, huzurlu bir geleceğin tesisinde oldukça önemli olduğuna vurgu yapan Bulut, şunları söyledi: "Bu kuşağı iyileştirmek çok önemli, çünkü bu çocukları iyileştiremezsek bu semptomlar daha zararlı hale gelir. Çocukların şiddete yönelimine, kişilik bozukluklarının görülmesine, kronik depresyonlara, intikam alma isteğine neden olabilir. Buradaki çocukların dünyaya bakışları, algıları artık hayatlarının sonuna kadar değişecek. Artık bir daha dünyayı güvenli bir yer olarak göremeyecekler. Bölge ülkeleri ve uluslararası kuruluşların bu çocuklar için harekete geçip onları sahipsiz, bir başına bırakmaması, onlara kucak açıp yaralarını bir an önce sarması gerekiyor. Rehabilitasyon süreci çok önemli."

Çocukların güçsüz oldukları için hedef olmaları tamamen bir ayrımcılık

Prof. Dr. Karakoç da savaşlarda sivillerin hedef alınmasının insanlığa karşı işlenen suçlar kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizerek, "Savaşlar oluşumuna bakıldığında çocuklar tarafından değil yetişkinler tarafından gerçekleştirildiği ve çocukların üzerinde olumsuz etkilere sahip olduğu için bir açıdan çocuk hakları ihlali veya çocuğun ihmali ve istismarı kapsamında da değerlendirilebilir. Çocuklar kendilerini ne fiziksel ne de bilişsel olarak savunabilecek durumda olmadıkları için aslında korunmaları gereken bir konumdayken, güçsüz oldukları için hedef olmaları ise ayrımcılıktır." dedi. Savaşların "en masum kurbanı" olan çocuklarda, yoğun zihinsel gelişim bozuklukları ve psikolojik rahatsızlıklar görülebileceğine dikkati çeken Karakoç, şunları kaydetti: "Aileleriyle ya da tek başına göç etmek zorunda kalan çocuklar, hem istekleri dışında hareket ettirildikleri için hem de gelişim çağında olup henüz kimlik yapılarını geliştirmedikleri için en çok etkilenen gruptur. Göçe zorlanan çocuklarda arkadaş ilişkilerinde sorunlar, hiperaktivite ve davranış bozuklukları, travma sonrası stres bozukluğu, düşük benlik saygısı, uyum sorunları, düşük yaşam doyumu ve akademik başarısızlık, madde bağımlılığı, suça ve şiddete eğilim, zorbalığa uğrama ve aynı şekilde zorbalık yapma daha fazla bildirilmiştir." Karakoç, savaş çocuklarının psikolojilerinin profesyonel destekle onarılmaya çalışılmasının önemine değinerek, şu tespitlerde bulundu: "Çocukların savaş sırasında okulsuz kalmaları, savaş sırasında ve sonrasında yetersiz bakım görmeleri, beslenmelerinin bozuk olması, çevresel uyaranların az olması gibi sebeplerle zeka (IQ) puanlarının düştüğü bilinmektedir. Ayrıca travma sonrası stres bozukluğu, depresyon, kayıp yaşantıları ve yoğun kaygı çocukların dikkatinin dağınık olmasına, karar verme ve muhakeme becerilerinin gerilemesine neden olur. Kişilik gelişimi açısından savaş gibi toplu travmaya uğrayan çocukların bir grubu ileride daha güçlü bir kişilik geliştirirken ve yaşama tutunurken, bir grubu ise sorunlu kişilik özellikleri geliştirebilir. Kin, nefret, öç alma gibi dış dünyaya karşı saldırganlık ve yaşamın anlamsızlığı, mutsuzluk gibi kendine dönük öfke yaşayabilir."

İsrail-Filistin çatışması

Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, 7 Ekim sabahı, İsrail'in "Filistinlilere ve başta Mescid-i Aksa olmak üzere kutsal değerlerine yönelik sürekli ihlallerine karşılık verme” gerekçesiyle kapsamlı saldırı düzenlerken, İsrail ordusu da Gazze Şeridi'ne yoğun hava bombardımanı başlattı. İsrail, Gazze'den düzenlenen saldırılarda 315’i asker 1400'den fazla İsraillinin öldüğünü, 5 bin 132 kişinin yaralandığını duyurdu. Gazze'deki Filistin Sağlık Bakanlığına göre, İsrail'in saldırılarda 4 bin 800'ü çocuk, 2 bin 550'si kadın olmak üzere 9 bin 770 Filistinli öldürüldü, en az 24 bin kişi yaralandı. Batı Şeria ve Kudüs'te İsrail güçleri ve Yahudi yerleşimciler, 151 Filistinliyi öldürdü.(AA)
blank
Emine Çelik tarafından
16 Nisan, 2025 16:27 tarihinde yayınlandı
A+ A-

Karabük’ten Özgürlük Çağrısı

Zafer Partisi Karabük İl Başkanlığı, Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ için bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklama, Karabük Adliyesi önünde yapıldı.

Zafer Partisi Karabük İl Başkanı Sami Tokan, yaptığı konuşmada, "Zafer Partisi Genel Başkanımız Prof. Dr. Sayın Ümit Özdağ’ın esaretinin 86’ncı gününde Adalet Bakanlığının önündeyiz!" diyerek Özdağ’ın tutukluluğunu protesto etti. Tokan, Özdağ’ın "operasyon" ile gözaltına alındığını ve ilaçlarına el konulup apar-topar İstanbul’a götürülerek tutuklandığını belirtti. Ardından, 78 gün boyunca içi boş bir iddianame ile bekletildiğini ve şimdilerde ilk duruşmaya kadar 144 gün boyunca tutuklu kalacağını söyledi.

"Bu durum, adeta cezaya dönüştürülmüş bir tutukluluk ve düşman ceza hukuku uygulamasıdır," diyen Tokan, Ümit Özdağ’ın neden tutuklandığını şu sözlerle açıkladı: "Özdağ, 22 Ekim’de başlayan yeni açılımla; Öcalan teröristinin salıverilmesinin, Meclis’e gelip konuşabilmesinin, PKK teröristlerine af çıkarılmasının ve yeni bir anayasa ile devletin etnik temelde bölünmesi girişimlerinin önündeki en ciddi engel olduğu için esir alındı."

Tokan, Özdağ’ın kahraman gazilerimiz ve şehitlerimizin hatırasına sahip çıkmak, Cumhuriyetin değerlerini savunmak ve Türk milletinin çıkarlarını korumak için mücadele verdiğini vurguladı. "Bu nedenle onun esareti, milletine sadakat ve devletine hizmettir" dedi.

Zafer Partisi Karabük İl Başkanı Tokan, Özdağ’ın hukuksuzca tutuklanmasının partisini ve Türk milletinin mücadelesini asla engellemeyeceğini belirterek şunları söyledi:

 "Bu nedenle onun esareti; Milletine sadakat ve devletine hizmettir. Onun tutsaklığı; milli üniter laik devletin sigortasıdır, Onun mahpusluğu; Atatürk Çizgisinde Türk Milliyetçiliğine vurulan pranga, Türklük onur ve şerefine yapılan bir suikast ve Türk devletine yapılan bir baskındır.

Bu nedenle, onun Silivri’deki mevcudiyeti; Hem Türk devleti ve Türk milletine bağlılığın bir nişanesi, Hem de kahraman gazilerimize minnet, aziz şehitlerimize saygı duruşudur.

Ümit Özdağ’ı hukuksuzca tutuklayanlar, onu susturacağını, memleket mücadelesinin “Son Kalesi”, Zafer Partisinin dağılacağını zannettiler. Oysa Zafer Partisi,Türk halkının artan güç ve desteğiyle, artık daha güçlü, daha azimli ve memleket mücadelesinde daha kararlıdır.

İşte burada, Adalet Bakanlığı önünde, halkımızdan aldığımız güçle ilan ediyoruz:

Memleketi teröre teslim etmeyeceğiz, Öcalan’ın gelip Gazi Meclisimizi kirletmesine izin vermeyeceğiz, Etnik kimlikli, mezhep inançlı diye bölünmek yerine Bilim, Birlik ve Barış diyeceğiz, Bilinmeli ki; hepimiz birer Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Dündar Taşer ve nihayet her birimiz birer Ümit Özdağ’ız. Hepimiz Mustafa Kemal’in Askerleriyiz. Gücümüzü şanlı tarihimizden, Türklük kültür, bilinç ve şerefinden ve damarlarımızdaki asil kandan alıyoruz.

Burada, Sakın Sizden Adalet Dilendiğimizi Sanmayın. Adalet hakkımızdır.

Buraya daha büyük bir azim ve inançla mücadeleye yemin ettiğimizi haykırmak için geldik.Gür sesimiz, karanlık sarayların köhne odalarına ve en tenha köşelerine kadar gidecektir. Ve yine bilinmeli ki; Zafer Büyük Türk Milletinin olacaktır. Bizi öldürmeden susturamazsınız! NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE"

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.