Karabük’te Mülteci Çocuk Olmak

Karabük’te Mülteci Çocuk Olmak

Yayın: 05.12.2023 11:42 |Güncelleme: 27.12.2023 16:38
Paylaş:
A+ A-

Türkiye, sığınmacılara en çok ev sahipliği yapan ülkelerin başında yer alıyor. Göç İdaresi Başkanlığı’nın Mayıs ayında açıkladığı resmi verilere göre ülkemizde kayıtlı yabancı sayısının toplamı 4 milyon 990 bin 663 olarak belirtildi.

Mülteciler Derneği’nin verilerine göre, Türkiye’de kayıt altına alınmış, geçici koruma statüsündeki Suriyeli sayısı Temmuz ayı itibariyle 3 milyon 329 bin 516 kişi ve bunların yüzde 72’si kadın ve çocuklardan oluştuğu öğrenildi. Suriyeli göçmenlerin yaşadığı sorunların başında ise çocuklarının eğitime erişememesi geliyor. Milli Eğitim Bakanlığının 2021 yılı verilerine göre, okula giden Suriyeli çocuk sayısı 938 bin, ancak okula gitmeyen çocuk sayısı 435 bin olarak bildirildi. İçişleri Bakanlığı, Nisan ayında 230 bin Suriyeli Türkiye vatandaşı olduğunu açıkladı. TÜİK üzerinden ulaşılabilen Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre, Türkiye’de ikamet eden yabancı nüfus bir önceki yıla göre 31 bin 800 kişi artarak 1 milyon 823 bin 836 kişi oldu. Bu kişilerin uyruklarında ise Irak, Afganistan ve Rusya başı çekiyor. Bu sayıya, geçici koruma altındaki Suriyeliler dâhil değil. 

Kimlik Yoksa Okul Yok; Okul Varsa Kaynaşma Yok

Büyükşehirlerde mültecilerin daha fazla olduğunu, özellikle kimlik sahibi olmayan göçmenlerin kamusal hiçbir alandan faydalanamadığı sıkça gündeme geldi. Mülteci çocukların hakları, faydalanabilecekleri hizmetleri ve mekanizmaları hakkında bilgi sahibi olmaları önem taşıyor. Ülkemizde tüm göçmen çocukların eğitim destek hizmetlerinden ayrım olmadan eşit bir şekilde faydalanmaları sağlanıyor. Aileler ise çoğu zaman nereye başvuracaklarını bilmiyor. Hele ki yoksulluk var ise çocuk işçi sayısının arttığı, kimliği olmadığı için güvencesiz bir şekilde çalıştırıldığı biliniyor. Türkiye’de 10 yılda mülteci çocuk işçi sayısının rakamları ortaya çıkarıldı. Bu veriler sendikalar tarafından her yıl yayınlanıyor. Bunun yanında bir de engelli mülteci çocukların rehabilitasyon merkezlerinden ücretsiz olarak yararlanmaları dile getiriliyor. Çoğu aile bunu bilmiyor.

 

Karabük’te yaklaşık 1.300 mülteci öğrenci var.

Karabük’te ikamet izni bulunan yabancıların sayısı 7 bin 897 olarak yayınlandı. Karabük’te kimliği olan mülteci öğrencilerin okullara kayıtları yapıldı. Birkaç yıldır okuyan öğrenciler uyum sağlamakta zorlanıyor. Uyum sürecinde nelere dikkat edilmelidir? Çocuklarımızda kutuplaşmalar olduğunu biliyor musunuz?

Karabük’te bir mülteci çocuk, “Kendimi yalnız hissediyorum okulda bir tane arkadaşım yok, çünkü beni sevmiyorlar. Başka okulda bizim gibilerin (mülteciler) olduğunu biliyorum ama o okula da beni ailem gönderemiyor. Biz bu ülkede kalmak istemiyoruz. (Bu arada annesi de kimse bizi sevmiyor, diyor.) Çünkü bizi komşularımızda sevmiyor. Bir an önce gitmek istiyorum. Bizi sevmediklerini anlıyoruz.” diyerek kafa karıştıran bir gerçekliği gün yüzüne çıkarıyor. Peki, ne yapmamız gerekiyor? Mahalle mahalle, okul okul mültecilere bakış farklılığı mı var?

 

Hepimize Çok İş Düşüyor

Mülteciler Derneği’nde gönüllü olarak Psikolojik Danışman ve Rehberlik hizmeti veren Süreyya Köroğlu’nun açıklamasına göre; “Mülteci çocukların eğitimini olumsuz etkileyen temel faktörlerden biri dil sorunudur. Diğerinin de okulda yaşadığı duygusal, davranışsal ve bilişsel sorunlar olduğu ortaya çıkıyor. Öğrenciler kendilerini değersiz ve kabul edilmez olduklarını düşünerek çevrelerinden soyutlanma yoluna gidiyor. Göç başlı başına stres unsuru olan bir deneyimdir. Stres ise var olan dengenin bozulmasına bireyin verdiği psikolojik tepkidir. Göç süreci yaşayan çocuklarda travma sonrası stres bozukluğu, depresyon, kaygı, öfke, suçluluk, kabus görme, agresif davranışlar sergileme, hafıza ve bellek problemleri, yalnızlık gibi sorunlar oluşabilir. Bu durum çocukların sosyal ve eğitimsel uyumlarını ve başarılarını etkilemektedir. Geldiği toplumun kültürü, etnik yapısı, dil, din ve düşünce gibi nedenlerinden dolayı ayrıma maruz kalan çocuklar topluma adapte olamadığı gibi yabancı hissetmektedir. Maalesef mülteci aileler, savaş, çatışma ve göç sürecinde yaşadıkları travmalardan dolayı çocuklarına destek olamamakta ve bu nedenle çocuklar travma sürecinde bütün sorunlarla kendileri baş etmek zorunda kalmaktadır.”

Akran Zorbalığı

“Akran zorbalığı önceleri, bir grup öğrencinin kendi isteklerini yerine getirmeyen bir başka öğrenciye yönelik yaptıkları fiziksel şiddet olarak tanımlansa da artık zorbalığı tanımlamada bazı farklı boyutlar vurgulanıyor. Günümüzde zorbalık bir öğrenciye/öğrencilere yöneltilen, içinde neden olmayan, zorba ve kurban arasında güç dengesizliğinin olduğu, tekrarlayıcı nitelikte bir tür saldırganlık olarak tanımlanıyor. Zorbalık genellikle şiddetle veya saldırganlıkla karıştırılıyor.  Zorbalıkla şiddet, fiziksel olarak ortaya çıktıklarında birbirine benzemekle birlikte zorbalığın, kurbanla zorba arasındaki güç dengesizliğini gerektirmesi ve tekrarlı olması gibi ayırt edici özellikleri açısından zorbalık ve şiddet birbirlerinden tamamen ayrılıyor.

Zorbalığa maruz kalmak çocukların okullarında devamsızlık yapmalarına, eğitimlerini yarıda bırakmalarına ya da okul ortamında tedirgin hissederek öğrenme ortamından uzaklaşmalarına ve iletişimden kaçınarak sosyal çevre ile bağlarını koparmasına sebebiyet vermektedir. Nitekim yapılan bazı araştırmalarda akran zorbalığı yaşayan kişilerin depresyon, anksiyete gibi psikolojik problemler yaşadıkları, intihar eğilimlerinin yüksek ve benlik saygılarının düşük olduğu tespit edilmiştir. Bu durum, mülteci çocuklar açısından kayıp nesillerin ortaya çıkmasına, uyum ve toplumla bütünleşme noktalarında pek çok başka probleme de (Çocuk işçiliği, suça sürüklenme, çeteleşme, insan ticareti mağduru olma, madde bağımlısı olma, organ kaçakçılığı kurbanı olma, ihmal-istismar, çocuk yaşta evlilikler, akran zorbalığı gibi) yol açabilir.”

Okul Yöneticileri ve Öğretmenler Zorbalığı Önlemek Adına Neler Yapabilir?

Okul, mülteci çocuklarla içinde yaşamaya başladıkları yeni toplum arasında bir köprü görevi görür. Çocuklara geldikleri kültürü tanıtan, yeni toplumsal yaşama adapte olmalarını sağlayan, akademik becerilerini geliştiren, sosyal beceriler kazandıran ve sosyal duygusal gelişime katkıda bulunan kurum, okuldur. Kayıp ve travmalarla başa çıkmaya çalışan çocukların okuldaki akademik çalışmalarına yoğunlaşabilmeleri için öncelikle psikolojik destek almalarına ihtiyaçları vardır. Bu sebeple öğretmenlerin ve okul yöneticilerinin bu konuda farkındalık sahibi olmaları ve mülteci çocukların zorbalığın herhangi bir türünü deneyimlemelerine asla fırsat vermemeleri gerekir. Zira çocuk okulda güvenli bir ortamda bulunduğunu düşündüğü zaman onun yaşam kalitesi ve memnuniyeti de bu durumdan pozitif etkilenecektir. Öğretmenlerin ve okul yöneticilerinin mülteci öğrencilerin toplumsal uyumunu sağlayabilmek için güvenli bir okul ve sınıf ortamı oluşturmaları gerekir. Mülteci çocukların okulda karşılaştıkları her türlü zorbalık ve ayrımcılıkla mücadele etmelidirler. Sınıflarında Suriyeli çocuklar olan öğretmenlere, sınıflarında toplumsal uyumla ilgili sorunları nasıl çözecekleri ve sıkıntı çekmekte olan çocukların eğitimini nasıl destekleyeceklerine dair özel eğitim verilmesi, bu problemlerin hafifletilmesine yardımcı olabilir. Zira yapılan bazı çalışmalarda bu konularda öğretmenlere verilen eğitiminin olumlu çıktıları olduğu görülmektedir Uygulamaya yönelik önerileri maddeler halinde şu şekilde sıralamak mümkündür; Mülteci çocukların okullara uyum sağlama sürecinde en kritik rol okul yöneticilerine aittir. Okullardaki öğretmen ve idarecilere mülteci eğitimiyle ilgili uygulamalı eğitim verilebilir. Mülteci çocuk ve gençlere eğitim veren öğretmenlerin hem eğitsel hem de sosyo-kültürel anlamda yeterliklerinin artırılmasını kolaylaştırıcı çalışmalar yapılabilir. Psiko-sosyal destek imkânları artırılıp yaygınlaştırılabilir; bu hizmetlerin meslek elemanları aracılığıyla sunulmasına azami dikkat gösterilebilir. Mülteci ve Türk akranların bir arada ahenk içinde yaşamlarını sürdürebilmeleri amacıyla her iki grubun okullarında ayrımcılık karşıtı bir bilinç uyandırma ve uyum içinde bir arada yaşama konularında içerik ve etkinlikler oluşturulabilir. Okullarda kaynaşmayı sağlayıcı sosyo-kültürel etkinliklere daha fazla yer verilebilir. Tüm öğretmenler mültecilere yönelik psikososyal destek konusunda daha fazla uygulamalı eğitim alabilir. Okullarda zorbalığın engellenmesine yönelik kampanyalar düzenlenebilir ve okullar mülteci öğrencilerin kendilerini güvende hissedecekleri mekanlar haline gelmesi sağlanabilir. Türkçe öğrenebilmenin önündeki engellerin ortadan kaldırılabilmesi için ev içi ortamda çocuklarda iki dilliliğinin oluşturulması için aileler desteklenebilir. Türkiyeli ve Mülteci çocukların birlikte katılabileceği çeşitli ders dışı etkinlikler düzenlenebilir, Türk akranları ile etkileşimle dil öğrenme ve kaynaşma fırsatları oluşturulabilir. Çevirmenlerin yer aldığı aile toplantılarında ebeveynlerin Türk eğitim sistemini daha iyi anlamaları ve adapte olmaları sağlanabilir. Okul personeli ile birlikte yerel yönetim çalışanları çeşitli sosyal etkinliklerle mülteci çocukların izole olmasını engelleyebilir ve okul çevresine uyum sağlamaları kolaylaştırılabilir. Türk eğitim sisteminde yer alan derslerin öğretim programlarına ötekileştirme ve şiddeti engelleyecek, çocuklar arasında sağlıklı ilişkilerin kurulmasını kılavuzluk edecek ortak temalar konulabilir.” (Esra Oğuzkağan Özkan)

Not: (Mülteciler Derneği‘nin ve Türkiye Göç İdaresi Başkanlığı‘nın bilgilerinden yararlanılmıştır.)

Yorumlar

  1. Semra

    Neden zorla içimize sokmaya çalışılıyor. Bir an önce ülkelerine dönmeleri için gayret gösterilsin 😡

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

INVAMED Başkanı Dinç’ten 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı mesajı

Anadolu Ajansı
Yayın: 20.05.2024 08:48
Paylaş:
A+ A-

İSTANBUL (AA) – INVAMED Başkanı Raşit Dinç, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı dolayısıyla kutlama mesajı yayımladı.

Dinç, mesajında, INVAMED ailesi olarak, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'nı minnet, gurur ve geleceğe olan inançlarıyla kutladıklarını belirtti.

Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının 105 yıl önce, milletin birliği, beraberliği ve bağımsızlığı uğruna vereceği mücadeleyi başlatmak için Samsun'a çıktığını aktaran Dinç, “INVAMED olarak, Atatürk'ün, 'Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.' sözünü parola alıyoruz.” ifadelerini kullandı.

Dinç, o günlerde memleketin her bölgesinin işgal altında olduğunu belirterek, mesajında şunları kaydetti:

“Milleti ayağa kaldırmak ve sömürgecileri topraklarımızdan kovmak için Samsun gemisine binenlerin büyük bir cesareti, kararlılığı ve inancı vardı. Samsun'da işaret fişeğini yakarak başlayan, İzmir'de düşmanı denize dökmeye ve oradan da Cumhuriyet'in ilanına kadar giden uzun yol bizlere anlamlı bir miras bırakmıştır. Bugün 19 Mayıs'ın 105. yılında INVAMED ailesi olarak bu inanç ve kararlılık ile ülkemiz için çalışıyoruz.

'Üreten Bir Gelecek' vizyonuyla sürdürülebilir kalkınmanın anahtarı olan bilim, teknoloji ve inovasyona sağlık için yatırım yaparak, Türkiye'yi daha müreffeh yarınlara taşıma kararlılığı içindeyiz. Dün Samsun'a adım atılırken bilim yol gösteriyordu. Bugün de yolumuzu bilim aydınlatıyor. Bu duygu ve düşüncelerle 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'nın 105. yıl dönümünü kutlar, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, Cumhuriyetimiz uğruna mücadele eden herkesi rahmet, minnet ve saygıyla anıyoruz.”