Avatarı
Güner Erbay kaleminden...

KÜL VE HIDIRELLEZ

Güner ERBAY tarafından
07 Mayıs, 2023 13:36 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 05.10.2024 08:05
A+ A-

KÜL VE HIDIRELLEZ

Eskiden hıdırellez günleri konu komşu toplanıp pikniğe gidilirdi. Herkes karınca kararınca bir şeyler hazırlar ortaklaşa bir sofra hazırlanırdı. Yardımlaşmanın  toplumda önemli bir yeri vardı. Safranbolu'nun hıdırlık tepesinin anlamı da bu olsa gerek. Eskiden hıdırellez günleri buraya yardımlaşmanın önde olduğu, toplu piknik gezileri düzenlenirmiş. Yardımlaşma deyince de benim  aklıma niyeyse kül gelir. Niyeysesi belli aslında, şöyle ki: Kül sözcüğü ilk önce Simurgu, yani küllerinden doğan zümrüd-ü anka kuşunu, sonrasında kül çöreğini, daha da sonra "komşu komşunun külüne muhtaç" atasözümüzü anımsatıyor bana. Komşu komşunun külüne muhtaçtır demekle, bize acaba ne söylenmek isteniyor. Kül değersiz birşeydir, bir nevi çöp gibi, ona bile muhtaç oluruz demek midir manası. Yoksa tam tersi kül önemsiz gibi görünse de gerçekte ihtiyaç duyulan değerli birşeydir ve bu değerli şeyin yoksunluğunu, satılmaması nedeniyle ancak komşudan  temin edebiliriz mi ? Toplumu oluşturan insanlar, her türlü ihtiyaçlarını kendileri karşılayarak, bu derecede  bireysel yaşama  geçmeden önce, birbirlerine daha çok ihtiyaç duyuyorlardı. Birbirine ihtiyacı olan insan, kendi dışındaki diğer insanlara hoşgörü göstermek zorunluluğundaydı. Bu zorunluluk neticesinde sosyal yaşam gelişmiştir. Atasözümüz tüm bu yazdıklarımı özetler nitelikte. Küle tekrar gelirsek ; yakın geçmişte çamaşırlarımızı külle yıkıyorduk. Çamaşırlarımızı elle yıkamak eziyetli, meşakkatli bir işti. Şimdiki gibi deterjanı da yoktu, ya sabunla yahutta külle yıkanması gerekiyordu. Çocukken köye gittiğimizde  köyün çamaşırhanesinde külle yıkanan Çamaşırlara tanıklığım olmuştu. Çamaşırlar küllü suyla ıslatılıp,   ayakların ritmik vuruşlarıyla teperek yıkanırlardı. Tabi ki bizim için bir nevi oyundu ama öğrenmiştik. Bacak hem önden hem arkadan sallanarak  hareket ederken,ayak  çamaşırlara tokatı indirir. Zevkli gelirdi bize, öyle bir tarafı da vardır gerçekten. Sanki bir nevi dans eder gibi. Üstelik birkaç kişi aynı zamanda çamaşırlarını yakarsa, sohbet muhabbet gırla giderdi. Hem egzersiz, hem sosyalleşme fırsatı olurdu çamaşır günleri. Elbette  zorlu bir yaşam koşulu olduğu yadsınamaz bir gerçeklik.Yine de düşününce,  insan güçlüklerle dolu hayat şartlarında mutluluğu daha kolay yakalıyor. Hayat kolaylaştığı ölçüde tatminsizlik yaratıyor. Komşu komşunun külüne muhtaç sözü her ne kadar bizlere mecazi anlamlı gibi görünse de, bu cümlenin ilk söylenme ihtiyacı, çamaşır yıkmanın getirdiği gereklilikler neticesinde hasıl olmuştur. Ne var ki külle yıkanan çamaşırların tarih olması sebebiyle, bu cümlenin manasını kavramaktan bile çok uzaklarda konumlanmış bulunmamız, geçmişle bağlarımızı ne denli kopardığımızın bir ispatı olarak karşımızda dikilmekte. Geçmişle bağı kopmuş insan kökü olmayan ağaç gibidir. Toplumların geçmişi ile irtibatını kesmek toplumların yok oluşuna, bireylerin geçmişi ile ( içine doğduğu ailesi ile ) bağlarını kesmek bireylerin yok olmasına nedendir.Hepimize hayırlı Hıdırellezler diliyorum. Sevgilerimle, Sevgi özgürlüğün çocuğudur.