Avatarı
Haber Merkezi kaleminden...

NEREDEN NEREYE…!

Haber Merkezi tarafından
07 Mart, 2016 08:35 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 05.10.2024 08:15
A+ A-

NEREDEN NEREYE…!

Karabük’ün bugünkü ruh halinin geçmişle hiçbir bağlantısı kalmamış durumda. Tarihsel ortamın sürekli değişmesi en büyük etkeni oluşturuyor. İnsanlar şimdilerde geleceklerini farklı beklentiler üzerine kuruyorlar. Gençlerde bu durum daha belirgin biçimde görülüyor Ruh hallerini etkileyen en önemli husus; toplum olarak üretici durumdan tüketici duruma düşürülmemiz. Geçmişe baktığınızda Karabük üretici bir kenti idi. İşçi ve emekçi olmak büyük bir meziyetti. Fabrika işçi olmak bir statü kazanmak gibi bir şeydi. Küreselleşen dünya ,hızlı liberalleşme süreci ile birlikte Karabük değişime uğradı. Karabük artık emekçi ve değer üreten bir kent değil. Eskiden 40 haddehane çalışırdı. Şimdi 4-5 tanesi ancak çalışabiliyor. Bu haliyle Karabük üretici kimliğini yavaş yavaş kaybediyor. Böyle bir ortamda ruh hali kenti moral ve motivasyon açısından etkisizleştirir. Bu çok önemsenmesi gereken bir husustur. İnsanlar önce köyden çeşitli bahanelerle kente göç ettirildiler. Bunun sonucunda ilk önce köylerde üretim durdu. Kente göç eden insanlar,yaşamak için iş bulmak zorundaydılar. En düşük ücretle buldukları işlerde şöyle ya da böyle çalışmaya başladır. Karın tokluğu onlar için kente uyum göstermenin en büyük mükafatı idi. Bir süre sonra kent, istihdamda doygunluk yaşamaya başladı. Bunun sonucunda düşük ücretle de iş bulmak imkansızlaştı. İşte kentin ruh halini bozan yapılaşma böylece başladı. Sormak gerekir. Kente gelmiş,nüfusu artırmış,kalifiyesiz nitelikte bu insanlar şimdi ne yer,ne içerler.? Onlara kimler sahip çıkar.? Zaman zaman yaygın ve yerel medyaya yansıyan çirkinliklerin,kötülüklerin,fenalıkların ve hatta intiharların nedeni bu durum değil midir? Kim ne derse desin. Ortada bir gerçek var… Tüken toplum giderek önce kimliksizleşiyor. Çalışma şevkini giderek kaybediyor. Yapacak iş bulamadığı için dedikoduya başlıyor. Bir değer ortaya koyamıyor. İnsanlar bir iş yaptıklarını zannederek bir süre sonra kendi kendilerini kandırmaya başlıyorlar. Sorunları çözmede akılcı davranmıyorlar. Kavga ve dövüşe başlıyorlar. Kolaycılığı yaşam tarzı olarak benimsiyorlar. Öze değil biçime önem veriyorlar. En önemlisi de zamanın önemini kavramakta zorluk çekiyorlar. Atı olan Üsküdar’ı geçince de… Nerede hata yaptım diye dövünmeye başlıyorlar. Sizce psikoloji bu ruh haline ne der? Sosyolojiye gönderme yapamıyorum. Çünkü bu bozulmaya hiçbir bilim çare olamaz. İşin içinden çıkması mümkün değil… Yani… Sosyoloji resmen iflas etti.!

Bizi sosyal medyadan takip edin