Günümüzün en önemli sorunlarından birisi hızlı kentleşmedir. Köylerden kente göçlerin hızlanması bu durumun doğal sonucudur. Kentler bugün büyük bir sorunla karşı karşıya. Neden… Nüfus artışı ile birlikte bu mekanlarda uyum sorunu ortaya çıkmaya başladı. Birçok insan bu yüzden kentle bütünleşme sorunu yaşıyor. Kendilerine sahip çıkacak kapı arıyorlar. Mağdur durumdalar. Oysa buralara gelmeden önce kendi mekanlarında bir zamanlar ne kadar mutlu idiler. Kendileri üretip kendileri tüketiyorlardı. Şimdi öyle mi? Tamamen tüketici oldular. Kimileri nasiplerini çöplüklere bırakılmış artıklarda arıyor… Kimileri taşeron olarak çok ucuza çalışarak yaşama savaşı veriyorlar. Kimileri evlerde bakıcılık daha niceleri de temizlik işlerinde geçimlerini temin etme telaşı içindeler. Kentlerde yaşamak öyle bir kolay bir şey değil. Her şeyin bir bedeli var. Bedel ağır… Kolay değil kentli olmak. Zamana kendini bırakmak. Ve olacakları beklemek. Şanslı isen kendini kurtarırsın. Hani biri çıkacak önüne… Kardeşim sen ne iş yaparsın söyle bakalım diyecek. Sonra kafayı çalıştıracaksın. İşi iyi öğreneceksin. Girişkenliğini konuşturacaksın. Kendi iş yerini kuracaksın. Sonra… Sonra “Allah yürü ya kulum” diyecek. Bir bakmışsın argo deyiş ile “ köşe olmuşsun. Vay be… Ne ala zengin olma becerisi değil mi? Eskilerde bunu benzer ne hikayeler duyardık değil mi? Bunlar şimdilerde birdenbire kayboldu. Pekala bu noktada günümüzün gerçeği ne…! Okudukta işsiz kaldık. Yani işsiz kalmanın nedeni bir yüksek okul bitirmiş olmak. Buna akıl sır erdirmek mümkün değil. İnsanlar sanki devlet memuru olmak için okumuş. Yahu kendi iş yerini kendin aç… Boşuna mı okuttular seni. Cevap… Kendime güvenemiyorum. Olacak şey mi bu. Maalesef bizim ülkemizde oluyor demekten başka çare kalmıyor bizlere… Nereye bakarsanız bakın sorun var. Şu eğitim ve öğretim işinde bir türlü çağı yakalayamadık vesselam. Geçenlerde bir yazımda değindiğim gibi “eğitim üretim” için olmalı. Böyle olmadıktan sonra bu ülkenin insanları heba oluyor demektir. Ne ömürler geçti… Ne ömürler tüketildi bu uğurda. Ancak bir karınca yürüyüşü kadar dahi yol alınmadı hala… Yazık… Gerçekten çok yazık.