Karabük’ün erken cumhuriyet dönemi tarihi deyince aklıma hep İngilizler gelir. Çamlık su deposu yanında bulunan İngiliz mezarlığı bu anlatımın en güçlü kanıtıdır. İngiliz işçi ve mühendislerin bize sanayi üretiminin esaslarını burada öğretmeye çalıştıkları, köylü nüfusu nasıl işçileştirmeye çalıştıkları gerçekten başka bir yazıya konu olacak derinlikte önemli bir meseledir. Yenişehir konutlarının iki kattan fazla olmaması, yeşillikler içinde olması elbette İngiliz çevrecilik anlayışının bir ürünüdür. Fransız mimar Henry Prost, İngiliz zevk ve alışkanlıklarına göre Yenişehir’in yerleşke planını hazırlamıştır. Evet… Karabük ve İngilizler deyince… Akla gelen ilk şey; 3 Nisan 1937 yılı itibarıyla Brassart firması aracılığıyla Demir Çelik Fabrikası’nın inşaatı dolayısıyla o yıllarda İngiliz Mühendislerin Karabük’te faaliyet göstermesidir. İyi ama bunu bilmeyen yok gibidir. Benim burada durmak istediğim husus, İngiliz Mühendislerin Karabük’te yaşantısını konu alan bir tespit ile ilgilidir. Bu tespit; 1939 yılının ikinci yarısında Karabük Demir Çelik İşletmelerine Sümerbank tarafından staj yapmak için gönderilen 16 kişiden biri olan Kimya Mühendisi Seyit Ulubay’ın anılarına dayanmaktadır. Seyit Ulubay, ileriki yıllarda Karabük Demir Çelik Fabrikasında Müessese Müdürlüğü yapacak olan Ali Ulubay’ın da yeğenidir. Seyit Ulubay’ın Karabük’e staj yapmak için gelişi 2.Dünya Savaşı’nın neden olduğu gelişmelerle ilgilidir. 1 Eylül 1939’da Almanya’nın Polonya’ya saldırması buna İngiltere ve Fransa’nın 3 Eylül’de silahla karşılık vermesi üzerine 2.Dünya Savaşı başlamıştır. Türk hükümeti bunun üzerine bir önlem olmak üzere Almanya’de öğrenim gören öğrencilerini Türkiye’ye çağırmış,önlem almıştır. Sümerbank, Almanya’da okuyan bu öğrencilere ABD’de eğitim almaları konusunda ısrarcı olmuş ancak öğrenciler bu teklifi kabul etmemişlerdir. Aynı öğrencilere bu sefer İstanbul Teknik Üniversitesi’nde öğrenim görmeleri teklifi götürülmüş ancak öğrenciler Almanya’da bu konuyla ilgili süreci beklemeyi yeğlemişlerdir. Sümerbank bunun üzerine kendi tesislerinde bu öğrencilere staj yapmayı teklif etmiştir. Önerilen tesisler arasında Karabük Demir Çelik Fabrikası olmak üzere,Bursa Merinos ve İzmit Kağıt Fabrikası vardır. Seyit Ulubay’ın da içinde bulunduğu 16 kişi 1939 yılının ikinci yarısından aralık ayına kadar sürecek süre içinde staj için Karabük Demir Çelik Fabrikasında görev almayı yeğlemişlerdir. Karabük’e gelişi ve burada karşılaşılan ilginç durumu Seyit Ulubay,2007 yılı Ekim sayısında Turkish Journal adlı dergiye şöyle anlatmıştır. “1939 yılının ikinci yarısı idi. Karabük Demir Çelik fabrikalarını İngiliz Brassart firması kurmakta idi. Bizim Karabük’e vardığımız tarihte, kok fabrikası ile bir yüksek fırın çalışıyor, çelikhane ve haddehane montaj halindeydi. Kimya tahsili için Almanya’ya gönderilen ben, Faruk Göknil ve Yekta ÜLGEN ile Arif ULU kimya laboratuvar staj yapmak üzere verilmiştik. İlk önce stajyer olarak bir işimiz yoktu. Ben kimya analizlerini yapmayı bildiğimi söyledim. Diğer arkadaşlar bunu söylemediler ve staj süresini sorumsuzca devam ettirdiler. Benim bu şekilde bilgi vermemi istismar eden laboratuar şefi Cumartesi ve Pazar günleri dahil, analiz yapmamı ve geç vakte kadar çalışmamı istedi. Diğer arkadaşlar mesai bitimi olan saat 17.00’de gidiyor, hafta sonları da çalışmıyordu. Laboratuar şefine diğer arkadaşlar gibi saat 17.00’den sonra iş yerinden ayrılmayı teklif ettim, kabul etmeyince bende saat 17.00’de işyerini terk ettim. Şef beni üst makamlara şikayet etmiş olacak ki; şantiye sorumlusu İngiliz asıllı kişi beni çağırdı. Ben de kendisine açıkladım. Beni haklı buldu ve yalnız cumartesi günleri saat 13.00’e kadar çalışmamı rica etti.Bende kabul ettim ve kendisine teşekkür ettim. İngilizler Karabük’teki çalışmaları sırasında sanki bir İngiliz kolonisindeymişler gibi davranıyorlardı. Kurdukları bir İngiliz kulübünün kapısına ‘’Türkler giremez’’ diye yazmışlardı. Almanya’da okuyan 16 arkadaş buna çok bozulmuştuk. Kahvaltı ve yemekler aynı salonda yeniliyordu. İngilizlerin bu tavrına karşı Edirne mütaviyi İzzet Paşa’nın oğlu ve en yaşlımız olan Süheyl Furgacı şef seçtik. İngilizlere karşı, davranışlarını çeşitli yollardan boykot etmeye karar verdik. Sabah kahvaltısından önce hergün jimnastik yapıyorduk. Yemekhanede ayrı bir masamız vardı. Herkes masa etrafında toplanır ve şef oturalım deyince hep birden otururduk. İngilizler bizim bu kabil davranışlarımızı Sümerbank’a şikayet etmişler ve bizi Nazilikle suçlamışlar. O tarihte Karabük Demir Çelik Fabrikasında çok sayıda mahkum işçi çalıştırılıyordu. İzmir’li bir arkadaşımız Hasan ERTUCU bir gün mahkumlardan birine ne söyledi bilmiyoruz; iri yarı olan mahkum, arkadaşımızı yüksek fırından çıkan erimiş demir potasına atmak isterken elinden zor kurtardık. Karabük’te 1939 yılının Aralık ayına kadar kaldıktan sonra Hitler Almanya’sı ile Türkiye arasındaki durum açıklığa kavuşmuş olacak ki bizi tekrar Almanya’ya gönderdiler. …“ Bir tarafta 2.Dünya koşullarında çalıştırılmak üzere çeşitli hapishanelerden getirilmiş mahkumlar,diğer yandan İngiltere’den gelen işçi,teknisyen ve mühendisler. Şu Karabük’ün tarihi ne ilginç gelişmelere tanıklık etmiş değil mi? Bu arada İngilizlerin, Karabük Köyü Muhtarı nam-ı diğer adıyla Kır Mehmet’te üzüm goruğundan rakı yaptırdıklarını da unutmayalım tabii…