Okan Küçük kaleminden...

Okan Küçük Yorumluyor 19 Ocak 2025

blank
blank
Okan Küçük tarafından
19 Ocak, 2025 15:00 tarihinde yayınlandı
A+ A-

Okan Küçük Yorumluyor 19 Ocak 2025

Aslında her şey revizyon süreciyle birlikte başladı. HAK-İŞ Genel Başkan Yardımcısı ve Özçelik-İş Sendikası Genel Başkanı Yunus Değirmenci’yi yakından tanıyan, sendika içi birçok olayı bilen bir kişi olarak, girişte şunları söyleyeyim.

2022 yılında Yunus Değirmenci, seçildikten sonra sendika içinde bir takım rotasyonlara gitti. Verim alamadığı birçok personeli çıkarıp, yerine daha donanımlı, işinin ehli kişileri sendikaya aldı. İşte  sendikadan çıkarılanlar arasında sendikanın teşkilatlanma uzmanı da vardı. Ne olduysa ondan sonra oldu. Çünkü  işten çıkarılmadan önce hiçbir sorun  yoktu,  çıkarıldıktan sonra ortaya birtakım iddialar atıldı.

Bu ön girişten sonra geleyim konuya…

ARAŞTIRMAMACI GAZETECİLİK

Bir zamanlar ‘Araştırmacı Gazetecilik” meşhurdu. Gazeteci dediğin bir olayın peşine düşer, gerçekleri ortaya döker, işin aslını astarını vatandaşa aktarırdı.

Son yıllarda bu durum “Araştırmamacı Gazeteciliğe” evrildi. Araştırmadan, sorgulamadan yazıp çizmek moda oldu. Kamerayı eline alan, eli kalem tutan herkes ‘Araştırmamacı Gazetecilik’ ile itibar suikastına girişmeyi adet haline getirdi.

Bu araştırmamacı gazeteciliğin bu kez hedefinde HAK-İŞ Genel Başkan Yardımcısı ve Özçelik-İş Sendikası Genel Başkanı Yunus Değirmenci vardı.
İftirayı atan kim? Sendikadan çıkarılan bir eski çalışan.
İftiraya uğrayan kim? Yunus Değirmenci ve yol arkadaşları.
İftiraya çanak tutan kim? Araştırmacı gazetecilik kisvesi altında, kendileri gibi düşünmeyen herkesi asıp kesen gazeteciler.

Durun! Konuyla ilgili kafaları biraz daha berraklaştıracağım.
15 Ocak Çarşamba Günü, Uğur Dündar ve acemi oldukları her hallerinden belli olan ekibi, Sözcü TV’de ‘Amerika’yı yeniden keşfetmişçesine’ Yunus Değirmenci ve HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan’a çeşitli iftiralarla, iddialar sanki gerçekmiş gibi dile getirip, adeta dar ağacı kurmaya kalktı.
Gazeteciliğin temeli ‘soru sormaktır, sorgulamaktır.’ Bunlar iddia sahibi şahsa soru bile sormadan, söylediklerini gerçekmiş gibi kabul ederek, Yunus Değirmenci ve Mahmut Arslan’a, öngörüme göre sırf Hükümete fikren ve zikren yakın oldukları için saldırdılar.
Neyse lafı uzatmayım. Kimseye gazetecilik dersi verecek değilim.
İftiralara gelelim.
Sorularla ve gerçeklerle ilerleyelim. Çünkü gazetecilik bunu gerektirir.

İftira 1- İSDEMİR’den sendika gizli protokolle 17 Milyon aldı.
El insaf! Protokol gizliyse herkes nasıl biliyor peki? Herkesin bildiği, nasıl gizli oluyor. Bu bir çelişki değil mi? 17 milyonun işçilerden kesilmesi gerekirken, işverenden tahsil edilmesinin neresi yolsuzluk? Yolsuzluk dediğin, tabir-i caizse cebe indirmekle olur. Peki bu 17 milyon ne oldu? Sendikanın kasasına girdi. Yunus Değirmenci’nin cebine tek kuruş girdi mi? Hayır. Peki tüm bu söylediklerimi mahkeme doğrulamadı mı? Doğruladı. Mahkeme bu para sendikanın hakkı dedi mi? Dedi. Eeee bunun neresi yolsuzluk. Peki o 17 milyonun akıbeti ne oldu? İşçi çocuğuna burs oldu. İskenderun Şubesine, Sendika Genel Merkezine çimento oldu. Daha ne mi oldu? Her yıl binlerce teşkilat mensubu ve sendika üyesine eğitim organizyonları olarak döndü. İşçiye ve ailesine yılbaşı hediyesi olarak geri döndü. Mağdur duruma düşen Özçelik-İş üyesi işçilere sosyal yardım olarak döndü. Döndü de döndü. Eeee bunun neresinde yolsuzluk.
Asrın deprem felaketinde, depremden etkilenen üyelerine 20 milyon lira dağıtan bir sendikadan bahsediyorum beyler. İnsafınız kurusun emi.

İftira 2– İşçilere hediye alımında, inşaat yapımında, eğitim organizyonlarında yolsuzluk yapıldı.
El İnsaf! Kanıt var mı? Yok. Belge var mı? Yok. Neye göre yolsuzluk yapıldı. ‘Ben öyle diyorum işte’ demek kanıt mı sayılır oldu artık. Programda ilgili şahsın CİMER’e yazdığı şikayetler, kanıt olarak gösterildi. İnsafınız kurusun emi? Hediye alımında en iyi fiyatı veren firma, ihaleyi aldı. İnşaat yapımında en iyi teklifi veren, yapımı üstlendi.
Yunus Değirmenci’yi yakından tanıyan bir gazeteci olarak söylüyorum, Yunus Değirmenci emekçinin bırakın tek bir kuruşuna el uzatmayı, uzatanın elini kırar. Aslında tüm bu yaşananlar da uzanan elleri kırdığı için yaşanıyor ya, neyse o da başka yazımın konusu olsun.

İftira 3- Yunus Değirmenci, seçimlerde sandık başına telefonla girilmesi için polislere 20 milyon rüşvet verdi?
El İnsaf! Soru sorarak ilerleyelim. Ben seçimlerde Ankara’da yani oradaydım. Polis sandık başında oy kullanmaya giden delegeden, sandık kurulunun kararıyla telefonların alınmasını sağladı. Yani iddia edildiği gibi kimse telefonla sandık başına gitmedi. Ee yani o zaman rüşvet de verilmedi. Rüşvete dair ses kaydı, kanıt, belge var mı? Yok.

İddia, iddia, iddia…
Şimdi birilerinin sözcülüğünü yapanlar o şahsa sormadılar mı? Niye 5 yıl sesin çıkmadı da, kovulunca bu iddiaları dile getirmeye başladın. Sendikanın içindeyken bu iddiaları dile getirseydin ya.
Bu bile tüm iddiaları çürütmeye yeter de artar bile.
İşte Araştırmamacı gazeteciliğin geldi nokta burası.

Biri çıkıyor, senin hakkında bir şeyler söylüyor, sözde gazeteciler de bunu sanki doğruymuş gibi, büyük bir iş başarmış gibi, vatandaşı yanıltmak için kolları sıvıyor.
İddia sahibi şahıs hakkında da birçok iddia var.

Bunları gerçekmiş gibi yazsam doğru olur mu? Yazık değil mi o adama? Ailesi, çoluk çocuğu yok mu?
Şimdi diyorlar ki, “sendikanın eski çalışanı o şahıs, yattığı yerden maaş alıyordu?” “Sendikanın arabasıyla ailesini gezdiriyordu?” “Ankara sokaklarında emekçinin parasıyla alınan hizmet arabasıyla fink atıyordu?” Diyorlar. Bunu gerçekmiş gibi yazsam doğru olur mu? Olmaz. “Elinden sendika arabası alındı” diye böyle saldırıyor diyorlar. Bunu gerçek gibi yazsam doğru olur mu? Daha neler neler söylüyorlar. Bizde yargısız infaz yok. İnsafa geliriz. Yazmayız.

Velhasıl sevgili dostlar..
9 Yıldır Yunus Değirmenci’nin uğramadığı iftira kalmadı yıkılsın da gitsin diye.
Adam yıkılmıyor abi, Allah bilir ya, yıkılacak gibi de durmuyor. “Doğru duvar yıkılmaz” derler. Sanki Değirmenci, bu sözün ete kemiğe bürünmüş hali. Teşkilatıyla kucaklaşan, üyelerinin hakkını almak için canını dişine takan birinin yıkılması, hayatın olağan akışına aykırı bir kere.

Lafı uzattım sevgili okurlar,
Biliyorum ki, susmayacaklar, durmayacaklar, doğru duvarı yıkmak için uğraşacaklar. Sendikayı bugün büyük başarılara taşıyan Değirmenci’nin arkasında durmak, her bir Özçelik-İş’linin boynunun borcudur. Adam sendikayı nereden nereye alıp getirdi. Sendikanın eski, düşkün, etkisiz eleman olduğu günleri özleyenler Yunus Değirmenci’ye sahip çıkmasın. Arkasında durmasın.

Cevap Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.