Bölgenin Sesi Gazetesi tarafından
12 Mart, 2022 18:38 tarihinde yayınlandı
A+ A-

“Yeni bir eczacılık fakültesine daha ihtiyacımız yok !”

(HABER MEREKEZİ) - Türk Eczacıları Birliği 26. Bölge Kastamonu-Çankırı-Karabük Eczacı Odası Başkanı Eczacı Ş. Şule Tüfekçi, yaptığı açıklamada var olan eczacılık fakültelerine yenilerini eklemenin yaratacağı sorunları anlatarak "Daha fazla eczacılık fakültesi açılması ülke kaynaklarının israfı anlamına gelmektedir" dedi. Açıklamasında, 1997 yılına kadar 7 adet eczacılık fakültesi bulunduğunu ancak 2001-2021 yılları arasında bu sayının 6 kat arttığını belirten Başkan Tüfekçi şu ifadelere yer verdi; “Eczacılık eğitimi veren mevcut fakültelere yenilerinin eklenmesi, eczacılık eğitimine niteliksel bir katkı sağlamayacağı gibi gerek ilaç ve eczacılık hizmetlerinin etkin ve kaliteli bir şekilde sunulmasında gerek istihdam alanında ciddi sorunlara yol açacaktır. Daha fazla eczacılık fakültesi açılması ülke kaynaklarının israfı anlamına gelmektedir. 1997 yılına kadar 7 adet eczacılık fakültesi bulunurken, 2001-2021 yılları arasında bu sayı 6 kat artmıştır. Bugün Resmi Gazete’de yayınlanan karar ile eczacılık fakültesi sayısı 60’a ulaşmıştır. Eğitim vermekte olan 47 eczacılık fakültesinden ise sadece 14’ü akredite eczacılık eğitimi verebilecek kapasitededir. Alt yapıdan ve yeterli eğitim kadrosundan yoksun olarak açılan yeni fakülteler, sunulan eczacılık eğitiminin niteliğini her geçen gün azaltmış ve azaltmaya devam etmektedir. 2016 yılında Sağlık Bakanlığımızca yayımlanan Sağlık İşgücü Raporu’nda 2023 yılında yüzde 30 eczacı istihdamı fazlasına dikkat çekilmişken, eczacılık fakültelerine 3.500’ü aşkın kontenjan ayrılması ve her yıl 2 binden fazla öğrencinin eczacılık fakültelerinden mezun olması vahim sonuçlar doğuracaktır. Bu karanlık tablo, mesleğimizin geleceğini tehlikeye attığı gibi ülkemizde sunulacak ilaç ve eczacılık hizmetinin kalitesini düşürecek; toplum sağlığının korunmasında ve geliştirilmesinde sağlık sistemimizin etkinliğini azaltacaktır. Uluslararası standartlarda kaliteli eczacılık eğitiminin sağlanması ve mesleki sürdürülebilirlik için, ülkemizde yeni eczacılık fakültelerinin açılmaması çağrımızı tekrarlıyoruz. Ülkemizin daha fazla eczacılık fakültesine ihtiyacı yoktur. Ülke kaynaklarımızın israfını beraberinde getirecek olan ve hiçbir şekilde anlayamadığımız bu ısrarlı uygulamalardan vazgeçilmelidir. Mevcut eczacılık fakültelerinin kontenjanları kademeli olarak düşürülmeli ve eczacılık fakültelerine giriş için başarı sıralaması 50 bin ile sınırlı tutulmalıdır. Sağlık sistemimizin geleceği ve ülke kaynaklarımızın israf edilmemesi için bilimsel gerekçelere dayandırılmış bir eğitim ve istihdam planlaması doğrultusunda hareket edilmesi gerektiğini bir kez daha yineliyoruz.”

Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Şafak Zeki Akca tarafından
13 Mayıs, 2025 00:53 tarihinde yayınlandı
A+ A-

KÖY NEYİME DEMEYİN!

SON İSTANBUL DEPREMİ VATANDAŞLARI KÖYLERİNE GİTMEYE ZORLADI.

Dedelerimizin., büyük büyük Dedelerimizin kavimler halinde yaşamış oldukları kırsal yaşam alanlarına KÖY denir.

60’LI VE 70’Lİ kuşaklar köyün ne kadar değerli olduklarını iyi bilir.

Daha sonraki kuşaklar ise Köyü gereksiz bir yer olarak görürler.

Ama şunu bilmezler ki gün gelir o ata toprakları çok değerli olur.

Bu son deprem bize bunu gösterdi.

Ve onun içindir ki köyler artık eski değerlerini kazanmaya başlamış gözüküyor.

*

Köyün en güzel yeri  neresidir? diye söylesem HARMAN dır dersiniz.

Çocukluğumuz da çok giderdik ata topraklarımıza,

Dört gözle hasretle beklerdik hafta sonu köye gidebilmek için...

Güz zamanı Harman da öküzlerle atlarla tüven sürülürdü bizlerde tüvenlerin üstüne oturur buydağın samandan ayrılmasını seyrederdik.

NE GÜZELDİ O GÜNLER..

ANLATIMAZ YAŞANIR DERLER YA...

*

Geçtiğimiz bayram köyleri biraz dolaştım kendi köyüme de gittim.

En çok dikkatimi çeken köyler de ve köyümüz de o eski ahşap evlerden o kerpiç evlerden artık eser yoktu.

Yeni yeni binalar yapılmış her taraf olmuş betonarme

Köyler köylük ’ten çıkmış yani

Şehirlerde yaşayanlar biraz parası olanlar o eski evleri yıkıp yerlerine beton evler kondurmuş o köyün estetiğinde, güzelliğinden eser yoktu sadece bizim köy için değil diğer köylerde de durum farklı değil.

O eski köyümüzden artık eser kalmamıştı.

*

Şimdiki köyler de;

O ahır kokulu evler var mı? YOK...

Bahçe ve Bostan işleri var mı? YOK...

Her evin altında inekler, keçiler, atlar eşekler var mı? YOK…

Tarlada ekin ekmek var mı? YOK...

Köy Taş Fırınlarında Çörek ve Göbü yapmak var mı? YOK

KÖY odaların da ihtiyarların toplanıp eğlenceler yapılması var mı? YOK

Köyde öküzlerle kağnı arabaları ile saman taşımak var mı?  YOK...

Horoz ve tavuk beslemek var mı? YOK...

Hatta tavuk yüzünden komşu kavgaları bile YOK...

DAHA NELER? NELER?

Biz bu değerlerimizi kaybettik.

NE OLACAK ŞİMDİ?

Yeni yetişen nesil köy yaşantısını bilmiyor.

Eski nesiller de yaşlandı artık.

Bu genç nesillere kim öğretecek bu yaşantıyı

*

Şu anki neslin yaptığı tek şey var

Eski ahşap evleri yıkmak!..

Köye gelen manav arabasından ekmek almak,

sebze ve meyve almak bunlarla beslenmek.

Tereyağını, yumurtasını sütünü etini şehre inince marketten almak.

BEN KÖYDE YAŞIYORUM MU DİYECEĞİM?

Devletimizin ve büyüklerimizin bu konuya el atması gerekir.

Köye yerleşecek misin ilk önce AHŞAP EV YAPACAKSIN

Devlet bu konuda üzerine düşen Ağaç desteğini vermesi gerekir

Ahşap ev yapanlara şart getireceksin ki Tarım ve hayvancılık yapacaksın diye

O evin mutlaka bir ineği olacak, bahçesinde tavukları olacak,

Bahçe ve bostan işlerini mutlaka yapacak

Ekip biçeceği tarlası olacak

Buna benzer konularda devlet desteği olursa o köy yaşantılarımız tekrar geriye gelir.

Yoksa ne ekonomi düzelir, ne köyler düzelir nede şehirler düzelir!..

Bu şekilde devam ederse hayat yaşanmaz hale gelir herhalde…

Ne dersiniz? Yorum sizlerin…

Kalın sağlıcakla….

Bizi sosyal medyadan takip edin

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.