Yer bulamayan geri dönüyor: Mağaza değil, kütüphane kuyruğu
DÜZCE (İHA) – Düzce’de YKS ve KPSS’ye hazırlanan gençler, kent merkezindeki kütüphanelerde yer bulabilmek için sabahın erken saatlerinde sıraya giriyor.
Türkiye’de ekseriyetle mağazaların indirim günlerinde, ucuz ekmek ve yiyecek kampanyalarında rastlanan kuyruk görünümleri, Düzce’de bu defa kütüphaneler için yaşanıyor. Kent merkezindeki kütüphanelerde yer bulabilmek için gençler sabahın erken saatlerinde sıraya giriyor. Düzce Belediye Başkanı Faruk Özlü’nün girişimleriyle hayata geçirilen Millet Kütüphanesi, Sabiha Ulusoy Kütüphanesi ve Vilayet Halk Kütüphanesi’nde önemli yoğunluklar yaşanıyor.
"Burada motive oluyorum"
Millet Kütüphanesi’nde ders çalışan Ahmet Selman Sevecen, "Aziziye Mahallesi’nde oturuyorum. Hafta sonunda ders çalışmam gerekiyordu. Öbür kütüphaneler üzere burası da erken açıldığı için ben de erkenden geldim, kapısında bekledim. Burası daha sessiz ve sakin olduğu için motive olmam daha kolay oluyor, daha verimli ders çalışabiliyorum. Konutumda ailem oluyor ve ders çalışabileceğim ortam olmayabiliyor. Buraya arkadaşlarımla geliyorum. Birlikte çalışınca motivasyon kolay oluyor" dedi.
"Ev ortamında ders çalışmak çok da kolay olmayabiliyor"
Sınavlara hazırlanan öğrencilerden Zeynep Sena Taştan ise kütüphanede arkadaş ortamında ders çalışmanın daha verimli olduğunu belirterek, "Kütüphaneyi kullanmak için Koçyazı Mahallesi’nden geliyorum. Ekseriyetle ders çalışmak için kütüphaneyi tercih ediyorum. Buraya kadar gelmesi sıkıntı oluyor fakat yapıyoruz bir formda. Arkadaşlarımızla grupça ders çalışıyoruz. Konutumda burası kadar verimli ders çalıştığımı söyleyemem. Ne kadar çalışmak için çabalasam da aile ortamı ya da öbür nedenler zorluyor. Burada arkadaş ortamında çalışmak daha güzel oluyor. Grupça çalışmak insanı daha çok motive ediyor" diye konuştu.
"Daha verimli, daha odaklı ders çalışabilmek için kütüphaneyi tercih ediyorum"
Ahmet Emin Memnun ise, "Daha verimli, daha odaklı ders çalışabilmek için kütüphaneyi tercih ediyorum. Konutumuzda de çalışabiliyoruz lakin kütüphanelerdeki kadar verimli olmuyor. Kütüphanelerde herkes ders çalıştığı için insan ister istemez kendisini derslerine veriyor ve odaklanarak çalışabiliyor" sözlerini kullandı.
"Yer bulamıyoruz"
Kütüphanede bazen yer bulamadığına dikkat çeken Memnun, "Bu nedenle erken gelmek zorunda kalıyoruz. Kütüphane sayısı Düzce’de kâfi değil. Maalesef yer bulamıyoruz. Çok sayıda öğrenci ve mezun var. O nedenle kütüphanelerde yer kalmıyor" dedi.
Çankırı fosil yatağında dünyada çok nadir örneklere sahip
Çankırı Çorakyerler Omurgalı Fosil Lokalitesi'ndeki kazı çalışmalarını yürüten Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Antropoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ayla Sevim Erol, "Çankırı'daki Çorakyerler fosil yatağı gibi şehir merkezinde bulunan bir fosil yatağı dünyada çok nadir bulunmaktadır" dedi.
Çankırı Çorakyerler Omurgalı Fosil Lokalitesi'ndeki kazı çalışmaları, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Antropoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ayla Sevim Erol başkanlığında devam ediyor. Çorakyerler'deki kazı çalışmalarından bugüne kadar 8,5-9 milyon yıllık geçmişe giden pek çok türe ait fosil bulundu. Kazılarda hipparion olarak isimlendirilen at türlerine ait yavru gergedan kafatası, bugünkü fillerin atalarına ait türlerin fosili, bizon benzeri büyükbaş boynuzlulara ait fosiller, zürafaların atalarına ait fosiller ve yabani keçilere benzeyen fosiller bulundu. Prof. Dr. Ayla Sevim Erol, "Kastamonu Kent Tarihi Müzesi Bilim Günleri-10" etkinlikleri kapsamında Kastamonu'da düzenlenen "Çankırı Çorakyerler Omurgalı Fosil Lokalitesi" konferansa katıldı. Konferansta konuşan Erol, Ankara-Çorum havzası içerisinde yer alan Çankırı, Kastamonu, Çorum ve Ankara'da farklı türleri temsil eden pek çok fosil bulunabileceğini söyledi.
"Mozazarus'un yapılacak projeyle devamı getirilebilir" Dünyanın bir değişiminin söz konusu olduğunu belirten Prof. Dr. Erol, "4,5 milyar yıl önce başlayan yaşam Türkiye'de ortalıkta yok. En bilindik fosil olarak dinozorlar biliniyor. Türkiye'de dinozor yoktur, çünkü Türkiye o dönemde sular altındadır. Bu yüzden Türkiye'de karasal dinozor yoktur. Mozazarus, bir sürüngen, çok büyük bir sürüngen olduğu için dinozor olarak geçiyor. Ankara-Çorum havzası içerisinde pek çok omurgalı fosil vardır. Türkiye'nin her yerinde fosil bulabilirsiniz, çünkü su altındadır, fakat karasal fosil bulmak çok zor" dedi.
"Koruyalım desek bile bunu koruyamadık" Türkiye'nin farklı bölgelerinde omurgalı fosil yataklarının bulunduğunu belirten Erol, "1997 yılında Kalecik Çandır'da kazı yaptıkları esnada Çankırı MKE misafirhanesinde kalıyorduk. Çandır'a giderken her gün Çorakyerler'in önünden geçiyorduk. Burasının bizim kazı yaptığımız Çandır fosil lokalitesine benzer bir görüntüsü vardı. Sağda ve solda bulunan iki küçük tepe dikkatimizi çektiğinde araçtan inip küçük bir araştırma yaptığımızda bol miktarda fosilin varlığını keşfettik. Biraz araştırma yaptığımızda daha önce MTA ile Alman Linyit araştırma projesi kapsamında bir kazı yapıldığını ve bu dönemde yapılan kazılardan ele geçen fosillerin Almanya'ya götürülmüş olduğunu öğrendik. Türkiye'de devamını bulamadık. Çankırı'daki Çorakyerler fosil yatağı gibi şehir merkezinde bulunan bir fosil yatağı dünyada çok nadir bulunmaktadır. Bu nedenle Çorakyerler'in koruma altına alınması öncelikli işimiz olduğu için 1997 yılında korumaya alınmasını teklif ettik. Çorakyerler'i bize 10 milyon yıldır doğa miras bırakmış. Dünyanın hiçbir yerinde şehir merkezinde fosil yatağı bulamazsınız, yok. Bir tek Çankırı'da var. Bunu korumamız gerekiyor. 10 milyon yıl öncesinden doğa bizlere burasını miras olarak bıraktı. O halde bizler 10 milyon yıl öncesinden bizlere kalan bu mirası neden korumayalım dedik ama ne yazık ki doğanın bize bıraktığı bu mirası üzerinde yol bulunması nedeniyle koruyamadık. Maalesef müze müdürünün de izniyle fosil yataklarının üzerini bizler korumaya çalışırken o bölgede birikmiş bütün fosiller, bir gün içerisinde, bir saat içerisinde kelimenin tam anlamıyla katledildi" şeklinde konuştu.
"Şu anda eklemli fosiller ele geçmektedir" Çorakyerler Fosil Lokalitesi'nin daha uzun yıllar fosil buluntu vereceğini ve tabakanın tam olarak nereye kadar gittiğini bilmenin mümkün olmadığını belirten Prof. Dr. Erol, "Bu güne kadar 43 faklı türe ait 4 bin 320 tanımlanabilir fosil çıkardıklarını da belirtti. Çankırı'nın 9 milyon yıl önceki ekolojik ortamını değerlendirdiğimizde bu günkü gibi kurak olmadığı anlaşılmaktadır. Bulunan fosiller, geç miyosen dönemde yani 7-9 milyon yıllar öncesinde bu bölgede ormanlık alanların, sulu ortamların ve savan bölgelerinin varlığına işaret etmektedir. Kazıya ilk başladığımız yıllarda fosiller karışmış ve eklemlerinden ayrışmış olarak bulunurken, son yıllarda daha çok eklemli fosiller ele geçmektedir" diye konuştu. Bölgede bulunan en önemli fosilden bahseden Erol, "Bulunan omurgalı fosil türkerinin hepsi çok önemlidir ve 'Anadoluvius turkae' ile birlikte yaşayan bu türlerin Doğu Akdeniz ve Anadolu'da 5 milyon yıllık bir süre geçirdikten sonra kuraklaşmayla birlikte Afrika'ya göç ettiklerini göstermektedir. Böylece 7 ila 9 milyon yılları arasında Anadolu ve Doğu Akdeniz hominin türleri ile diğer omurgalıların Anadolu'dan Afrika'ya göç ettiği hipotezi ortaya çıkmıştır. Afrika'daki en erken hominin buluntusu 7 milyona kadar gitmektedir. Çorakyerler hominin buluntusu ise 8 milyondan eskiye tarihlendirilmiştir. O açıdan Afrika'dan önceki bir tarih olması kesinlik kazanıyor" dedi.