Duyarlılık ve değer bilme…
Kent yaşamının olmazsa olmazları.
Kentler bu iki sözcükle var olurlar…
Anlam kazanırlar…
Kendilerini belli ederler.
Ön plana çıkarlar.
Önemsendikleri ölçüde geleceğe kucak açarlar.
Bu iki sözcüğü içselleştiremeyen ve gelecek kuşaklara aktaramayan kentlerin atılım yapmaları söz konusu değildir.
Toprak güzelleşmek için ilgi ister.
Kentler de gelişebilmek için sahiplenilmeyi önemserler.
Bir kent ürettiği ölçüde değer kazanır.
Çevresini sevindirir.
İnsanlarını mutlu kılar.
Yaşama daha güvenle bakar…
Gelecekten kaygı duymaz.
Kentler bakım ister.
Titizliği kabullenir.
Yaşam tarzını kendisi şekillendirir.
İnsanların gelişmesine ön ayak olur.
Huzur dolu bir kentte kim yaşamak istemez.
Zorunlu olan doğal bir istektir bu…
Ne verirseniz onu alırsınız…
Ne ekerseniz onu biçersiniz…
Yaşamın bir ilkesidir bu.
Bunları yapmazsak ne mi olur?
Düşünmeye başlayın bir kere…
Kent, kimliğini ortaya koyamaz.
Gelişme gösteremez.
Bu noktada sorumlular aranmaya başlanır.
İstenmeyen durumlar yaşanır.
Sorumsuzluk duygusu kenti köreltir.
Gelişmeyi engeller.
Kültürel değer ortaya koyamaz.
İnsanlara hüzünden başka bir şey veremez.
Eli/kolu bağlanır.
Huzur yaratamamanın hüznünü yaşar.
Kentler birer yaşam alanlarıdır.
Onlara gelişigüzel sıralanmış yapı topluluğu olarak bakamazsınız.
Aslında bu mekanlarda….
Her mimari yapının bizleri anlatan biryanı vardır.
Bize düşen görev ;onu anlamaya yönelik çaba göstermektir.
Yaşama tarzımıza çekidüzen vermektir.
Bunlara uymasak ne mi olur.?
Yabancılaşmaya başlarız.
Maddeleşiriz.
Manayı kaybederiz.
O mekanda hiçleşiriz.
Hiçleşmek ne demek midir.?
Varlıkta yok olmaktır.
Sıkıntı yaşamaktır.
Kaybolmaktır.
Üzüntülere/kederlere yol açmaktır.
İnsan böyle bir ortamda yaşayabilir mi?
İçinde bulunduğu ortama katkı sağlayabilir mi?
O halde…
Kentler gözbebeğimizdir.
Canımız,her şeyimizdir.
beşbinevlerden
ağzınıza sağlık üstad kaleminize sağlık ne güzel yazmışsınız.Karabük’ümüzü bu kadar güzel anlatan yazılarınızı büyük bir hevesle hergün okumaktayım.