Bugünkü yazıma, tarzıma alışık olmayan bir konuyu ele alarak başlamak istedim.
Ne yazarsak yazalım.
Ne dersek diyelim.
Hiçbir şeyin değişeceği yok.!
Olacak yine oluyor.
Olanın önüne bir türlü geçilemiyor.
O zaman…
Bırak kardeşim.
Ne olursa olsun .
Ama…
İşin aslı öyle mi?
Olumsuzluklardan bıkan insanların aradıkları en önemli şey nedir?
İyi ve güzel olana yönelme.
İnsan birçok sorunla yaşama çabası içinde iken…
Önüne birden bire güzelliklerin çıkması..
Ve bunu yaşamına anlam katarak çoğaltmaya çabalaması
Ne müthiş bir yaşamsal mutluluktur!
Bu bir yeniden doğuş mudur?…
Evet..
Ben öyle düşünüyorum…
O nedenle etrafa baktığımda hep iyi şeyler görmek istiyorum.
İyi ve güzel şeylerin içinde var olmak …
Ve ekliyorum….
Birey olarak bizler iyi ve güzel olanı aradığımız sürece yaşamı kendi açımızdan yararlı hale getirebiliriz.
Kavga ;insanın kendine ve bir başkasına yaptığı en büyük ihanettir.
Böyle bir tutum uygarlığın gelişimine katkı yapamaz.
O nedenle kavgadan uzak durmak…
İnsanlık için en büyük idealimiz olmalıdır.
Her yaptığımız işten insanlık adına bir fayda elde etmeyi bilmeliyiz.
Savaşlar , tarihin en çılgınca düşünce ve eylemidir.
Çünkü…
Dünyanın belirli güçler tarafından ele geçirilmesi için birçok insanın yaşamının heba olmasına neden olmuştur.
Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarındaki insan kayıpları ve sakatlıklar savaşların yaptığı tahribatı öğrenme açısından önemli deneyimlerdir.
Ne demek mi istiyoruz.?
İnsanlık yaptığı her savaştan sonra ders almalıdır.
Endüstriyel devrimler sayesinde dünya küçüldü…
Ama aynı zamanda buluşlar yüzünden de yaşlandı.
Doğasal kimlik yitime uğradı.
Küresel iklim krizleri insanları tehdit eder oldu.
Tabii menşei bilinmeyen öldürücü virüslerin ortaya çıkması da işin cabası.
İnsan bu yapı içinde kendi özünü /mutluluğunu yitirdi.
Kendi geleceğine ipotek koydu.
Bir reklamda söylendiği gibi…
“Geleceğinde bir gün geleceğini” göremedi.
Öyleyse…
Biz bugünden insanları mutlu edecek ,yaşama bağlayacak güzellikleri oluşturmak zorundayız.
Yoksa…
Aynı tas…
Aynı hamam
Aynı kurna dersek
Temizlenmiş olamayız.
Olsa olsa kirlenmekten belli bir süre kendimizi kurtarmış oluruz.
O kadar…
Doğrucu Davut
Gūzellik demişken, şu yaşadığımız şehirde biri bir gūzellik göstersin. Karabūkün en gūzel yeri neresidir ? Kent meydanımı ? Kares binası mı ? Aklına başkaca bir yer gelen var mı ?