Bölgenin Sesi Gazetesi tarafından
27 Temmuz, 2023 11:35 tarihinde yayınlandı
A+ A-

Orman yangınları atmosferdeki karbondioksit emisyonunu artırıyor

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Doğanay Tolunay, "Türkiye'nin 2021 yılında toplam sera gazı emisyonu 564 milyon tondu." dedi.

İstanbul
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Doğanay Tolunay, 2021'de Manavgat'ta başlayıp büyük bir alana yayılan orman yangınlarında ortaya çıkan karbondioksit emisyonunun Türkiye'nin o yılki toplam sera gazı emisyonunun yüzde 2'sine denk geldiğine işaret etti. Antalya'nın Manavgat ilçesinde 28 Temmuz 2021'de başlayan, birçok bölgeye yayılan ve günlerce süren yangının üzerinden 2 yıl geçti. Yaklaşık 140 bin hektarlık alanın yok olduğu yangınlar sonucunda atmosfere de yüklü miktarda karbondioksit ve kirletici gazlar karıştı. Orman yangınlarının neden olduğu emisyon yükü hakkında AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Tolunay, Türkiye'nin Ulusal Sera Gazı Emisyon Envanteri rakamlarına göre 2021'deki büyük yangın sonucu atmosfere 9,3 milyon ton karbondioksit, 27 bin ton metan ve 1,5 ton diazot monoksit emisyonu gerçekleştiğini aktardı. Tolunay, bu gazlar dışında 379 bin ton karbonmonoksit, 13 bin ton azot oksit, 2 bin 600 ton kükürtdioksit, 33 bin tonu 2,5 mikron çapından küçük 62 bin ton partikül madde, 3 bin ton civarında da siyah karbon olarak adlandırılan is ve kurumun atmosfere yayıldığı bilgisini verdi. Türkiye'nin 2021 yılında toplam sera gazı emisyonunun 564 milyon ton olduğunu hatırlatan Tolunay, "Manavgat'ta başlayan ve yayılan büyük orman yangınlarında ortaya çıkan karbondioksit emisyonu bu rakamın yüzde 2'sine denk geliyor. Türkiye'nin atıklardan kaynaklı sera gazı emisyonu 2021'de 14,5 milyon tondu. Sadece söz konusu orman yangınlarından kaynaklı emisyon, atıklarla atmosfere verdiğimizin yüzde 65'ine denk geliyor. Sanayi emisyonlarımızın rakamı ise yıllık 74-75 milyon ton karbondioksit civarında. Bunun da yüzde 12'si kadar bir sera gazı emisyonu oluştu." dedi.

1 hektar ormanlık alan yandığında ne kadar emisyon gerçekleşiyor?

Yangının şiddetinin yanı sıra ormanın sıklığı, altında bulunan kuru ot ve yaprakların miktarı gibi etkenlerin, atmosfere yayılan karbondioksit miktarını belirlediğine dikkati çeken Tolunay, şöyle devam etti: "Orman yangınlarında biz örtü yangını ve tepe yangını olarak 2 türden bahsederiz. Yangın büyüdükçe ağaçların tepesine çıkarak tepe yangını oluşur, çok daha şiddetli olur ve ağaçların tepelerinden sıçrayarak hızlı bir şekilde yayılabilir. Çok şiddetli yangınlarda ağaçların gövdelerinin yanmasıyla da atmosfere daha fazla karbondioksit ve diğer kirleticiler verilir. Sadece örtü yangınlarında yani toprak üstünde birikmiş olan ağaçlardan dökülen kuru yaprakların yanması sonucunda 1 hektarda kabaca atmosfere 5-90 ton aralığında karbondioksit emisyonu oluşur. Seyrek ormanda eğer ağaçlar yanıyorsa 1 hektarda 3-5 ton civarında karbondioksit emisyonu olabilir. Sık ormanlık alanda ağaçların tamamı yanarsa 300 ton karbondioksit ortaya çıkar. Ama ortalama olarak bütün ağaç gövdesinin yanmadığını yaklaşık yarısının yandığını kabul edersek 1 hektar sık bir ormanın yanması sonucunda 150 ton civarında karbondioksit emisyonu oluşabilir."

"Yangın rejimi değişti"

İklim değişikliğiyle birlikte yangın riskinin giderek arttığının altını çizen Tolunay, kurak dönemlerin uzadığı, tutuşma süresinin ve sıcaklığının düştüğü ve ormanların yanmaya hazır hale geldiği değerlendirmesinde bulundu. Daha sıcak ve kurak şartlarda çıkan yangınların çok hızlı büyüdüğüne ve geniş alanlara yayıldığına değinen Tolunay, "Bu nedenle orman yangını rejiminin değiştiğini söylüyoruz. Yangın çıktıktan sonra kontrol etme şansınız zorlaşıyor, orman yangınlarının yeni normali bu. 10-20 yıl önceki orman yangınlarına müdahale anlayışımızın değişmesi gerekiyor." yorumunu yaptı. Orman yangınlarının yüzde 90'ının insan kaynaklı nedenlerle ortaya çıktığını, geriye kalan yüzde 10'unun ise daha çok yıldırım kaynaklı doğal yangınlar olduğunu anlatan Tolunay, yıldırımların yağışlı havalarda gerçekleşmesinden dolayı bu yangınların neden olduğu alan kaybının toplam yanan alan içerisinde yüzde 1-2 civarında kaldığını, dolayısıyla, yanan alanların yüzde 98-99'undan insanların sorumlu olduğunu ifade etti.

"Her yangının neden çıktığını kayıt altına almamız lazım"

Türkiye'de çıkan yangınların yarısının nedeninin bilinmediğini vurgulayan Tolunay, yangın çıkış nedenlerinin iyi analiz edilmesiyle olası yangınların önüne geçilebileceği görüşünü paylaştı. Tolunay, orman yangınlarıyla mücadelede şu tavsiyelerde bulundu: "Mutlaka ve mutlaka her yangının neden çıktığını kayıt altına almamız lazım. Mangal ciddi bir sorunumuz, yasaklama varken orman içinde mangal yapılıyorsa denetimlerin artırılması gerekiyor. Ormanda bulunan en riskli tesisler enerji tesisleri ve elektrik nakil hatları. Trafolar ormana yakın olmamalı, çevresinde yanıcı maddeler bulundurulmamalı. Elektrik nakil hatlarının çok zorunlu olmadıkça ormanlardan geçirilmemesi, riskli bölgelerde maliyetine bakılmaksızın yer altından geçirilmesi, bakımlarının düzenli yapılması, mevcutların altındaki kuru ot ve yaprakların her yıl yangın mevsimi öncesi temizlenmesi gerekiyor."(AA)
Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Şafak Zeki Akca tarafından
13 Mayıs, 2025 00:53 tarihinde yayınlandı
A+ A-

KÖY NEYİME DEMEYİN!

SON İSTANBUL DEPREMİ VATANDAŞLARI KÖYLERİNE GİTMEYE ZORLADI.

Dedelerimizin., büyük büyük Dedelerimizin kavimler halinde yaşamış oldukları kırsal yaşam alanlarına KÖY denir.

60’LI VE 70’Lİ kuşaklar köyün ne kadar değerli olduklarını iyi bilir.

Daha sonraki kuşaklar ise Köyü gereksiz bir yer olarak görürler.

Ama şunu bilmezler ki gün gelir o ata toprakları çok değerli olur.

Bu son deprem bize bunu gösterdi.

Ve onun içindir ki köyler artık eski değerlerini kazanmaya başlamış gözüküyor.

*

Köyün en güzel yeri  neresidir? diye söylesem HARMAN dır dersiniz.

Çocukluğumuz da çok giderdik ata topraklarımıza,

Dört gözle hasretle beklerdik hafta sonu köye gidebilmek için...

Güz zamanı Harman da öküzlerle atlarla tüven sürülürdü bizlerde tüvenlerin üstüne oturur buydağın samandan ayrılmasını seyrederdik.

NE GÜZELDİ O GÜNLER..

ANLATIMAZ YAŞANIR DERLER YA...

*

Geçtiğimiz bayram köyleri biraz dolaştım kendi köyüme de gittim.

En çok dikkatimi çeken köyler de ve köyümüz de o eski ahşap evlerden o kerpiç evlerden artık eser yoktu.

Yeni yeni binalar yapılmış her taraf olmuş betonarme

Köyler köylük ’ten çıkmış yani

Şehirlerde yaşayanlar biraz parası olanlar o eski evleri yıkıp yerlerine beton evler kondurmuş o köyün estetiğinde, güzelliğinden eser yoktu sadece bizim köy için değil diğer köylerde de durum farklı değil.

O eski köyümüzden artık eser kalmamıştı.

*

Şimdiki köyler de;

O ahır kokulu evler var mı? YOK...

Bahçe ve Bostan işleri var mı? YOK...

Her evin altında inekler, keçiler, atlar eşekler var mı? YOK…

Tarlada ekin ekmek var mı? YOK...

Köy Taş Fırınlarında Çörek ve Göbü yapmak var mı? YOK

KÖY odaların da ihtiyarların toplanıp eğlenceler yapılması var mı? YOK

Köyde öküzlerle kağnı arabaları ile saman taşımak var mı?  YOK...

Horoz ve tavuk beslemek var mı? YOK...

Hatta tavuk yüzünden komşu kavgaları bile YOK...

DAHA NELER? NELER?

Biz bu değerlerimizi kaybettik.

NE OLACAK ŞİMDİ?

Yeni yetişen nesil köy yaşantısını bilmiyor.

Eski nesiller de yaşlandı artık.

Bu genç nesillere kim öğretecek bu yaşantıyı

*

Şu anki neslin yaptığı tek şey var

Eski ahşap evleri yıkmak!..

Köye gelen manav arabasından ekmek almak,

sebze ve meyve almak bunlarla beslenmek.

Tereyağını, yumurtasını sütünü etini şehre inince marketten almak.

BEN KÖYDE YAŞIYORUM MU DİYECEĞİM?

Devletimizin ve büyüklerimizin bu konuya el atması gerekir.

Köye yerleşecek misin ilk önce AHŞAP EV YAPACAKSIN

Devlet bu konuda üzerine düşen Ağaç desteğini vermesi gerekir

Ahşap ev yapanlara şart getireceksin ki Tarım ve hayvancılık yapacaksın diye

O evin mutlaka bir ineği olacak, bahçesinde tavukları olacak,

Bahçe ve bostan işlerini mutlaka yapacak

Ekip biçeceği tarlası olacak

Buna benzer konularda devlet desteği olursa o köy yaşantılarımız tekrar geriye gelir.

Yoksa ne ekonomi düzelir, ne köyler düzelir nede şehirler düzelir!..

Bu şekilde devam ederse hayat yaşanmaz hale gelir herhalde…

Ne dersiniz? Yorum sizlerin…

Kalın sağlıcakla….

Bizi sosyal medyadan takip edin

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.