Eğitim camiasında çok karıştırılan bir konuyu tartışmaya açmak istiyorum dostlar. “Gerçek Hayat” nedir? Ne değildir? Evet, ülkemizde çıkan, bu adla bir dergi var ama ben onu kastetmiyorum. İnsanoğlu hayal edebildiği her şeyi yapabiliyorsa, gerçeklikle hayal bir ölçüde bir yerlerde kesişiyor ya da buluşuyor diyebiliriz. “Matrix” dörtlemesinde de işlendiği gibi gerçeklik ne kadar gerçeklik? Sosyal medya ya da artırılmış gerçeklik sayesinde sanallığın içinde gerçek duyguları yaşayabiliyoruz. Bu olay bir seviyeden sonra, biz insanlarda gerçeklikten kopma sonucu doğurabiliyorsa; doğurmak da bir gerçeklik içermiyor mu diye sorabilir insanoğlu. Bir başka soruyla devam edelim: gerçek hayatta hiç kayboldunuz mu? Evet diyenler çoğunluktadır sanırım. En azından bendeniz kaybolduğum için bu açıdan bakıyorum. Kaybolmak; insan içinde, önce bir güvensizlik duygusu doğuruyor. Bakın doğuruyor diyorum. Hele ilk kaybolmada stres hormonlarımız veyahut adrenalin seviyemiz bayağı artıyor. Sonra kaybolan insanın güvensizliği artıyor. Acaba kaybolduğum yerde başıma bir şey gelir mi sorusu kafanızın içinde aç kurtlar gibi dolaşıyor. Sonra çaresizlik duygusunu yaşıyorsunuz. Bu duygu da insanda “İmdat” içerikli bağırarak yardım isteme durumuna dönüşüyor. Sanal dünyada kaybolmak aynı etkiyi yapıyor mu yapmıyor mu ona hiç girmiyorum dostlar! Sanal dünyada kaybolmak… En değerlimiz olan vaktimizi tüketiyor. Ve biz her gün ve her gün kayboluyoruz. Satılmış Ümit ÇETİNKAYA Öğretmen-Yazar [email protected] Kasım 2022 Ağlı