Arapgir’de yetiştirilen üzümler mayısa kadar sofraları süslüyor

Arapgir’de yetiştirilen üzümler mayısa kadar sofraları süslüyor

Yayın: 07.01.2024 16:15
Paylaş:
A+ A-

Malatya’nın Arapgir ilçesinde sonbaharda hasat edilen üzümler, güneş görmeyen odalarda muhafaza edilerek mayıs ayına kadar tüketilebiliyor.

Malatya

İlçenin önemli tarım ürünlerinden olan coğrafi işaret tescilli “Köhnü” üzümü ile beyaz üzüm, üreticiler tarafından eylül ayından itibaren hasat ediliyor.

Ürünlerini kolilere yerleştiren çiftçiler, üzümleri güneş görmeyen odalarda doğal şartlarda muhafaza ediyor ve tüketim ömrünü uzatıyor.

Arapgir Ziraat Odası Başkanı Hüseyin Şafak, AA muhabirine, üzümün ilçeyle özdeşleşmiş tarım ürünlerinden olduğunu belirtti.

Şafak, “Bize göre Arapgir üzümünün dünyada eşi yok, siyah Köhnü üzümü sofralık ve şaraplık. Beyaz üzümümüz kışlık, bu üzümü kapalı ortamlarda daha çok ahşap binalarda hava sirkülasyonunun az olduğu kapalı alanlarda muhafaza ediyoruz. Üzümümüz dalından yeni koparılmış gibi tazeliğini koruyor, çok tatlı ve güzel. İlçemizde ağırlıklı olarak 13 çeşit üzüm yetiştirilmekte, meşakkatti bir iş. Çocuk gibi bakmamız gerekiyor üzüme.” diye konuştu.

6 bin 500 ton rekolte

İlçede yaklaşık 8 bin 700 dönümlük alanda üzüm yetiştirildiğini dile getiren Şafak, şöyle devam etti:

“Yılına göre değişmekle birlikte dönümde 750 kilogramla 1 ton arasında verim alıyoruz. Yılına göre 6 bin 500 ton ile 8 bin ton arasında rekoltemiz değişiyor. Bu yıl ilkbahar yağışlarının geç terk etmesi ve zirai donlar nedeniyle rekoltede düşüklüğümüz oldu. 6 bin 500 ton civarında rekoltemiz vardı. Üretici kolileyerek üzümün kilogramını 55 lira ila 60 lira arasında satıyor. Hasat dönemi ile kış mevsiminde üzüm fiyatları arasında çiftçiler oynama yapmıyor. Hasat dönemiyle şu anki fiyatı hemen hemen aynı. Beyaz üzüm hasattan sonra mayıs ayına kadar tazeliğini koruyor, siyah üzüm yaklaşık 40 gün daha tazeliğini koruyarak yenir. Şubat ayının sonuna kadar siyah üzüm de bulunur.”

Üretici Edip Mayda ise Düzme Mahallesi’nde yaklaşık 20 dönümlük alanda üzüm ürettiğini belirtti.

Ailesinin geçimini üzüm üretimiyle sağladığını ifade eden Mayda, “Bu yıl biraz seyrekti ama üzümler de kaliteli oldu, 20 ton civarında ürün aldım. Üzümü satmada sıkıntı yaşamıyoruz. Bu üzümü kasa kasa ve koliyle alıyorlar. Güneş almayan odalara koyarak, yaza kadar yiyorlar, mayısa kadar bu üzüm kalır. İstanbul ve İzmir’e de gönderiyoruz. Üzümü kolilerde saklıyoruz. Tadında hiçbir değişim yok.” şeklinde konuştu.

Budak Mahallesi’nde dedelerinden kalma bağlarda üretime devam eden İsmail Güneş de 12 yıldır üzüm ürettiğini dile getirdi.

Güneş, “Pazarlamada hiçbir sıkıntımız yok, ilçede esnafa satıyoruz. Kışlık için evine alanlara satıyoruz.” dedi.(AA)

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Yas ilan eden öğretmenler iş bırakma eylemi yapıyor!

Yayın: 09.05.2024 13:35
Paylaş:
A+ A-

Türk Eğitim-Sen, İstanbul’da yaşanan ve bir okul müdürünün ölümüyle sonuçlanan olayı protesto etmek için bugün ve yarın iş bırakma eylemi yapacak. ‘Eğitimciye şiddete hayır” diyerek yapacakları eyleme destek isteyen Karabük Şube Başkanı Ahmet Turgut Kurtoğlu “Tüm meslektaşlarımızı sesimize destek olmaya ve bir hafta süresince siyah kokart/kurdela ile derslere girmeye davet ediyoruz” dedi.

Yazılı açıklama yapan Başkan Kurtoğlu şunları söyledi; “Hepimizin malum olduğu üzere Kamuoyunu ve eğitim camiamızı büyük yasa boğan şiddet olaylarına bir yenisi daha eklendi. İstanbul’un Eyüpsultan ilçesinde okul müdürü olarak görev yapan İbrahim Oktugan, bir öğrenci tarafından menfur bir saldırıyla silahla vurularak canice öldürüldü. Öncelikle kıymetli meslektaşımıza Allah’tan rahmet; ailesine, yakınlarına ve eğitim camiamıza başsağlığı diliyoruz. 9 Mayıs Perşembe günü ilk ders saatinde derslerimize girmeyerek ve Cuma günü de tamamen iş bırakarak yakalarımızda siyah kokartlarımızla bu menfur saldırıları kınamak ve bir ülkenin geleceği olan eğitime ve eğitimciye sahip çıkmak adına burada toplanmış bulunuyoruz.

Okullarımızda öğretmene şiddet, mobbing, taciz, itibarsızlaştırma vakaları ciddi önlemlerin, yasal düzenlemelerin ve esaslı politikaların hayata geçirilememesi nedeniyle maalesef had safhaya ulaşmıştır.

Disiplin yönetmeliklerinin yetersizliği,

eğitimcilerin itibarını zedeleyen ve sadece adı değişen öğretmeni şikâyet hatları,

öğretmenlik mesleğinin mülakat, torpilli yönetici görevlendirmeleri, rotasyon, performans, şeffaf olmayan ödül ve ceza gibi uygulamalarla rencide edilmesi,

hem ekonomik ve sosyal hem de özlük haklarının gasp edilmesi,

eğitimcilerimizi tahkir eden yayın, tutum ve açıklamalar,

“eti senin kemiği benim” şeklindeki güven ve teslimiyet anlayışının çok gerilerde kalması tüm bu şiddet olaylarına zemin hazırlamaktadır.

Çoğu okulumuzda güvenlik görevlisinin bulunmaması, güvenliğin sadece nöbetçi öğretmenler eliyle sağlanmaya çalışılması, kamera sisteminin olmaması şiddet olaylarına zemin hazırlamaktadır. Oysa her okulumuza güvenlik görevlisi alımı yapılması ve okullarımızın tamamında kamera bulundurulması hayati bir zorunluluktur. MEB’in bu konuda okullara bütçe tahsis etmesi, fedakârlıktan kaçınmaması çok önemlidir.

Öte yandan Türk Eğitim-Sen olarak eğitimde şiddetin önlenmesi, etkili ve caydırıcı tedbirler geliştirilmesi, eğitim çalışanlarının güvenli bir ortamda çalışmasının yasal koruma altına alınması amacıyla hem 2019 hem de 2023 yıllarında iki kez kanun teklifi hazırlayarak, milletvekilleri aracılığıyla TBMM’ye ilettik.

Kanun tekliflerimizde özellikle eğitim çalışanlarına yönelik şiddete asla hoşgörü gösterilmeyeceği, aksine şiddet suçlarının mutlaka cezalandırılacağı düşüncesinin yerleştirilmesi ve kamu sağlığını bozduğu için de ayrıca cezalandırılacağı düşüncesinin oluşturulmasının hükme bağlanmasını istedik.

Özel eğitim kurumlarında çalışan eğitim çalışanlarının da, görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla kendilerine karşı işlenen suçlar bakımından kamu görevlisi sayılması, cezaların artırılması ve şikâyete bağlı kalmaksızın fail hakkında kamu davası açılmasını talep ettik. Bu noktada tüm siyasi partilerimiz birlik içinde olarak bu teklife destek vermesi ve teklifimizin yasalaşması en büyük beklentimizdir.

Eğitimde Şiddet Yasası çıkarılmasının yanı sıra Meclis Araştırma Komisyonu kurulması, Türk Ceza Kanunu’nda eğitim çalışanlarına yönelik şiddetin ayrı bir suç tipi olarak düzenlenmesi de Türk Eğitim-Sen’in öncelikli taleplerindendir.

Daha fazla eğitim şehidi verilmesine müsaade etmemeliyiz!

Türk Eğitim-Sen’in şiddetle mücadelesi sadece kanun tekliflerinden ibaret değildir. Sendikamız 2019 yılında öğretmenlerimiz ve eğitim çalışanlarımız ile birlikte 81 ilden Sayın Cumhurbaşkanı’na 81 mektup gönderdi.

Şiddeti protesto eden iş bırakmayı da içeren sayısız eylem, basın açıklaması ve basın toplantısı yaptık, “Eğitimde Sıfır Şiddet” temasıyla alanlara indik, anketlerimizle, araştırmalarımızla, afişlerimizle, yazılı ve görsel yayınlarımızla şiddet sorununa dikkat çektik.

Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Araştırma Görevlisi iken 2019 tarihinde odasında öğrencisi tarafından hunharca katledilen Ceren Damar Şenel’in davasına müdahil olarak katıldık.

Ayrıca;

Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda eğitim çalışanlarına yönelik şiddet ile ilgili yasal düzenlemenin yer alması için de büyük mücadele veriyoruz!

Eğitimde şiddetin önlenmesi için yasal düzenlemenin yer almadığı bir ÖMK’yı hiçbir surette kabul etmiyoruz!

Üstelik bu da YETMEZ! diyoruz.

Milli Eğitim Bakanlığı mutlaka kamu/özel ayrımı yapmadan eğitimde şiddete yönelik ÖZEL BİR POLİTİKA geliştirmesini istiyoruz.

 

Okullarda rehberlik birimleri daha etkin hale getirilmeli, rehber öğretmen sayıları artırılmalıdır.

Tüm bunların yanı sıra;

Eğitim çalışanlarına yönelik gerçekleştirilen itibar suikastları son bulmalı, statü kaybı önlenmeli, rehber öğretmen sayısı artırılmalı, siyasiler, sanatçılar, sporcular gibi topluma rol model olan insanların eğitim çalışanları ile birlikte görünürlükleri artırılmalı, yazılı, görsel ve sosyal medya haberlerinde kullanılan “dil”e özen gösterilmeli, eğitimde şiddeti önlemeye yönelik etkin kamu spotları hazırlanmalı, öğrenciler arasında çeteleşme, madde bağımlılığı gibi şiddeti de beraberinde getiren davranışlar için etkili tedbirler geliştirilmelidir. Özellikle okullarımızdaki rehberlik birimlerinin daha etkin hale getirilmesi gerekirken, bu noktada 100 öğrenciye bir rehber öğretmen düşmesi sağlanmalıdır.

Rabia Sevilay Durukan, Mehmet Aktaş, Ayhan Kökmen, Ceren Damar Şenel, Necmettin Kuyucu, İbrahim Oktugan… Hayatlarının en verimli döneminde sevdiklerinden, öğrencilerinden koparılan tüm şehit eğitimcilerimizi saygı, rahmet ve özlemle anıyoruz. Şiddete maruz kalan sayısız eğitimcimize de minnetlerimizi iletiyor, her daim destekçisi olacağımızın bilinmesini istiyoruz.

Değerli meslektaşlarımız;

Eğitim çalışanlarımıza yönelik şiddet aslında geleceğimize sıkılan kurşundur!

Bu nedenle geleceğimizin karartılmasına müsaade etmeyeceğiz, şiddete müsamaha göstermeyeceğiz. Türk eğitimcileri olarak şiddetle sonuna kadar mücadele edeceğiz.

Vandallara teslim olamayacak, bu vahşet olaylarının önüne geçilmesi için gerekli tedbirler alınana kadar konuyu gündemde tutmayı ve farkındalık oluşturmayı sürdüreceğiz. Eğitimcilerimizin can güvenliğinin sağlandığı çalışma ortamlarına kavuşması en büyük temennimizdir.

Şuurlu nesiller yetiştirmek biz eğitimcilerin olduğu kadar ailelerin de en önemli görevidir.

Buradan bir kez daha ailelerimize ve tüm topluma çağrıda bulunuyoruz:

Öğretmenlere verdiğimiz değer çocuklarımızın geleceğine yönelik verdiğimiz kıymettir. Bu bilinçle hareket etmek MİLLİ BİR ÖDEVDİR!”