Beko, iklim kriziyle mücadele için oyun dünyasına adım attı

Beko, iklim kriziyle mücadele için oyun dünyasına adım attı

Anadolu Ajansı
Yayın: 09.11.2023 16:00
Paylaş:
A+ A-

İSTANBUL (AA) – Beko, iklim krizine ve çevresel sorunlara dikkati çekmek için hayata geçirdiği oyun projesi “DOMINO: The Little One”ı tanıttı.

Şirket açıklamasına göre, gezegenin geleceği için sürdürülebilir teknolojiler geliştiren marka, Domino karakteriyle, iklim krizi odağında ekosistemin sürekliliğini etkileyen sorunlara karşı atılabilecek bireysel adımlar konusunda farkındalığı artırmayı hedefliyor.

Dört bölümden oluşan DOMINO: The Little One oyununun kahramanı Domino; plastik kirliliği, karbon emisyonları, hava kirliliği, su kirliliği, ekolojik dengesizlik, genetiği değiştirilmiş besinler ve orman yangınları gibi çevresel sorunlarla yüzleşiyor.

Sürdürülebilirlik odaklı, 2.5D bir video oyunu olan DOMINO: The Little One, dramatik bir görsel dünya ve etkileyici efektler eşliğinde gezegeni tehdit eden felaketlere ve sorunlara dikkati çekiyor. DOMINO: The Little One 23 Kasım 2023 tarihinden itibaren, Steam, IOS ve Android cihazlardan indirilebilecek.

Açıklamada görüşlerine yer verilen Arçelik Türkiye Genel Müdürü Can Dinçer, DNA'sında sürdürülebilirlik ve sağlıklı yaşam fayda odağı bulunan Beko'nun, iklim kriziyle mücadele etmek için DOMINO: The Little One ile oyun dünyasına adım attığını belirtti.

Oyun sektörü dünya genelinde 3 milyardan fazla kullanıcıya ulaşırken Türkiye'nin dünyada en çok video oyunu oynayan 5'inci ülke konumunda bulunduğunu aktaran Dinçer “Gaming & Esports 2023 raporuna göre 18-24 yaş aralığında haftalık oyun süresi ortalama 10 saati buluyor. Olağan üstü hızla büyüyen bu sektörün dönüştürücü gücünden faydalanarak farkındalığı artırmayı ve tüm tüketicilerimizi iklim kriziyle mücadeleye dahil etmeyi hedefliyoruz. Özellikle gençlerimiz her gün oyun aracılığıyla iklim krizinin etkilerini bizzat deneyimleyerek bu farkındalığı güçlü bir şekilde kazanacaklar.” ifadesini kullandı.

Dinçer, Beko'nun Cumhuriyet'in 100. yılında hayata geçirdiği oyun projesi “DOMINO: The Little One” ile gezegen için pozitif domino etkisi yaratmayı amaçladıklarını belirterek, şunları kaydetti:

“2050 yılına kadar tüm küresel operasyonlarında net sıfır emisyon hedefimiz bulunuyor. Sağlıklı bir yaşamın, sağlıklı bir gezegenle mümkün olacağına inanıyoruz. Bu sebeple de hem üretimde hem de ürünlerimizde sürdürülebilirliğe odaklanıyoruz. 2022 yılı itibarıyla küresel operasyonlarımızın yüzde 65'ini yeşil elektrikten karşıladık. 2030 yılına kadar, üretim tesislerimizin bulunduğu tüm ülkelerde yeşil elektrik oranını yüzde 100'e çıkarmayı hedefliyoruz.

Sürdürülebilir teknolojiler geliştirmek de iklim kriziyle mücadelede kritik önem taşıyor zira Türkiye'de konutlarda beyaz eşyalar, küçük ev aletleri ve iklimlendirmenin elektrik tüketimindeki payı ortalama yüzde 70'in üzerinde. Biz de enerji ve su verimli ürünler geliştirmenin yanında geri dönüştürülmüş malzemelerden ürettiğimiz teknolojilerle atık miktarını azaltıyor, çevrenin korunmasına katkı sağlıyoruz.”

– Tamamen Türk oyun sektörünün ürünü

Arçelik Global İletişim Kıdemli Direktörü Zeynep Özbil de oyun sektöründe de güçlü bir sürdürülebilirlik hareketine tanık olunduğunu vurgulayarak, “Oyunların, artık eğlence aracı olmanın ötesine geçerek önemli ölçüde kültürel ve ekonomik etkiye sahip birer iletişim aracı haline geldiğini görüyoruz. Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın (UNEP) kurduğu Playing For The Planet Alliance platformunun 400 bin oyuncu ile gerçekleştirdiği araştırmaya göre, katılımcıların yüzde 70'i tüketim alışkanlıkları ve çevresel farkındalıkları konusunda değişmeye açık olduklarını belirtiyor.

Katılımcıların yüzde 81'i oyun deneyimlerine katkıda bulunması halinde çevresel içerik için ödeme yapmaya hazır. Yüzde 68'i ise oyunlarda daha fazla sürdürülebilirlik teması görmek istediklerini paylaşıyor. Bu araştırma sonuçları birey olarak yaptığımız seçimlerin, ne kadar küçük olursa olsun, dünya ve iklim üzerinde ne denli büyük bir etki yaratabileceğini gösteriyor.” ifadesini kullandı.

Beko markasının iklim kriziyle ilgili farkındalığı artırmak için oyunun hikaye anlatma gücünden yararlandığını kaydeden Özbil, şu değerlendirmede bulundu:

“DOMINO: The Little One çocuklar için yapılmış ya da eğitim odaklı bir oyun değil. Günümüzün insan davranışlarını tarafsız bir gözle eleştiren, çevre problemlerini tüm çıplaklığıyla gözler önüne seren ve kendimize sormaya korktuğumuz soruları soran bir deneyim projesi. Oyunda baş kahramanımız Domino'nun iklim felaketleriyle mücadelesine yardımcı oluyoruz. DOMINO: The Little One senaryosundan yazılımına, görsel efektlerinden, seslendirme ve müziklerine kadar tamamen Türk bir ekip tarafından tasarlandı. Bugün burada çıktığımız yeni yolculukta, bizlerin koyacağı her bir taşın domino etkisiyle gezegenimizin geleceği için fark yaratacağına inanıyoruz.”

Bahçeşehir Üniversitesi Dijital Oyun Tasarımı Bölüm Başkanı ve BUG LAB Kurucu Direktörü Doç. Dr. Güven Çatak ise oyun endüstrisinin dönüştürücü gücü olduğunu belirterek, oyunların değişim için özellikle odaklandıkları bir alan olduğunu kaydetti.

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Yas ilan eden öğretmenler iş bırakma eylemi yapıyor!

Yayın: 09.05.2024 13:35
Paylaş:
A+ A-

Türk Eğitim-Sen, İstanbul’da yaşanan ve bir okul müdürünün ölümüyle sonuçlanan olayı protesto etmek için bugün ve yarın iş bırakma eylemi yapacak. ‘Eğitimciye şiddete hayır” diyerek yapacakları eyleme destek isteyen Karabük Şube Başkanı Ahmet Turgut Kurtoğlu “Tüm meslektaşlarımızı sesimize destek olmaya ve bir hafta süresince siyah kokart/kurdela ile derslere girmeye davet ediyoruz” dedi.

Yazılı açıklama yapan Başkan Kurtoğlu şunları söyledi; “Hepimizin malum olduğu üzere Kamuoyunu ve eğitim camiamızı büyük yasa boğan şiddet olaylarına bir yenisi daha eklendi. İstanbul’un Eyüpsultan ilçesinde okul müdürü olarak görev yapan İbrahim Oktugan, bir öğrenci tarafından menfur bir saldırıyla silahla vurularak canice öldürüldü. Öncelikle kıymetli meslektaşımıza Allah’tan rahmet; ailesine, yakınlarına ve eğitim camiamıza başsağlığı diliyoruz. 9 Mayıs Perşembe günü ilk ders saatinde derslerimize girmeyerek ve Cuma günü de tamamen iş bırakarak yakalarımızda siyah kokartlarımızla bu menfur saldırıları kınamak ve bir ülkenin geleceği olan eğitime ve eğitimciye sahip çıkmak adına burada toplanmış bulunuyoruz.

Okullarımızda öğretmene şiddet, mobbing, taciz, itibarsızlaştırma vakaları ciddi önlemlerin, yasal düzenlemelerin ve esaslı politikaların hayata geçirilememesi nedeniyle maalesef had safhaya ulaşmıştır.

Disiplin yönetmeliklerinin yetersizliği,

eğitimcilerin itibarını zedeleyen ve sadece adı değişen öğretmeni şikâyet hatları,

öğretmenlik mesleğinin mülakat, torpilli yönetici görevlendirmeleri, rotasyon, performans, şeffaf olmayan ödül ve ceza gibi uygulamalarla rencide edilmesi,

hem ekonomik ve sosyal hem de özlük haklarının gasp edilmesi,

eğitimcilerimizi tahkir eden yayın, tutum ve açıklamalar,

“eti senin kemiği benim” şeklindeki güven ve teslimiyet anlayışının çok gerilerde kalması tüm bu şiddet olaylarına zemin hazırlamaktadır.

Çoğu okulumuzda güvenlik görevlisinin bulunmaması, güvenliğin sadece nöbetçi öğretmenler eliyle sağlanmaya çalışılması, kamera sisteminin olmaması şiddet olaylarına zemin hazırlamaktadır. Oysa her okulumuza güvenlik görevlisi alımı yapılması ve okullarımızın tamamında kamera bulundurulması hayati bir zorunluluktur. MEB’in bu konuda okullara bütçe tahsis etmesi, fedakârlıktan kaçınmaması çok önemlidir.

Öte yandan Türk Eğitim-Sen olarak eğitimde şiddetin önlenmesi, etkili ve caydırıcı tedbirler geliştirilmesi, eğitim çalışanlarının güvenli bir ortamda çalışmasının yasal koruma altına alınması amacıyla hem 2019 hem de 2023 yıllarında iki kez kanun teklifi hazırlayarak, milletvekilleri aracılığıyla TBMM’ye ilettik.

Kanun tekliflerimizde özellikle eğitim çalışanlarına yönelik şiddete asla hoşgörü gösterilmeyeceği, aksine şiddet suçlarının mutlaka cezalandırılacağı düşüncesinin yerleştirilmesi ve kamu sağlığını bozduğu için de ayrıca cezalandırılacağı düşüncesinin oluşturulmasının hükme bağlanmasını istedik.

Özel eğitim kurumlarında çalışan eğitim çalışanlarının da, görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla kendilerine karşı işlenen suçlar bakımından kamu görevlisi sayılması, cezaların artırılması ve şikâyete bağlı kalmaksızın fail hakkında kamu davası açılmasını talep ettik. Bu noktada tüm siyasi partilerimiz birlik içinde olarak bu teklife destek vermesi ve teklifimizin yasalaşması en büyük beklentimizdir.

Eğitimde Şiddet Yasası çıkarılmasının yanı sıra Meclis Araştırma Komisyonu kurulması, Türk Ceza Kanunu’nda eğitim çalışanlarına yönelik şiddetin ayrı bir suç tipi olarak düzenlenmesi de Türk Eğitim-Sen’in öncelikli taleplerindendir.

Daha fazla eğitim şehidi verilmesine müsaade etmemeliyiz!

Türk Eğitim-Sen’in şiddetle mücadelesi sadece kanun tekliflerinden ibaret değildir. Sendikamız 2019 yılında öğretmenlerimiz ve eğitim çalışanlarımız ile birlikte 81 ilden Sayın Cumhurbaşkanı’na 81 mektup gönderdi.

Şiddeti protesto eden iş bırakmayı da içeren sayısız eylem, basın açıklaması ve basın toplantısı yaptık, “Eğitimde Sıfır Şiddet” temasıyla alanlara indik, anketlerimizle, araştırmalarımızla, afişlerimizle, yazılı ve görsel yayınlarımızla şiddet sorununa dikkat çektik.

Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Araştırma Görevlisi iken 2019 tarihinde odasında öğrencisi tarafından hunharca katledilen Ceren Damar Şenel’in davasına müdahil olarak katıldık.

Ayrıca;

Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda eğitim çalışanlarına yönelik şiddet ile ilgili yasal düzenlemenin yer alması için de büyük mücadele veriyoruz!

Eğitimde şiddetin önlenmesi için yasal düzenlemenin yer almadığı bir ÖMK’yı hiçbir surette kabul etmiyoruz!

Üstelik bu da YETMEZ! diyoruz.

Milli Eğitim Bakanlığı mutlaka kamu/özel ayrımı yapmadan eğitimde şiddete yönelik ÖZEL BİR POLİTİKA geliştirmesini istiyoruz.

 

Okullarda rehberlik birimleri daha etkin hale getirilmeli, rehber öğretmen sayıları artırılmalıdır.

Tüm bunların yanı sıra;

Eğitim çalışanlarına yönelik gerçekleştirilen itibar suikastları son bulmalı, statü kaybı önlenmeli, rehber öğretmen sayısı artırılmalı, siyasiler, sanatçılar, sporcular gibi topluma rol model olan insanların eğitim çalışanları ile birlikte görünürlükleri artırılmalı, yazılı, görsel ve sosyal medya haberlerinde kullanılan “dil”e özen gösterilmeli, eğitimde şiddeti önlemeye yönelik etkin kamu spotları hazırlanmalı, öğrenciler arasında çeteleşme, madde bağımlılığı gibi şiddeti de beraberinde getiren davranışlar için etkili tedbirler geliştirilmelidir. Özellikle okullarımızdaki rehberlik birimlerinin daha etkin hale getirilmesi gerekirken, bu noktada 100 öğrenciye bir rehber öğretmen düşmesi sağlanmalıdır.

Rabia Sevilay Durukan, Mehmet Aktaş, Ayhan Kökmen, Ceren Damar Şenel, Necmettin Kuyucu, İbrahim Oktugan… Hayatlarının en verimli döneminde sevdiklerinden, öğrencilerinden koparılan tüm şehit eğitimcilerimizi saygı, rahmet ve özlemle anıyoruz. Şiddete maruz kalan sayısız eğitimcimize de minnetlerimizi iletiyor, her daim destekçisi olacağımızın bilinmesini istiyoruz.

Değerli meslektaşlarımız;

Eğitim çalışanlarımıza yönelik şiddet aslında geleceğimize sıkılan kurşundur!

Bu nedenle geleceğimizin karartılmasına müsaade etmeyeceğiz, şiddete müsamaha göstermeyeceğiz. Türk eğitimcileri olarak şiddetle sonuna kadar mücadele edeceğiz.

Vandallara teslim olamayacak, bu vahşet olaylarının önüne geçilmesi için gerekli tedbirler alınana kadar konuyu gündemde tutmayı ve farkındalık oluşturmayı sürdüreceğiz. Eğitimcilerimizin can güvenliğinin sağlandığı çalışma ortamlarına kavuşması en büyük temennimizdir.

Şuurlu nesiller yetiştirmek biz eğitimcilerin olduğu kadar ailelerin de en önemli görevidir.

Buradan bir kez daha ailelerimize ve tüm topluma çağrıda bulunuyoruz:

Öğretmenlere verdiğimiz değer çocuklarımızın geleceğine yönelik verdiğimiz kıymettir. Bu bilinçle hareket etmek MİLLİ BİR ÖDEVDİR!”