Burun Estetiği Ameliyatı ve İyileşme Süresi Nasıldır ?

Burun Estetiği Ameliyatı ve İyileşme Süresi Nasıldır ?

Yayın: 05.07.2024 14:56
Paylaş:
A+ A-

Burun estetiği ameliyatı denilince genellikle burunun şeklinin değiştirilmesi ve küçültülmesi akla geliyor. Ancak burun estetiği ameliyatının asıl amacı, burunla ilgili sağlık sorunlarını düzeltmek olduğu biliniyor. Bu tür ameliyatlar genellikle nefes alma zorluğunda, horlama sorunlarında veya burun travmalarında daha çok tercih ediliyor.

Uzmanlara göre; “Burnun şeklini veya fonksiyonunu değiştirmek için yapılan cerrahi bir işlemdir. Burnundan memnun olmayanlar veya burnundan dolayı sıkıntısı olanlar burun estetiğine başvurur. Ameliyat öncesinde, hasta ilgili birimin cerrahıyla görüşür ve şikayetlerini açıkça belirtir. Cerrah, hastanın burnunu inceleyerek nasıl bir burun ameliyatı yapacağına karar verir ve ameliyat öncesi fotoğraflar çekilir. Ayrıca, tıbbi değerlendirmeler ve gerekli testler yapılır. Ameliyattan en az 6 ila 8 saat önce katı gıdaların tüketilmesi yasaktır. Alkol, sigara ve bazı ilaçların içilmemesi gerekir. Ameliyat günü, 1-2 saat önceden hastaneye gidilir ve yatış yapılır. Hastadan gerekli tahliller yapılarak hasta ameliyat için hazır hale getirilir. Hasta ameliyathaneye gitmeden önce narkoz verilir. Ameliyattan çıktıktan sonra ise hastanın yüzünde morluklar ve şişlikler olur. Bu durum kişiden kişiye değişiklik gösterebilir. Kimilerinde aşırı şişme, morluk oluyorken, bazılarına göre bu durum daha az gözükebilir. Morarma ve şişlikler için 1 hafta boyunca buz tutulur. İyileşme süreci boyunca doktorun verdiği serum burnun içine sıkılır. Hasta kendini iyi hissediyorsa o gün içerisinde hastaneden taburcu olabilir. Estetik ameliyatlarının tümü için geçerli olan kural, ameliyattan 15 gün önce sigarayı bırakmak gerekir. Burun estetiği sonrası gözlük kullananlar ise gözlük kullanmaya bir süre ara vermeleri gerekir. Çünkü burun daha çok hassas olduğu için hiçbir şekilde üstüne bir ağırlık, darbe gelmemelidir. 2 ay boyunca buruna çok dikkat edilmeli kavgadan uzak durulmalı, çünkü buruna gelecek en ufak darbe hem canınızı çok yakar, hem de burnunuzun şeklini bozma ihtimali yüksektir.” ifadeleri yer aldı.

Ameliyattan sonra ise 1 ay süre Burun estetiği (rinoplasti), her cerrahi prosedürde olduğu gibi bazı zorluklar ve riskler içerebilir. İşte burun estetiği ile ilgili olabilecek bazı zorluklar:

Estetik Beklentilerin Karşılanamaması: Hastanın istediği ideal burun şekli, cerrahi müdahale sonrası tam olarak elde edilemeyebilir. Bu durum, hastanın memnuniyetsizliğine ve ek cerrahi işlemlerin gerekliliğine yol açabilir.

Fonksiyonel Sorunlar: Burun estetiği sırasında, burun içindeki yapılar (burun septumu gibi) etkilenebilir. Bu durum, burun tıkanıklığı gibi fonksiyonel sorunlara yol açabilir ve hastanın nefes almakta zorlanmasına sebep olur.

Cerrahi Komplikasyonlar: Her cerrahi işlemde olduğu gibi, burun estetiği de enfeksiyon, kanama, anesteziye bağlı riskler gibi potansiyel komplikasyonlar içerebilir.

İyileşme Süreci: Burun estetiği sonrası iyileşme süreci genellikle uzun ve bazen zorlu olabilir. Özellikle ilk birkaç hafta boyunca burun etrafındaki şişlikler ve morluklar olur.

Estetik Olmayan Sonuçlar: İdeal olmayan cerrahi sonuçlar, burunun asimetrisi, çöküklük veya burun ucunun düzensizliği gibi estetik olmayan sonuçlara neden olabilir.

Psikolojik Etkiler: Burun estetiği sonrası, hastanın psikolojik olarak adaptasyon süreci yaşaması gerekebilir. Beklentilerle gerçek sonuçlar arasındaki fark, bazı hastalarda psikolojik sıkıntılara yol açabilir.

Bu zorluklar, iyi bir cerrahi planlama, deneyimli bir cerrah tarafından yapılan işlem ve hasta ile doktor arasındaki iyi iletişim ile azaltılabilir veya yönetilebilir. Önemli olan, her hasta için özgün bir cerrahi planın belirlenmesi ve gerçekçi beklentilerin oluşturulmasıdır. (Kaynak: Yağmur Tozduman)

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Safranbolu Mutfağında Kırmızı Etin Önemi

Yayın: 08.07.2024 14:49
Paylaş:
A+ A-

 “Safranbolu Sofrası, Bir Tarih ve Etnografya Çalışması”  adlı kitabında bütün et, pilav gibi yemeklerin saray mutfaklarında yer aldığına değinen  Araştırmacı Yazar Yüksek Mimar İbrahim Canbulat, 2008 yılında başladığı sözlü bilgiler ışığında bölge yemeklerini kayıt altına aldı.

Safranbolu’da 18.-19. yüzyıllarda sebze yemeklerinin sofralara daha hakim olduğuna önceki dönemlerde ise et yemeklerinin ve safran bitkisinin saray mutfaklarında daha çok yer aldığına işaret eden Canbulat, Safranbolu’nun Osmanlı saray mutfağına yakın kaliteli ürünlerle yapılmış yemeklere sahip olduğunu kaydetti. Canbulat, kırmızı et ile ilgili verdiği çarpıcı bilgiler şu şekilde: “Şehirli özellikle iki pahalı yiyeceği masasından eksik etmez. Bunlar: kırmızı et ve pirinçtir. Kırmızı et tüketimi ile ilgili olarak destekleyici olacağı inancıyla üç ayrıntıya dikkatinizi çekmek istiyorum. İstanbul’un et gereksiniminin sarayın kontrolünde zorla görevlendirilen celepler tarafından sağlandığını biliyoruz. 16. – 17. Yüzyılda İstanbul’a doğru yola çıkarılan canlı hayvanları bazı noktalarda buharlaşması(!) sarayın kadılar kanalıyla sistemi kontrol etmesini zorunlu kılmıştır. Bu bölgede de kontrollü olmuştur. Şehirlisinin yalnızca bir başyemeği vardır: Kırmızı etten yapılan tencere yemeği. Bunun yanında özel günlerde yapılan kuzu dolması ve kuyu kebabı. Sözlü tarih çalışmalarımız sırasında kırmızı et dışında hemen hiç bir eti tüketmediklerini belgeledim. Kümes hayvanlarını koktuklarını ileri sürerek masalarına koymadıklarını özellikle belirtiyorlardı. Çalışmamız sırasında kaynaklarımızdan biri büyükannesinin bir gün bütün ete bazı sebze ve otlar eklediğini fakat eşinden ciddi bir reaksiyon görünce bir daha denemeye bile kalkışamadığını söyledi. Kanımızca çok basitçe önce tereyağında pose edilip daha sonra hafif ateşte soğanlı ya da soğansız pişirilen et bölgede 800 yıldır hiç bir değişikliğe uğramadan yapılıyor. Bir saptama yapmak istiyorum: Bütün Et adını “yalnız et” olarak da okumak çok yanlış olmaz. Kaynaklar pirincin Anadolu’ya yayılmasının 16. Yüzyılda Safaviler döneminde olduğunu belirtmekle birlikte, İbn Battuta’nın 14. Yüzyılda yöremizden geçişinde Taşköprü’de Fahreddin Bek Zaviyesi’nde ekmek, et, pilav, yağ ve helva yediğini okuyoruz. Belli ki Selçuklu gelirken pirincini yanında getirmiştir. Sözlü tarih çalışmalarımız sırasında bütün kaynaklarımız giriş yemeği dediğimizde ağız birliği etmişçesine “Pirinç Çorbası” dediler. Yapımı da en az bütün et kadar kolay. Bütün etin suyuna pirinç koyup kaynatıyorsun, üzerine biraz kıyılmış maydanoz serpiyorsun. Bu arada pilavında önemli bir yer tuttuğunu ve bütün etin suyundan çıktığını biliyoruz. İşte size şehirlisinin ziyafeti: pirinç çorbası, bütün et ve pilav. Bu yapı bugün dahi hemen hemen hiç değişmemiş bulunuyor. Bir tören yemeği söz konusu olduğunda sonunda su böreği ve baklava yer alıyor. Zaman içinde bu yapıya, çevrenin etkisiyle etli yaprak sarmanın ve çok sonra da yalnızca haşlanarak üzerine eritilmiş tereyağı gezdirilen taze fasulyenin (Uzun Bakla) eklendiğini biliyoruz.”

Peki Bütün Et Safranbolu’da Nasıl Yapılır?

Safranbolu’nun Leziz Yemekleri (Bütün Et)

1,5 kg kemikli kuzu eti (tercihan erkeç sırt ya da budu)

185 gr (3/4 su bardağı) sadeyağ

2 lt (8 su bardağı) su

9 gr (1 çay kaşığı) tuz

Yarım demet maydanoz

Karabiber

  • Geniş bir döküm tavada sadeyağı yanmayacak kadar (160-165 derecede) kızdırın.
  • Etleri çevirerek her tarafını kızartın ve bir tencereye alın. Üzerine sıcak su dökün, tuzunu ekleyin ve tıngırdatın. Arada kefini almayı ihmal etmeyin.
  • Yaklaşık 1- 1,5 saat kısık ateşte pişmesi gerekir. Koyun eti pişirmekteyseniz süre uzayabilir.
  • Bir gastronom küvete alın. Sıcak tutun.
  • Suyunun bir kısmından çorba ve pirinç pilavı için yararlanacaksınız. Bu nedenle su miktarını fazla veriyorum. Bütün etle birlikte servis edeceğiniz geri kalan suyu çektirmeniz gerekebilir.
  • Servis için eti tabaklara yerleştirin. Üzerine yıkanmış, ayıklanmış irice kıyılmış maydanoz serpin. İsteğe bağlı olarak karabiber serpebilirsiniz.

Not: Et suyunu nişastayla hafifçe tutturuyorum.