blank
Avatarı
Anadolu Ajansı tarafından
29 Temmuz, 2024 16:07 tarihinde yayınlandı

DOSYA HABER/İKLİMLE DEĞİŞEN BALIKÇILIK – Artan avlanma süreleri balıkçılığı sürdürülebilirlikten uzaklaştırıyor

İSTANBUL (AA) - GÜLSELİ KENARLI - Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Deniz Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ekin Akoğlu, balıkçıların aynı miktardaki balığı yakalamak için geçmiş yıllara göre daha fazla zaman harcadığını, verimsiz avlanmanın balıkçılık faaliyetlerinde karbon salımını artırdığını belirtti.

AA'nın iklim krizinin balıkçılık sektörü üzerindeki etkilerine yönelik hazırladığı haber dosyasının ikinci bölümünde, avlanma sürelerindeki artışın sürdürülebilir balıkçılığa etkisi ele alındı.

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) su ürünleri verilerine göre avcılık yoluyla üretim, 2023'te bir önceki yıla göre yüzde 35,5 artarak 454 bin 59 ton oldu. Av miktarı, 2022'de 335 bin 3 ton, 2021'de ise 328 bin 165 ton olarak gerçekleşmişti.

Akoğlu, AA muhabirine Türkiye denizlerinde avcılığı yapılan 70, iç sularda ise 30'un üzerinde balık türü olduğunu, son istatistiklere bakıldığında Kovid-19 salgını süresince stokların biraz toparlanmasından dolayı avcılıkta bir artış yaşandığını söyledi.

Avlanan balık miktarının 2000'li yılların başından bu yana inişli çıkışlı bir seyir izlediğine işaret eden Akoğlu, "Stoklar sürekli aynı oranda av verecek durumda olmadığından, bu iniş ve çıkışlar devam ediyor. Avcılığımız sürdürülebilir değil. Şu anda bir artış trendi var, ancak önümüzdeki yıl veya bir sonraki yıl tekrar bir azalma olacağını düşünüyorum." dedi.

- El Nino etkisi önümüzdeki ve bir sonraki sezon daha belirgin hissedilecek

Denizde yaşanan sıcaklık artışlarının etkisinin hemen görülmediğini ve çevresel değişikliklerin balık stokları üzerindeki etkilerinin 1-2 yıl içinde gerçekleştiğini vurgulayan Akoğlu, El Nino'nun küresel ısınmanın etkilerini güçlendirdiğini, bu yıl ve önümüzdeki yıl avcılık sezonlarında bu etkinin görüleceğini kaydetti.

Balıkçıların denizde kalma sürelerinde artış olduğunu aktaran Akoğlu, şöyle devam etti:

"Balıkçılığın verimini ve balık stoklarının durumunu anlamak için çaba başına düşen av miktarına bakarız. Çaba başına düşen av miktarı, denizde belirli bir süre ve belirli bir motor gücüyle elde edilen av miktarını ifade eder. Bu miktara baktığımızda, kararlı bir çizgi görmüyoruz. Balıkçılar, 1 kilogram balığı yakalamak için önceki yıllara göre daha fazla zaman harcıyor, 1 saat avcılık faaliyeti için av miktarı yarım kilo ile bir kilo arasında, yıldan yıla değişkenlik gösteriyor. Bu durum avcılığın sürdürülebilir olmadığının ve işlerin kötüye gidebileceğinin bir sinyali olabilir."

Türkiye'de 15 bin av teknesi olduğu bilgisini paylaşan Akoğlu, balıkçıların yıllık ortalama 250 bin ila 300 bin saatten, son birkaç yıldır 500 bin saat civarına varan bir avlanma süresine ulaştığına dikkati çekti.

Akoğlu, maksimum sürdürülebilir ürün hesapları veya kota uygulamaları olmadığı için balıkçıların av sezonunda avlanabildikleri kadar avlanmaya çalıştıklarını, bu durumun aşırı avcılığa neden olduğunu dile getirdi.

- "Ulusal planlar yapılmazsa sektör pek çok şeyi kaybeder"

Akoğlu, "Balıkçılığın biraz daha verimsiz hale geleceğini düşünüyorum. Önümüzdeki sezonun açılışında ve bir sonraki sezonda bunun etkilerini göreceğiz. Maliyetler de artıyor, bir balık elde etmek için harcanan masraflar yükseliyor. Verimsiz avlanırsanız daha fazla karbon salarsınız çünkü daha fazla yakıt ve zaman harcıyorsunuz. Bu durum balıkçılık faaliyetlerinde karbon salımını artırıyor ve küresel iklim değişikliğine katkıda bulunuyor. Özellikle 2000 yılından bu yana ülkemizdeki balıkçılık faaliyetlerinin karbon ayak izi hızlı bir şekilde artıyor." diye konuştu.

Balıkçılık sektörünün bunun farkında olması gerektiğini ifade eden Akoğlu, iklim değişikliğiyle küresel ölçekte mücadele edilse de ulusal olarak da planlar yapılması gerektiği aksi takdirde sektörün pek çok şeyi yavaş yavaş kaybedileceği uyarısında bulundu.

Akoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Karadeniz'de uskumru, 1970'lerden önce vardı ancak 1970'lerden sonra neredeyse yok denecek kadar azaldı, ticari anlamda bir avcılığı kalmadı. Bunun gibi bazı türleri kaybedeceğiz. Bu hemen olmayabilir ancak 2030'lara vardığımızda ticari olarak avcılığı yapılan bazı türleri görmeyeceğiz. Üreme hızı yavaş olanlar ya da besin zincirinin üst kısımlarında olanlar, örneğin palamut tehdit altında. Ayrıca doğrudan besin olarak tüketilmeyen türler de ekosistemin dengesinde önemli bir yer tutuyor. Deniz tabanında yaşayan türlerden kalkan da risk altında. Son yıllarda Akdeniz'e kıyısı olan illerimizde mercan olarak satılan balık aslında gerçek mercan değil, bir Kızıldeniz göçmeni. Geleneksel olarak bölgemize özgü olan Akdeniz mercanı değil. Böyle bir değişim yaşadık."

- ⁠Kota uygulamasına geçiş tavsiyesi

Her balık stokunun kendine özgü dinamiği ve ekosistem içinde yeri olduğundan bahseden Akoğlu, bu nedenle, ekosistem tabanlı balıkçılık yönetimi yapılarak matematiksel modellerle her stok için toplam avlanabilir ürün miktarı belirlenmesi gerektiğine, böylece hem avlanan türün devamının sağlanacağına hem de diğer türlere yeterli besin bırakılacağına işaret etti.

Balıkçılık sektöründe acil olarak kota uygulamalarına ve kontrollü balık avcılığına geçiş gerektiğini belirten Akoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

"Özellikle Marmara gibi kapalı denizlerde çevresel etkiler çok önemli. Çevresel kirliliğin etkileri göz önünde bulundurularak hızla önlemler alınması gerekiyor. Bu uygulamalar, balık stoklarının sürdürülebilirliğini sağlamayı ve ekosistemi korumayı amaçlıyor. Ayrıca balıkçılık yönetimi için katılım ve bilinçlenme önemli. Avcılığın izlenebilmesi için doğru denetimler uygulayarak karaya çıkarma noktalarının belirlenmesi, türlerin doğru rapor edilmesi, kota yönetimine katkı sağlar. Kaçak avcılığı önlemek için cezaların yanı sıra balıkçıların sürece dahil edilip bilinçlenmesi de önemli."

Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Avatarı
İhlas Haber Ajansı tarafından
04 Haziran, 2025 09:22 tarihinde yayınlandı

Kokarcanın başına ödül konuldu: Canlısı 1 TL

Ordu’da kahverengi kokarca zararlısına karşı enteresan ve tesirli bir çaba yolu geliştirildi. Altınordu ilçesi Eyüplü Mahallesi’nde yaşayan Avukat Mehmet Yıldırım, canlı olarak getirilen her bir kahverengi kokarcayı sembolik olarak 1 TL karşılığında satın alıyor. Toplanan böcekler ise biyolojik gayret kapsamında kullanılmak üzere Giresun’daki Fındık Araştırma Enstitüsü’ne gönderiliyor.

Zararlıyla uğraş samuray arısıyla olacak
Çiftçilikle de uğraşan Mehmet Yıldırım, bu yıl mahallelerinde görülmeye başlanan kahverengi kokarcanın mahsullere önemli ziyan verdiğini belirterek, vatandaşları teşvik etmek hedefiyle canlı kokarcaları fiyat karşılığında almaya başladı. Toplanan ziyanlı böcekler, samuray arılarının çoğaltılması emeliyle Fındık Araştırma Enstitüsü’ne teslim ediliyor. Samuray arıları, kahverengi kokarcanın doğal düşmanı olarak biliniyor ve biyolojik gayrette aktif formda kullanılıyor.

"Bu böcek dünyanın sonunu getirebilir"
Kampanyanın kıymetine dikkat çeken Avukat Yıldırım, "Bu zararlı böcek, sırf Türkiye’de değil dünyada da süratle yayılıyor. Tarıma verdiği ziyan büyük. Şu anda mahallemizde ağır formda görülüyor. Devletimizin uğraşına takviye vermek ismine bu türlü bir teşebbüste bulunduk. Bu yalnızca kişisel değil, toplumsal bir gayret olmalı" sözlerini kullandı.

260 kokarca toplandı, maksat yaygınlaştırmak
Yıldırım, uygulamanın yeni başladığını ve bugüne kadar 260 kokarcanın toplandığını belirterek, talebin arttığını, farklı bölgelerde de emsal çalışmalar yapılması gerektiğini söyledi. Enstitünün kokarcaları samuray arısı üretiminde kullandığını, karşılığında da arı temin ederek zararlının doğal yolla denetimini sağlamayı hedeflediklerini söz etti.

"Para için değil, fındık için topluyoruz"
Mahalle sakinlerinden Semiha Coşkun ve Türkan Türkmen ise çalışmayı gönülden desteklediklerini söyledi. Türkmen, "Kokarca fındığımıza ve öbür eserlere önemli ziyan veriyor. Biz bu çabayı para için değil, eserlerimizi ve tabiatımızı korumak için yapıyoruz" dedi.

Bizi sosyal medyadan takip edin