GÜNEŞ, TURUNCU

GÜNEŞ, TURUNCU

Yayın: 15.12.2023 11:57
Paylaş:
A+ A-

Epeydir mesleğimle ilgili yazı yazmadım. Bugün bu eksiği kapatma zamanı olsun. Kasım ve Aralık aylarını yılın turuncu ayları olarak tescillemeli. Bu iki ayda peşpeşe çıkan turuncu sebze ve meyveler hem gözlerimizi,  hem vücudumuzu beslerken bana da; demek ki bu aylarda, bu yiyeceklerdeki antioksidanları almamız gerekli inancı verirler.

Doğaya olan inancımla böyle olduğuna kanaat getiririm kalpten.. Allah hangi aylarda, hangi  yiyeceklerin hasadını yaptırıyorsa, o dönem, insan vücudunun onlara ihtiyacı vardır inancındayımdır. Yazında kırmızıları çıkartır ortaya. Ne kirazı kalır, ne vişnesi, ne de domatesi kırmızı biberi karpuzu kızılcığı…Bebek beslenmesinde hangi gıdaların hangi ay başlanacağı öğretilir annelere. Kimler tarafından  ? Tabiki de  bizler tarafından, yani diyetisyenlerce. Bilimin  tespit ettiği bazı gerekçelerle, şunu bu ay, öbürünü bu ay başla deriz biz. Bebeğin sindirim enzimlerinin oluşma zamanı ile, ilgili besin ögesini içeren gıda birbirine denk düşmelidir. Böyle öğreniriz okullarda. Oysa doğa,  neyi ne zaman başlayacağımızı bize söyler zaten. Doğduğunda her canlı gibi insan yavrusunun da  anasının sütünü alması gerekir. Altı aylıkken dişleri çıktığına göre, birkaç ay öncesinde çorbalara, yoğurda, meyve pürelerine yavaştan başlanır. Ne de olsa ağız tadını oluşturmak gerekir yavaştan !… Elbette çorbalardan kasıt,  mercimek gibi hazmı zor olanlar değildir. Dişi çıktığı andan intibaren katı her türlü yiyecek denenir fakat hazmı zor olan kurubaklagiller ve kükürtlü sebzeler en sona bırakılır. Et ve yumurta, dişler görüldüğünde, ilk ilave edilenlerdendir ki, yemeğe alışsın ve ileri aylarda kansızlık gelişmesin. Bebek beslenmesinin en önemli püf noktası dişlerin çıktığı ayla birlikte katılara geçilebileceği izninin doğa tarafından verilmesidir… Bir diğer önemli püf noktası ise; yeni denenen her yiyeceğin yanına başka bir denenen koymamaktır. Böylece denenen yiyeceği tolere edip etmediğini anladığımız gibi alerji yapıp yapmadığını da anlarız ama bugünki konumuz turunculardı bebekler değil !

Böyle işte, nüner daldan dala atlamazsa rahat edemez.Öyle aynı konuyla bir yazı başlatıp bitirmişliği var mı, bende bilmiyorum. Odak sorunlu mu acaba diyeceğim ama  sanmam, problemli durumlarda odağın dibini yaşar o. Gözü başka hiçbir şeyi görmez.  Kilitlenir o probleme, çözene çözülene değin, onla yatar onla kalkar. Böyle durumlarda,  onu odağından hiçbir şey ayıramaz diyeceğim ama fazla iddialı olacak. Sevmem ben öyle iddialı lafları. Büyük konuşuyorum duygusu oluşur;  büyük lokma yut büyük konuşma, atasözü gelir aklıma…Hadi sayalım mevsimin  turuncularını; bal kabağı, Trabzon hurması, mandalina, portakal, havuç… Turuncu rengin sembolü  güneş, güneş de hayatın sembolü bende !  Her turuncu yiyecekle,  güneş içime girdi sanırım. İçinde parlayan bir güneş hissetmek,  bilseniz ne iyi geliyor insana. İnsan; bir nevi sütten çıkmış ak kaşık gibi duyumsuyor kendisini öyle pak ve parlak. En güzel hislerden birisidir bu hayatta, ak kaşık olabilmek ! Tüm bu yiyeceklerin hiç bir faydası olmasa bile, sırf bu his, her şeye bedel gelir bana fakat turuncularda marifet çoktur. Onlarda meşhur beta karoten ve diğer karotenoidler vardır. Lütein, zeaksantin, kriptoksantin. Kriptoksantin deyince, aklıma kripto paralar geldi şimdi. Yakında diyorlar çok yakında, toptan bu para düzenine geçecekmişiz. Son yıllarda, ne çok bir şeyler düzenine geçtik, buna da geçeriz elbet.  Sanal para, dijital para ! Umarım olmaz demenin bir anlamı yok elbette… Kripto kelime olarak; siyasal inancını gizleyen kimse ve gizlilik taşıyan demekmiş. Bu kendini saklayan, gizlenen  ksantin serbest radikalleri hallediyor. Biliyoruz ki her türlü  radikaller cısstır. Hele serbest hale geldiyse daha da Cıssstır. Canlı bombadırlar onlar.

Dünya ölçeğinde, ülke ölçeğinde hatta, vücut ölçeğinde teröristler bunlardan çıkar. Vücut içindeki metabolik işlemlerle oluşan bu serbest radikalleri antioksidanlar nötralize eder. Böylece kanseri önlemiş olurlar. Gizli ksantin, A vitaminine dönüşünce,  faydasının  olmadığı yer kalmaz diyebiliriz. Karotenler göze, cilde, sindirim sistemine, damar içi  dokuya faydalıdırlar. Kolesterolü düşürür, insülin direncine iyi gelirler. Portakal ve mandalina yüksek C vitamini içeriği ile diğer karoten içeren yiyeceklere fark atar, üstelik onlarda folik asit vitamini de vardır fakat bal kabağı da şekersiz pişirildiğinde kalorisinin düşüklüğü ile fark atar narenciyeye. Nerede turuncu görürseniz bilin ki o, A vitaminidir. A vitamini ise,  güzelliğin vitamini. Bütün güzellik kremlerinde olan vitamin, retinoldür. Cildi parlatan vitamindir o ! Retinol, A vitaminin diğer ismi oluyor. İsmine bakınca, nereye yaradığı ortada zaten. Göze ! Gözde retina dokusu vardır.  Retinaya retinolün  gerektiğini kim tahmin etmez ki.  Ciltteki epitel dokunun bir benzeri de sindirim sisteminin iç yüzeyinde vardır. Öyleyse bu sistem içinde retinol gerekli olur,  yani A vitamini.

Hayatın kuralları olmadığına inanırım ben. Onda sadece doğanın kuralları geçerlidir. Bir yiyecek çok fazla kullanım çeşitliliği gösteriyorsa, onu çok kullanmalısın diyordur  doğa. Dikkat edip bu söylemleri kaçırmamak gerekir. İnsanoğlu da kaçırmamış zaten. Geleneksel mutfak doğayla  uyumludur, onun sesine kulak tıkamaz o.Kulak tıkayan modern mutfaklardır, yani fastfoodlar. Mesela havuç; Allah onu uzun raf ömürlü sebzelerden yaptığı gibi, bütün yemeklerin içine yakışan bir tat vermiş. Niye böyle yapmış ? Bunu çok kullanın demek için kuşkusuz. Soğanda böyledir, patateste fakat onlar başka yazı konuları. Bu günlük burada keselim artık diyorum fazlası,  bana yazarken, sizlere okurken sıkıcı olacak. Şimdilik, sadece şimdilik, hoşçakalın

 

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Dekoratif Taşlar Tarihin Sokaklarıyla Buluşmaya Devam Ediyor

Yayın: 08.05.2024 10:27
Paylaş:
A+ A-

Safranbolu Belediyesi Dekoratif Taş Ocağı’nda çıkartılan taşlar Safranbolu’nun tarihi yapısına uygun bir şekilde kentin yol ve kaldırımlarında kullanılmaya başlanırken Fen İşleri Müdürlüğü tarafından 15 Temmuz Mahallesi’nde inşaat ruhsatı alan yapılar için yol açma ve mevcut yolu genişletme çalışmaları yapılıyor.

Eflani yolu üzerinde Ağaçkese Köyü mevkiinde yer alan ve Safranbolu Belediye Başkanı Mimar Elif Köse öncülüğünde hizmete alınan Safranbolu Belediyesi Dekoratif taş ocağından çıkarılan taşlar Tarihi Çarşı’da kullanmaya başladı. Bu adım, şehrin doğal kaynaklarını koruma ve tarihî dokusunu yaşatma vizyonunun bir yansıması olarak ön plana çıkıyor. Öte yandan Safranbolu Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü şehrin gelişen yapılaşma ihtiyaçlarına cevap vermek amacıyla şehirdeki altyapıyı güçlendirmek ve ulaşımı kolaylaştırmak amacıyla yol açma ve genişletme çalışmalarına başladı. Yapılan bu çalışmalar, şehrin modern ihtiyaçlarına uygun olarak planlanarak titizlikle uygulanıyor.15 Temmuz Mahallesi’nde inşaat ruhsatı alan yeni yapılar için yol açma çalışmaları yapılırken trafiğin rahatça akmasını sağlamak ve güvenlik amacıyla yol genişletme çalışmaları Safranbolu Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü tarafından sürdürülüyor. Ayrıca, yeni yapılaşmalar için gerekli altyapı hazırlıkları da yürütülerek, şehrin gelecek dönemdeki ihtiyaçlarına uygun çözümler üretiliyor. Safranbolu Belediye Başkanı Elif Köse yapılan çalışmalar ile ilgili olarak şu ifadeleri kullandı; “Safranbolu’nun tarihî dokusunu koruyarak, gelecek nesillere sağlam bir altyapı bırakma hedefimiz var. Doğal yaşamı ve tarihi mirası koruma adına yapılan bu çalışmalar, şehrin sürdürülebilir kalkınmasına önemli katkılar sağlıyor.

Üretim merkezlerinizden biri olan Dekoratif taş ocağımızda çıkardığımız taşların Tarihi Çarşı’da kullanılmasıyla birlikte, şehrin karakteristik özellikleri daha da ön plana çıkacak ve ziyaretçilerin gözdesi haline gelecek. Bu taşlar, sadece görsel açıdan değil, aynı zamanda Tarihi Çarşı’nın dayanıklılığını artırarak uzun yıllar boyunca ayakta kalmasına da katkı sağlayacak.