Avatarı
Bölgenin Sesi Gazetesi tarafından
22 Temmuz, 2022 10:16 tarihinde yayınlandı

Hadrianaupolis Antik Kenti’nde kazı çalışmaları sürüyor

Karabük'ün Eskipazar ilçesindeki Hadrianopolis Antik Kenti'nde kazı çalışmaları devam ediyor. Milattan önce 1'inci yüzyılda kurulan ve milattan sonra 8'inci yüzyıla kadar yerleşim yeri olarak kullanılan, ilçenin 3 kilometre batısında yer alan antik kentte, 2003'te Karabük Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ersin Çelikbaş başkanlığında başlatılan kazı çalışmaları, yılın 12 ayı aralıksız sürüyor. İncil'de adı geçen nehirler Geon, Phison, Tigris ve Euphrates'un yer aldığı, at, fil, panter, geyik ve grifon (sanat tarihinde görülen karışık bir hayvana verilen isim) gibi birçok hayvanın tasvir edildiği kiliselerin tabanındaki mozaiklerle ünlenen ve şimdiye kadar iki hamam, iki kilise, bir savunma yapısı, kaya mezarları, tiyatro, bir kemerli ve kubbeli yapı, anıtsal kültik niş, sur, villa, diğer anıtsal binalar ile bazı kült alanları gibi yapılar bulunan antik kentte kazı çalışmaları, geçen yıl ortaya çıkarılan ve "Roma Kelesi" olarak adlandırılan askeri yapıda yoğunlaştı. Dört Nehir Kilisesi'nin 50 metre kadar güneyinde bulunan, satır ve ok ucu gibi eserlere rastlanan kare planlı yapıda, son olarak 1600 yıllık kantar ağırlığı ve Roma askerine ait 1800 yıllık demir maske gün yüzüne çıkarıldı. Doç. Dr. Çelikbaş, geçen yıl kazılarda rastlanan yapının bölge tarihine katkı sağlayacağını söyledi. Yapıda sur duvarlarına rastladıklarını ve bulguların 3. yüzyıla kadar indiğini anlatan Çelikbaş, "Batı Karadeniz bölgesinin tarihi tam anlamıyla henüz aydınlatılmadı. Bölge tarihinin aydınlatılmasına özellikle son yıllarda Hadrianaupolis önemli bir katkı sunuyor. Bunlardan birisi de geçen yıl bulduğumuz askeri üs. Burada askerlere ait yüz maskesi ve miğfer bulundu. Buradan çıkacak eserler bölgemizin tarihini de belirliyor. Bu yıl kazılarımızın ardından askeri yapının kesin tarihini belirleyeceğiz diye düşünüyoruz." diye konuştu. Çelikbaş, kazıların 40 kişilik ekiple yapıldığını ve aralıksız devam ettiğini sözlerine ekledi. (AA)
Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Avatarı
İhlas Haber Ajansı tarafından
08 Haziran, 2025 14:11 tarihinde yayınlandı

Bursa’da 200 yıllık ‘Deliler’ gece vakti köyü bastı! Alabaş geleneği…

Osmanlı'nın efsanevi süvarileri Deliler'in izinden giden gençler, 200 yıllık Alabaş geleneğiyle bayram akşamlarını korku ve eğlenceye dönüştürüyor.

Bursa'nın Mustafakemalpaşa ilçesine bağlı Şehriman Mahallesi'nde iki asırlık gelenek, Kurban Bayramı coşkusuna tarihi bir dokunuş katıyor. Osmanlı döneminde cesaretleri ve sıra dışı görünümleriyle tanınan ‘Deliler' adlı süvari birliğini yaşatmak amacıyla yaklaşık 200 yıldır sürdürülen ‘Alabaş' geleneği, hem korkutuyor hem de eğlendiriyor.

Mahalle sakinleri, Kurban Bayramı'nda kestikleri hayvanlardan çıkan deri, kelle, kuyruk, boynuz ve kemikleri kullanarak kostümler hazırlıyor.

Bu dikkat çekici kostümleri giyen gençler, akşam saatlerinde mahalle sokaklarında ve meydanında aniden karşılarına çıktıkları insanlara çeşitli sesler çıkararak korku dolu anlar yaşatıyor.

Geçmişin savaşçı ruhunu yaşatan bu gelenek, yalnızca mahalle halkının değil, bayram ziyaretine gelen misafirlerin ve farklı yerlerden gelen meraklı ziyaretçilerin de ilgisini çekiyor.

Katılımcılar, ‘Alabaş' geleneği sayesinde hem tarihi bir yolculuğa çıkıyor hem de unutulmaz bir eğlence deneyimi yaşıyor.

Osmanlı kara ordusunun en cesur birliklerinden olan Deliler'in anısını yaşatmaya devam eden Şehriman sakinleri, bu gelenekle kültürel miraslarını gelecek nesillere aktarmayı hedefliyor.

KESİLEN KURBANLARIN DERİLERİ KOSTÜM OLUYOR

Mahallede kesilen kurbanların derileri toplanarak Alabaş geleneği için hazırlandığını kaydeden mahalle sakini Salih Demirci, "İnsanlarımızı korkutuyoruz, onlar da bundan tabii ki eğleniyor. Köy meydanında yapıyoruz, araçların genellikle geçtiği yerler. Yoldan geçen arabalara da bu zevki tattırıyoruz. Bu etkinlik yıl boyunca sadece bugün yapılıyor. Kurban Bayramı'nda hayvanlar kesildikten sonra başlıyor. Çünkü bu deriler başka bir yerde hazır olarak bulunmuyor ya da satılsa bile kuru deri oluyor. Kuru deri ise vücuda zarar veriyor, canımızı acıtıyor. Oysa bu deriler taze ve içi ıslak olduğu için vücuda zarar vermiyor. Bu yüzden her yıl bu zamanı bekliyoruz. Kurban kesildikten sonra derileri alıyoruz.

Herkes kendi bedenine uygun olanı seçiyor. Sonra güzel bir yerde yıkıyoruz. Yıkadıktan sonra tuzluyoruz. Tuzladıktan sonra bir yere asıp kurumasını bekliyoruz. Kuruduktan sonra üzerindeki tuzu temizlemek için tekrar yıkıyoruz. Ardından kesim aşamasına geçiyoruz, kol kısımları ve boyun bölgesi kesiliyor. Sonrasında da giyiyoruz. Bu gelenek yaklaşık 200 yıldır devam ediyor. Bizim bildiğimiz bu kadar, belki daha da eskidir" dedi.

CADILAR BAYRAMI İLE KARIŞTIRILIYOR AMA 200 YILLIK TÜRK GELENEĞİ

200 yıllık Alabaş geleneğinin Cadılar Bayramı ile karıştırılmasından dolayı rahatsızlık duyduklarını belirten Şehriman Eğitim, Kültür ve Yardımlaşma Derneği Gençlik Başkanı Burak Özdemir, "Bu kültürümüz çok eskiye dayanıyor. Bildiğimiz kadarıyla 200 yıldan da eski ama tam tarihi net olarak bilinmiyor. Ancak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz, bu geleneğin kökeni tarihi belgelere dayanıyor.

Osmanlı döneminde, öncü birliklerimiz vardı. Bu birliklerin başında Lala Şahin Paşa bulunuyordu. Deliler Ocağı da bu dönemde kurulmuş ve o dönemden bu yana bu kültür halk arasında yaşatılarak günümüze kadar gelmiş. Deliler Ocağı bir süre sonra kapatıldıktan sonra, bizim milletimiz bu kültürü yaşatmaya devam etti. Eskiden bu kıyafetler daha çok vahşi hayvanların derilerinden yapılıyormuş. Ancak günümüzde şartlar değiştiği için bu gelenek hem günümüze uyarlandı hem de biraz daha eğlence amacı taşıyan bir hal aldı.

Yine de temel amacımız bu geleneği sürdürmek ve yaşatmak. Şimdi, günümüzde daha ulaşılabilir malzemelerle örneğin koyun veya koç derisi gibi kostümler hazırlanıyor. Her Kurban Bayramı'nın ikinci günü bu gelenek canlandırılıyor. Bu sayede de kültürümüz yaşamaya devam ediyor. Burada özellikle belirtmek istediğimiz bir konu var. Bu gelenek bazen yanlış anlaşılıyor, Cadılar Bayramı gibi yabancı kutlamalarla karıştırılıyor. Ancak bunun bu tarz geleneklerle hiçbir alakası yok. Evet, zamanla bazı eğlence amaçlı unsurlar ve farklı karakterler eklendi ama bu gelenek tamamen bize, bizim kültürümüze ait. Şamanizm gibi başka inanç sistemlerine dayandığını iddia edenler de oldu; fakat bu da doğru değil.

Bu, Türk kültürüne ait, özgün bir gelenektir. Herhangi bir başka kültürden alınmış ya da dış etkilerle şekillenmiş bir uygulama değildir. Bizim asıl amacımız, Osmanlı'dan bu yana gelen Deliler Ocağı kültürünü yaşatmak, tanıtmak ve gelecek nesillere aktarmaktır. Etkinliklerde genelde aniden ortaya çıkarak halkı korkutuyoruz ama bu tamamen eğlence amaçlı yapılıyor. Kimseye zarar verme niyeti yok. Bu sayede halk bir araya geliyor, birlikte vakit geçiriyor ve geleneğin ruhu yaşatılıyor. İnsanlar bu etkinliği gördüklerinde merak ediyor, sorular soruyorlar. Biz de bu vesileyle geleneğimizi anlatma imkânı buluyoruz" ifadelerini kullandı.

Bizi sosyal medyadan takip edin