Hulusi Hoca’yı bundan 13 yıl önce böyle bir Mayıs ayında aniden kaybettik.Kendisi avukatlık mesleğinin yanında Safranbolu’da tarih çalışmalarını başlatan ilk kişidir.Kendisine bir tarihçi olarak bu konuda çok müteşekkiriz.Bugün Safranbolu ile ilgili araştırma yapan kişiler onun kitabından alıntı yapmadan çalışmalara başlayamazlar.Safranbolu’da tarih çalışmaları denilince ilk adı zikredilmesi gereken kişi de odur. Eski tabirle söyleyecek olursam ben kendisinin rahle-i tedrisatından geçmiş bir kişi olarak çok şanslıyım.Fakültelerde tarih bölümlerinde pek değinilmeyen bir disiplin olan Onomastika konusunda kendisinden çok yararlandığımı söyleyebilirim.Tarih araştırma ve çalışmalarında coğrafya ve yer adlarının ne kadar önemli olduğunu bu sayede öğrendim. Kendisinden biraz bahsetmem gerekirse… Rahmetli Hocam,1935 yılında Safranbolu’da doğmuş.Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Yabancı Dil Bölümünü,Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsünü bitirmiş. Belli başlı yapıtları;Safranbolu(Tarihçe ve Kaynaklar),Karabük.1982,Bir Din Politikası,Laiklik,Marmara Üniversitesi,İlahiyat Fakültesi Yayını,İstanbul.1993,Safranbolu Tarihine Ait Belgeler ve Kaynaklar,Safranbolu Hizmet Birliği Kültür Yayını,Ankara 1998,Ruhun Gücü Hakkında(İmmanual Kant’tan çeviri),Ankara 1998,Segah Peşrev,Bir İttihat Terakki Romanı,İstanbul 1999,Küçük Osmanlı’nın Öyküsü:Safranbolu Tarihi,Şa-to Yayınları,İstanbul 2001. Aynı zamanda kitaplaştırdığı birçok yazısını,Safranbolu Gündem ve Son Söz Gazetelerinde yayımlamıştır.Ayrıca birçok haftalık ve aylık düşünce dergilerinde yazıları çıkmıştır. Türk Tarih Kurumu ve Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Safranbolu Meslek Yüksek Okulu’nun birlikte düzenledikleri I.Ulusal Tarih İçinde Safranbolu Sempozyumuna,”Safranbolu’daki Süleyman Paşa Vakıflarının Kurucusu ve Bu Vakıflara Bağlı Mimari Eserleri Yaptıran Kimdir?”başlığını taşıyan tebliği ile katılmıştır.(Adı geçen sempozyuma katılan diğer bildiriler TTK tarafından 2003 tarihinde yayımlanmıştır. Hulusi Yazıcıoğlu,bir hukukçu olmasına karşın ömrünü tarih araştırmalarına adamış bir aydındı. Davranışlarındaki nazikliği,Safranbolu asilzade sınıfının bütün özelliklerini yansıtmaktaydı. İkili ilişkilerde bu soylu geleneğine dikkat eder ve sürekli ben ondan çok küçük olmama karşın,o kadar samimiyete rağman,”siz” demeden konuşmasına başlamazdı. Eskilerin ifadesi ile tam bir “zade”,tam bir “efendi”idi. Hulusi Yazıcıoğlu ile birlikte 1993 tarihinden itibaren 3 yıl Safranbolu Meslek Yüksek Okulu’nda birlikte ders verdik. Hocam,”Hukuk”derslerini verirken ben Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi derslerini okuttum. O sıralar tanışık olmamamıza karşın asıl dostluğumuz ve mesaimiz 1996 yıllarında başladı.Kıranköy’de bir vesile ile hoca-öğrenci muhabbeti biçiminde başlayan dostluğumuz ölünceye kadar devam etti.1999 yılında o zamanki adı “Gençlik TV”olan televizyonda Bölgenin Sesi Gazetesi Sahibi Ahmet Gölbek’in sunduğu,”Yöremiz ve Tarih”adlı benim ve Aytekin Kuş’un da katıldığı programda , araştırmalarını kamuoyu ile paylaştı. Bu program,yayınladığı anda çok ses getirmişti.Hala beni gören dostlar,hocam bu programdan bizleri mahrum etmekle hiç iyi yapmadınız diye hala hayıflanır dururlar… Bu tarih programının senaryosunu pek muhterem hocam Hulusi Yazıcıoğlu yazıyor ve yönlendiriyordu…Yöre insanı,kendi tarihini ilk kez bu programla tanımaya başladı…. 2000 yılında bu satırların yazarı Ankara’dan bir dershaneden aldığı teklifi değerlendirip,Karabük’ü terk etmek zorunda kalmasına karşın sürekli dostluğunu esirgemeyen Hulusi Yazıcıoğlu ve Hikmet Şeyhoğlu Hanımefendi ile birlikte hiçbir zaman bağını koparmadı.Telefonla da olsa ilişkiler hep sıcak tutuldu.Bu dönemde Hulusi Yazıcıoğlu,Şa-to yayınları arasında çıkan ve kısa zamanda tükenen yapıtı,Küçük Osmanlı’nın Öyküsü:Safranbolu Tarihi adlı kitabı üzerinde çalışmakta,benimle görüş alışverişinde bulunmaktaydı.Ben kendisine Ankara’da konuya ilişkin bulduğum kaynakları gönderiyor ve böylece çalışmayı birlikte sürdürüyorduk.Hocam bu kitabını yayımlamadan benim düzetme ve görüş belirtmemi istediğimde bu işi severek yaptım.Bundan dolayı inanın çok gurur duyuyorum… Hulusi Yazıcıoğlu’nun Türk tarihçiliğine getirdiği en önemli katkı,Onomastika alanında olmuştur.Toponimi(yer adları bilgisi) ve Antropoloji(kişi adları bilgisi)adlı tarihe yardımcı iki bilgi alanını tarih araştırmalarında hiç Türk tarihçisinin alışık olmadığı bir biçimde kullandı.Bence başarısı buradan kaynaklanmaktadır.Yöremize ait yer adlarını topluyordu.Bunların yorumlanması kendisine yeni bilgilerin elde edilmesi noktasında hammadde oluşturuyordu.Son çalışması bu alanda olacaktı.O’nun mesleği gereği Safranbolu Tapu Defterlerini gözden geçirmiş olması kendisine bu alanda rahat çalışma olanağı sağlamaktaydı.Ancak ömrü kafi gelmedi… Safranbolu,2004 Mayıs ayında bence büyük bir araştırmacı ve düşünce adamını yitirdi.Ondan sonra şu sıralar gerçekten Safranbolu tarihine ilişkin çalışma yapan bir isim duymadım.Duymamda mümkün görünmüyor…Çünkü O’nun gibi konusuna vakıf,kendine özgü bir metotla Safranbolu’yu bundan sonra araştıracak az insan bulunur.Safranbolu tarihine karşı gösterdiği titizliği hiç kimse gösteremez…Aykırı bir tutum ve davranış karşılaştığında hemen kaleme sarılır ne yapıp yapıp hemen onun doğrusunu kamuoyu ile paylaşmak isterdi.Yurt Ansiklopedisini titizlikle incelemiş,Safranbolu ile ilgili yapılmış bütün yanlış bilgi aktarımlarını saptamış,bir eleştiri yazısıyla bunları ulusal anlamda yayın yapan bir dergide yayınlama ihtiyacını duymuştu.Özellikle yer adları hususunda çok hassastı..Örneğin Bulak Mağrası’na,”Mencilis Mağrası”denilmesini hiç içine sindirememişti.O’nun düşünce bazında karşı olduğu değerlendirmelerden birisi de “Türkiye’de kültür mozaiği var görüşüdür.Oldum olası bu düşünceyi zikredenlere çok kızgınlık duyardı. Hulusi Yazıcıoğlu benim üzerimde ihtimamla durmuştur.. Yüksek lisans ve doktora yapmamı çok istedi.Özellikle Ankara’ya gitmeme bu açıdan olumlu yaklaşım gösterdi.Ancak ben onun öngörülerini, koşullar gereği yerine getiremedim.Ama onun belirlediği yolda tarih çalışmalarını hiç aksatmadan,Aytekin Kuş gibi dostların da yardımıyla elimden geldiğince yapmaya çalışıyorum,çalışmaya da devam edeceğim… Değerli Hocam Hulusi Yazıcıoğlu’nu bu anlamda sevgi ve rahmetle bir kez daha anıyor,sevenlerinin ,başı sağ olsun diyorum….